NOT: Bu eserin kayıt tescili yapılmıştır.
HAVZASAL YAŞAMIN SIRLARI
(Gen İfadesi)
Ramazan Keklikçi
Topograf/İktisat-*AÖF
HÜCREVE HAVZA SINIRI/FANUSU.. 18
HÜCRE VE HAVZANIN GEN İFADESİ. 38
HÜCREVE HAVZA HOLOGRAFİSİ MORFOLOJİSİ. 62
(İsmail hakkı Aydın-Beyin sizsini 5.0 Holistik çağ) 62
HÜCRE VE HAVZA ENFORMASYONU.. 114
Yaşam nedir?.. Erwin SCHRÖDİNGER.. 145
HÜCRE VE HAVZA AİDİYET ŞUURU.. 190
Frekanslar Âlemin-İsmail Hakkı Aydın. 190
HAVZA SOSYOLOJİSİNİN SIRLARI(Emıle DURKHEİM) 264
1.Hücre ve Havza Sosyolojisi: 264
2.Havzasal Sosyolojik Yaşam... 268
3. Havzasal Sosyolojik Yaşam Döngüsü. 276
5. Havzasal Yaşamın SırrıGen ifadesidir. 281
7. Havzasal Yaşamın sırları 290
ÖNSÖZ
Elazığ/Sivrice ilçesinde, “Petrol Ofisi Kampı”nın yanı başında,“Harput Yetiştirme Yurdu” yazlık kampındaydım.
İkindi üzeri, Hazar Baba Dağı eteklerinden, yazın sıcağında, derinden, keklik sesi geliyor; sanki beni körebe oynamaya çağırıyorlardı; yavrularından bir kaçını yakalarım zannıyla, zirveye doğru, sessizce harekete geçtim…
Karaçalı Köyü altına kadar bir raf/keklik sürüsünü önümde sürdüm; kimisinin, yavruları da vardı, sürü içerisinde!...
Ama!... Yakalamak ne mümkün!... Sürü, uzayıp giden böğürtlen çalısı içine girdi ve izini kaybettirdi, yorulan dizlerime vurup uf!.. Dedim yere çömeldim!...
Başımı kaldırıp, aşağıya, uzaklara baktığımda, muhteşem “Hazar Gölü Havzası” gözlerimi kamaştırdı; o yorgunluğuma rağmen içimde bir hoşluk oluştu; içim aydınlandı, dimağım berraklaştı, olduğum yerden manzarayı seyre koyuldum…
Yorulmuştum, güzelim “Hazar Gölü Havzası” o andan itibaren çanak biçimi, kafamda yer etti, belleğimden hiç çıkmadı!...
Eli boş dönmüştüm ama “ruh-zihin-beden” içlemimde, içimden, doyuma ulaşmıştım. Bu aydınlanma anım hiç aklımdan çıkmadı. Unutmadım, unutamadım!...
Uludağ Volfram Tesislerindeyim, Uludağ Wofram Açık İşletmesi’nde, açık bir havada ölçüm yaparken; Uludağ’ın zirvesine çıktım, “Papazın Evi” dedikleri bir yapı vardır orada…
Etrafıma bakındım, kuşbakışım muhteşemdi, içim aydınlandı yine, üçyüz altmış derece muhteşem bir güzellik: Hiç ama sorma gitsin!?…
Ayaklarımın altında, üç-beş tane parçalı bulut öbek öbek; Bakacak Düzü, Oteller Bölgesi;
Taa!... Ötelerde, Mudanya, Gemlik, İzmit körfezi;
Çok uzaklarda silik mavilikler: Marmara Havzası önümde. Yüzümüsola döndüm Karacabey, Bandırma…
Bursa Ovası çanak gibi: Aşağıda zümrüt yeşillikler, gök masmavi, içimde tarif edilmez bir hoşluk;
Ve benim ruh-zihin-bedenim, bütünlük içinde yine bir hoş oldu!...
Meslek yaşamım boyunca, harita yapmak için, zirvelerde tesis edilmiş, nirengi noktalarına çıktım, ölçümler yaptım; Nülüfer Çayı, M.Kemal Paşa, Simav, Dalaman Nehir Havzalarını zirvelerden seyrettim.
Her defasında, bu aydınlanmalarımı yaşadım, güzelim havza manzaraları, bana, havzaların kendi sınırlarında; havza çanağının içerisinde, kendine münhasır, kendi sırrına sahip, havza yaşamının olabileceği hissini vermiştir hep...
O zamanlar havzasal yaşamın sırlarına vakıf değildim ama bana kendi sınırları içerisinde “havzasal yaşamın sırları” olabileceği hiç aklımdan çıkmadı…
Havzaların gizemli sırlarını, sınırlarını, havza yaşam-yağış alanını, havza fanusu içerisinde, en tepeden, zirvelerden gözlemlemiş ve fizik olarak görmüş, hissetmiştim!...
Havzaların fizik, metafizik gizemi, sırları beynimde yer etmeye başlamıştı… Yer altı ve yer üstü harita ölçümlerimde bu sır, soru işareti olarak hep içimdeydi…
Şimdilerde de öyle!?…
Emekliliğimden, beridir, merakla, dikkatli araştırmalar yaparak“havzasal yaşamın sırlarına, sınırlarına, fanusuna”vakıf olmaya çalışıyorum. Bu işin cahili olduğumun ve “birim çember” içerisinde kaldığımın farkındayım.
İlgili kitapları doyumsuzca okuyorum, not alıyorum, tespitlerimi hiç yorulmadan, şevkle, azimle yazıyorum.
Havza yaşam-yağış alanı sınırları içerisinde, havzada ortak yaşam; havza canlılarının gen, genom, epigenetiği, havza morfogenetik alanı, havza aidiyet bilinci, havza ortak bilgi/enformatik alanı kavramların, boş-beleş kavramlar olmadığını, çözümlenmesi gereken “sır” lar olduğunu söylemek istiyorum.
Tüm bu sırların, “havza fanusu” içerisinde saklı olduğunu biliyorum artık!...
Bu kavramları özel çalışmalarım, okumalarım, bireysel eğitim sürecim içerisinde okudukça, sindire sindire kavramaya çalıştım…
Beni aşan kavramlar olduğunun da bilincindeyim ama birilerinin bu kavramları kucaklaması ilmi ve bilimsel sabiteleri bulması ve belirlenimlerini yapması gerekiyor.
“Havzasal Yaşamın Sırları,” havza sınırları kapsamında, havzanın toprak, su, hava ve enerjisinin içinde,” Havza Fanusu”,”Gen İfades”n de saklıdır. Havza fanusu büyük bir organik canlıdır, canlılıktır!?...
Havzaların sırrı, havza akarsuyu veya durgun suyunda, yer altı/ yerüstü kaynaklarında; pH değerinde, termodinamiği/ısıl dengesin de saklıdır…
Gen, epigenetik, morfogenetik, enformatik/ bilgi alanı, gen ifadesi/alın yazısı/genetik kalıtımlarında saklıdır.
Kromozomlarında, kromotin iplikçikleri üzerindeki sıralanmında, dizilenmiş genlerin: Guanin-Stozin; Adenin- Timin çiftleşmesinde, kodlanışında, şifrelerinde, dizilimlerinde, değişken izomerlerinde saklıdır.
Atom altı dünyasında, parçacıkların kuantların, taneciklerin dalga boyunda, salınışında; frekanslarında/titreşiminde, aynı frekansların rezonasında/birleşiminde kuantik alanda saklıdır.
Havzasal enerjinin izdüşümü maddesinde, morfik alanında saklıdır!...
Havzasal yaşamın sırlarını, aşikâr etme zamanı gelmiştir.
Bu sırların, havzasal bazında belirlemesi ve artık havzasal yaşamın sırlarının gün ışığına çıkarılmasızamanı gelmiştir diyorum.
Nöbel ödülü sahibi: Paul Nurse ve Erwin Schrödinger’in aynı isimde yazılmış “Yaşam Nedir?” isimli kitapları…
Prof Dr. İsmail Hakkı Aydın,kitaplarındanbeynin işleyişini…
Carl.Gustav JUNG’un (Kıtmızı Kiap- Liber Nous) kitaplarını okuduktan sonra; bilinç, bireysel bilinçdışılık, kollektif bilinçdışılık kavramlarını…
Rubert shaldrek’in Morfik alan kavramını, genetikçilerin hücre içerisinde tanımladıkları “morfik alan”ı kavradıktan sonra. Bilincin vücut dışında varlığı, birikimi sezgisi…
Havza fanusu içerisinde saklı, “Havzasal Yaşamım Sırları”nı, “havza morfik alan” ını kendimce deşifre etmek istedim…
Şamanların ritüellerini deli saçması zannederdim, değilmiş. Bireysel bilinçdışı ile ritüeller yaparak kollektif bilinçdışından bilgi alma gayretiymiş.
3. Dünya Savaşının içindeyiz.
Beşeri buhran/kaos/keşmekeş içinde yaşayan insanlık; tüm havzaların sularını bulandırdı; bulanan sular yeniden durulacak ve “havzada ortak yaşam,”,”Havza Demokrasisi” için havza akarsuyu kendi mecrasında, kendini temizleyerek, kirlerini dışarı kusarak yeniden akacak diyorum!...
Bu evrensel buhranın sonunda, sınırları doğada çizilmiş, sınırları belirli “havza devletleri” havza sakini emekçiler tarafından, “havza işçi devleti” olarak kurula bilir diyorum!?...
İnsanlık yoluna, 21. yüzyılda yenilikçi bir toplumsal/içtimai/sosyolojik yapı: “Havzada Ortak Yaşam”,”Havza Demokrasisi”,” Havza Morfik Alanı” ile devam edecektir diyorum.
Bu yüzyılda, tüm havzalarda, Kilasik ve Kuantum Fiziğin sabiteleri keşfedildikçe “Havza İşçi Devletleri”ni göreceğiz diyorum.
Havzaların sırları, havza canlılarının, havza ve bitkilerinin özünde/geninde “gen ifadesi” olarak saklıdır.
Biyologlar, genetikçiler, astrologlar, teknolojilerini kullanarak, doğal oluşumları bozmadan, elleşmeden; bu sırrı mikroskop ve teleskop odak noktasına düşürüp, objektiflerinde gözlemleyip, deney imleyerek, gün yüzüne çıkarmalıdır artık!...
Şunu demek istiyorum!...
Hücre sınırı ne ise havza sınırı da odur ve hücre fanusu ne ise havza fanusu da odur. Aynı holografik yapıya, üçlü boyuta, aynı hayati işlevlere: Haraket, solunum, uyarılara tepki, büyüme, üreme, boşaltım, beslenme işlevi vardır.
Havzalar holistik, helezonig, fragtal şekle sahip oluşumlardır; Havzanın zerresinin, havzanın bütününden haberi vardır diyorum.
Atom ve atom altı dünyası bir bütündür parçalanamaz. Samet’tir.
Uzaydan, dünyayı gözlemler isek, havza sınırları, havza fanusu içerisinde; canlı, doğal hayatın holografisinin var olduğunu gözlemleriz.
Havza ve hücre sınırlar içerisinde, çekirdeğinde can vardır, canlar vardır canlılar vardır, canların taşıdığı ruhlar vardır!...
Ben-benlik-Ruh vardır. Ruh-zihi-beden üçleminin bütünsel işlevi vardır. Can: Ben, benlik: nesnel, ruh ve zaman: özneldir.
Hegel: “ Ne ki gerçektir, akılsaldır; ne ki akılsaldır, gerçektir.”
Benim anladığım: “Us da olan-biten gerçektir, gerçek de olan-biten usaldır.”
Us kaybolmaz, beden kaybolsa da us kaybolmaz. Morfik alanda, morfogenetik alanda, Tanrı’nın gölgesi olarak saklı kalır.
Düşünsel öz-TİN dir.
Düşünsel TÖZ: Tanrısal özdür.
“Düşünce-fikir/ Nesne-Özne/Tin-TÖZ/ İd-ide-idea/Ruh- Zihin-Beden/” }TÖZ, “ batı aydınlanması”nın düşünce farı olmuştur.
Havza Morfik alanlarında geçmişin Tini ve çağın Tini vardır diyorum Çözümlenmesi gerekiyor.
C.G.Jung’un tanımladığı: Ben, benlik, kişisel bilinç, kişisel bilinçdışılık, kollektif bilinçdışılık ve...
Rebert Shaldrake’nın “Morfik Alan” teorisi örtüşüyor diyorum.
Hegel, Büyük Mantık, Sayfa-590:” Düşünce, tin, özbilinç ideanın belirlenimleridir,” der.
Hegelden etkilenen; Carl Gustav Jung: “Bireysel bililnçdışılık ve kollektif bilinçdışılıktan bahisle;
Yine, Hegel’den ve Jung’dan etkilenen Rubert Shaldrek’in: Morfik Alan” tanımlamasından bahisle; havza morfik alanı/havza fanusunda bahis edilebilir diyorum...
Havza fanusu içerisinde vukubulan; havza sakini mikro-makro yaratılmışların nöronlarında olgulaşan; bireysel bilinç, bilinçdışılıktan, grupsal görünüm, gürüngü/ olgularda “Havzasal/ortak bilinçdışılıkdan” ve” “ulusal bilinci” de kapsayan ” Havza aidiyet Bilincinden” bahsedilmelidir diyorum,
Bilincin, beden dışında varlığı, teoride dillendirilmeye başlanmış, “havza aidiyet bilinci" ni neden dillendirmeyeyim dedim?!...
Sosyologların tanımladığı: “Ulusal bilinç, ulusal bilinçdışılık, “ulusal aidiyet bilinci.” Yine, ulusal aidiyet bilincini de kapsayan, havza aidiyet bilinci neden tanımlanmasın?...
“Ulusal aidiyet bilinç“; “Havza Morfik alanı”,” Havzada Ortak Bilinç”, “Havzada Ortak Bilinçdışılık”, “Havza Aidiyet Bilinci” teoremim ile bu teorilerle örtüşüyordu.
Tüm bu olguların kökeninde havza genom-gen ifadesi olduğunu bio-genetikçiler fizik olarak, deneyimlemiş ve belirlemiş zaten.
Geçmişte, günümüzde ve gelecekte Havzada yaşayan mikro ve makro varlıkların tinleri, psişikleri havza morfik alanında varlığını korumalıydı.
Yok, olan havzasal canlıllık ölse bile; geçmişin tinleri, havza morfik alanda varlığını koruduğu, birikimi olduğu düşünülmelidir artık.
Sanrılarımız, ayanlarımız, istemlerimiz, ilhamlarımızı tetikleyen, otantik değerlerimizi saklayan, sezgilerimizle bu değerlere ulaşma yeteneğimiz, kalıtımsal olarak genlerimiz vasıtasıyla, hücre morfik alanında şekillenmekte ve varlığını korumakta ve geleceğe aktarılmaktadır.
Enerjik olarak var olan hiçbir tinsel değer kaybolmaz. Tinsel değerler, psişik değerler, şekillenmiş, morfik enerjik değerlerdir.
Genetikçiler, genlerin izomerlerinde şekillenmiş, morfik alan izomerik dizilimlerini doğru okumalıdırlar.
Enerji kaybolmaz, Çünkü: Termodinamiğin birinci yasasına aykırıdır: ” Hiçbir ısıl enerji yoktan var, vardan yok olmaz.”
Konuşulmuş her sözcük varlığını koruyor diyorum. Sözü kullananın varlığı dağılır, toprağa karışır ama biçimlendirilmiş sözcükler kaybolmaz.
Havza morfik alanında toplaşır, ortak değere: Kollektif bilinçdışı, ulusalbilinçdışı, havzasal bilinçdışılığa dönüşür.
İlim insanları, biçimlenmiş, enerji temelli bu sözcükleri, psişikleri, havza morfik alanınad geri topladıklarında, gerçek tarih o zaman yazılacak. Ak mı? Kara mı? O göreceğiz.
Hücre ve havza sınırlarında, gerçekte var olan her iki sınırın ve yaşam alanlarının, morfik alanlarının da biri birlerine benzer, ardışık, döngüsel, sıralı, geçirgen, yaşamsal/hayati, enerjik işlevleri aynıdır!...
Birini mikroskop ile diğerini teleskop/dürbün ile çok iyi gözlemlemeliyiz!...
Canlılardan alınan parçaları, lama üzerine kor, gözlem yaparsın ama havzaları lama üzerine koyamazsınız!...
Bu nedenle hücreyi mikro, havzayı makro boyutta hiç bitmeyecek olan gözlemlememiz ile havzasal yaşamın sırlarını, sınırlarını deney ve gözleme dayalı olarak açığa çıkarmamız, deşifre etmemiz gerekmektedir.
Havzasal Yaşamın sırlarını:
Havzasal yaşamın ardışık döngüsel, sıralamasında;
Havzanın hava-su-toprak-enerjisinin pH değeri ve termodinamiği/ısıl dengesi etkisinde;
Havzanın, yerel ardışık, dögüsel, sıralı atmosferik olaylar ile havza holografisinde/bütünlüğünde, enerjisinde;
Büyük havza hücre fanusunun sitoplâzmasında, mitokondrisinde, kofulunda, çekirdeğinde havza akarsuyunda, durgunsuyunda aramak gerekmektedir.
Havzasal yaşamın sırları, havza canlılarının genlerinde, kalıtımsal gen ifadesinde, gen diziliminde, mukadderatında, alın yazgısında, atom altı kuantik dünyasında saklıdır. Atom altı dünyasında aranmalıdır.
Havzasal yaşamı, yaşanır, kalıtımsal olarak canlı kılan; havza canlılarının genlerinde ki mevcut gen ifadeleridir, genetik şifreleridir, alın yazılımlarıdır.
Havza yaşam-yağış alanı yaşayan bir organizma, canlı gibidir; havzada ardışık, döngüsel, sırlı bir yaşam, hareket vardır; bu hareket pH ve termodinamiği ve gen ifadesinden kaynaklıdır, havza sınırları koruyucu olmakla birlikte hücre sınırları gibi geçirgendir, çünkü canlıdır!?...
Havzanın kendine münhasır solunan havası kliması, ardışık, döngüsel, sıralı tezahür eden iklimal yapısı, siklon ve antisiklon hava hareketleri vardır.
Havzalar sürekli olarak, komşu havzalarla hareket halindedir, onlarla canlı kanlı teması, geçirken sınırları vardır.
Havza canlılarının, akarsuyunun: pH değerinden ve termodinamiğinden kaynaklı gelişme, büyüme, üreme, boşaltım ve beslenme düzenleri, sesi-soluğu, tüm bu olguların havzalara münhasır, hücresel yaşam gibi öznel-nesnel sırları vardır.
Nasıl ki!... Yanan muma parmağımızı tuttuğumuzda, yanacağına inanıyorsak, buna “inanç” diyorsak eğer; bu inancımızı koruma, canlı tutma düşüncemize de “iman” diyoruz demektir. Havzaların sırrına iman ettim diyorum. Bu sırrın kefiliyim artık diyorum.
Havzalara münhasır sırlar:
Yaşam, yer kabuğu üzerinde, yerin çekim kuvvetinin belirlediği, çizili ana ve tali havza yaşam-yağış alanın sınır ve üzerindeki atmosfer katmanının belirlediği, atmosfer katmanları sınırını da kapsayan bir devasa hücre içerisinde tekamüle uğrayarak, kendi fanusunda akar gider diyorum!?...
Yaşam, hücre, havza ve evren fanusu içerisinde; üç boyutlu, bütünsel, hologrofik olarak teşekkül ettiğine “inanç” ve “iman”ım tamdır.
Hayat, sınırı belli hücre, havza fanusu ve sınırsız evren/kâinat fanusu içerisinde var olur yaşam bulur; varlıklar, Allah’ın emrinde, denetiminde akar gider diyorum!?...
Havza akarsuyunda, durgunsuyunda, karada, havada rezonansa/ temasa girerek; iki komşu fanusun; hücre, havza ve evren fanusunun atom altı ve atom üstü dünyasında; oluşan frekanslar rezonansa girerek, sınırsız varsayılan evren içerisinde, sır olan havza fanunsunu, doğal atmosfer sınırını oluştururlar diyorum.
Hücre, havza ve evrenin çekim alanında, fanus içerisinde ki atmosfer katmanlarında; hücre, havza ve evrene münhasır, kendi sınırları içerisinde pH’ını, termodinamiğini, gen, genom, morfogenetiği, epigenetiğini “morfik alanını,” havzasal yaşam şartlarını oluşturur diyorum.
Hücre, havza ve evrenin enerjisinin izdüşümü, fizik evrenin kendine münhasır maddesel şekillerini; kendi sınırlarıiçerisinde “hücresel, havzasal ve evrensel yaşamın sırlarını”oluşturur, olgulaştırırlar diyorum...
Bu sırrı elimden geldiğince, aklım el verdiğince, mesleki bilgi ve birikimlerimi kullanarak, bir Maden Topografı ve İktısatçı olarak deşifre etmeye, çözmeye çalışacağım.
Haydi Bismillah!... Bu sırra vakıf olan/olmayan Genetikçiler kusura kalmasın.
HAVZASAL YAŞAMIN SIRLARI
Birinci Bölüm:
HÜCRE VE HAVZA SINIRI/HAVZA FANUSU
Paul Nurse; Yaşam Nedir?
Hücre ve Havza Sınırı, Sınırsız Evren FANUSU
Hücre ve havzanın sınırı çözümlenmesi gereken bir sırdır, deşifre olmalıdır, geçişken canlı bir sınırdır, bu sırra vakıf olundukşa, ilm-i sabiteler artarak devam edecektir…
Sınır: Hücre çekirdeği, çekirdekçiği, organeller, hücre, havza ve dünya atmosferinin ve kâinatın evrenin sırrıdır. Sınırsızlık: En küçük nesne vüruslerin ve en büyük nesne uzayın; öznel ve nesnel değerlerin olgulaştığı: atom altı dünyasının, elektron okyanusunun, vakum boşluğun, kuantik, morfik, enformatik alanın sırrıdır.
Evrenimizin, sürekli genişleyen, hızla ardışık, döngüsel, sıralı olarak devinen sınınırı SIRDIR…
Canlıların, hücresel ve bedenselsınırı da sırdır…
Ama evren, COSMOS yine de sınırsız kabul edilir...
Yaşam için, yaşamak için, hayatta kalmak için sınır önemlidir.
Sınırsız yaşam olmaz, sınırsız yaşamı hadsiz ve onursuz buluyorum diyorum…
Hücresel ve havzasal yaşam; yani,“hücrede ortak yaşam”,“havzada ortak yaşam” çok önemlidir, biri birlerini, gen ifadesinden kaynaklı olarak bütünler.
Havzasal yaşamın sırları, havza fanusu içerisinde; mikro ve makro canlıların, organizmaların sınırlarında; sitoplâzmasında, çekirdeğinde, çekirdekçiğinde saklıdır.
Havza yaşam-yağış alanları coğrafyası, fiziki yapısı, topografyası, atmosfer tabakası ile birlikte, kendi sınırları içerisinde, bütünlüğünde, holografik yapısında, büyük bir canlı hücre gibi davranır…
Bu devasa canlı hücrenin, canlılarının, genlerinden kaynaklı sırları vardır ve havzanın sırlarını, havzanın çekirdeğini bulup bu sırları çözümlemeliyiz diyorum…
Havzanın çekirdeği, havza canlılarının hücrelerinde, çekirdeğinde, kromozomlarında, kromatin iplikçiklerinde, DNA’larında mevcut genlerinde, tüm genlerinde / genomunda /” Havza Genomu” unda “gen ifadelerinde “ saklıdır diyorum…
Hücre ve havzanın geçişken sınırları, yaşam alanları ve “hücre ve havza fanusu” içerisinde, izlenebilir, gözlemlenebilir mikro ve makro boyutta, bitki ve havvanlar âlemindencanlı hayatlarbakteriler, can-lar organizmalar vardır.
Cansız (!) hayatın atom altı dünyasında biri birleri içerisine belirli dalga boylarında girift, iç içe geçmiş, girmiş etken parçacıklar vardır…
Gerçekte var olan bu fizik ve metafizikâlemde, nesnel öznel oluşumlar, yaşamlar vardır…
Havzaların ve hücrelerinin öznel ve nesnel değerleri üzerinden; bilimsel ve ilimsel belirlenimlerin yapılması gerekmektedir diyorum!?...
Bulunamayan, keşif edilemeyen, ilm-i sabitelerin, bilimsel sabitelerin, kendi sınırları içerisinde, kendi şartlarında yeni işlevlerin/fonksiyonların/yaşamların keşfedilmesinin zamanı gelmiştir diyorum...
“Hücre biyolojinin atomudur,” der. Paul Nurse
Daha önce havza sosyolojisinden bahis eden var mıdır? Bilmiyorum ama “havza sosyolojinin atomu da ailedir,” diyorum…
Ailenin atomu genleridir, genlerin ki nükleotid baz/doğal baz dizilimidir/şifrelenmiş kalıtımıdır; yani, “aile: kendi genomunun”,”gen ifadesi”dir, diyorum.
Hücre ve havzaların yapısı: toprağı, suyu, havası, enerjisi birdir, menşei aynıdır diyorum…
Atmosferin katmanları ve atmosferik yaşam sınırı “büyük havzasal hücreyi/havza fanusunu” tamamlar.
Tüm havzasal yaşam büyük hücre içerisinde “havza fanusu” içerisinde olur…
Havzanın akarsuyu, durgunsuyu, akiferi canlıların hücrelerine ve havzalara hayat verir. Hücre ve havzanın kimyası aynıdır, diyorum!?...
Havza fanusunda oluşmuş, yer altı ve yerüstü madenleri, petrol, gaz, kömür yakıtının enerji kaynağı güneştir…
Güneşten sürekli beslendiğimiz ışın, ısı parçacıkları, fotonlar dünya, havza, hücre fanusu içerisinde, morfik alanında, kendi enformatiğinde hayat bulur…
Kalıtımı sağlayan "gen ifadesi" biyolojik hücrenin; genom ifadesi bütünlüğü, sosyolojik açılımların, havza aidiyet şuurunun, havza morfogenetiğinin, havza enformatiğinin menşei olarak ele alınmalıdır diyorum.
İnsan ve toplumbilimi/sosyolojisi, çevrenin/havzanın, etkisinde; organizmaların hücrleri içerisindeki genomların ifadesinde; yaratılmışların özgür iradesi: havza aidiyet şuuru ile denetimli olarak olgulaşır.
Hücre ve organelleri, mikroskop altında gözlemlenerek, deneyimlenerek; gen ifadeleri ve Nükleotid baz dizilimleri: izomerleri, çözümlenerek bilimsel ve de ilimsel açılımlar ile 21. Yüzyılda, beklenmedik hızla yol almaktayız.
Hücre yapısında bulunan:
Stoplazma. Çekirdek. Çekirdekçik. Mitokondri. Koful. Endoplazmik Retikulum. Kromozom. Kromatin iplikçikleri. Gen. DNA. RNA. mRNA başlıkları ve diğer bilmediğim organeller.
Hücre, organellerinin, Ph değeri, termodinamiği, Kimyasal, biyolojik ardışık, döngüsel, sıralı işlevleri, morfogenetiği, enformatiği, bilinmeyen sırları, organellerinde saklıdır.
Aynı şekilde havzaların, yukarı, orta ve aşağı çığırlarında yaşayan canlılarının; genlerinde, gen ifadelerinde, nükleotidlerinin sıralanışında, diziliminde, organlarında, hücrelerinin organelerinde saklıdır;
Hazva organizmalarında saklı olan bu enerjik sırrı biyogenetikçiler ve sosyologlar birlikte deşifre etmelidirler diyorum.
Hiç kimsenin el atmadığı, atmak istemediği, “biyo-sosyolog” uzmanların, yeni bir uzmanlık dalının, "havzasal yaşamın sırlarını" çözmesi için uzayı teleskopla, hücreyi mikroskopla gözetip; sosyolojik yapılanmaları incelemeli, barışçıl sosyolojik yapılanmaları tahayyül ederek anlamlandırmalıdır diyorum.
Haddim olmayarak, insanlığın ilgisizliğinden dolayı, Biyo sosyolog gözlüğünü takarak "havzasal yaşamın sırlarını" çözmek tanımlamak, anlamlandırmak, belirlemek istiyorum…
Havzasal yaşamın sırları çözülmeden: Sosyolojik sapmalar, değişimler, olgular çözümlenemez; "havzada ortak yaşam" sağlanamaz ve toplumsal yapı düzeltilemez; nihayetinde savaşlar, buhranlar, yıkımları kaderimiz olur. Zorunlu, göçerlik ve mültecilik başlar. Havzalarımızda huzur ve refahı bulduğumuzda niçin mülteci olalım?...
Havza canlılarının, küçük-büyük organizmalarının; hücre, organ ve bedensel yapısı; yani, ruh-zihin beden içlemi/üçlemiholistik bütünlüğünde, havzanın yukarı, orta ve aşağı çığırlarındabütün olarak olgulaşır…
Havza toprak, su, hava ve enerjisi; pH ve termodinamiği/ısıl dengesi; kendi “havza fanusu” içerisinde olan, nesnel ve öznel değerleri:
Canlı/Organik- Biyolojisi…
Cansız/İnorganik-Kimyası…
Coğrafyası, topografyası, fizyolojisi…
Enformetik/bilgi alanı…
Morfolojisi/morfik alanı/Morfogenetik alanı…
Havza holografisi, bütünlüğü, üç boyutluğu…
Havza Fanusu….
Havzanın friktal yapısı…
Belirlenmeli,betimlenmeli tanımlanmalıdır…
Havzaların, Temel Enerji Kaynağ/Doğal Enerji Kaynağı: Güneştir…
Bitki hücrelerinde ki “klorofilin” soruduğu/emdiği güneş ışınları, ışın tanecikleri; bitkiler tarafından, insanlara, hayvanlara besin olarak hazırlanmakta, besin kaynağı, yaşam kaynağı olmaktadır…
Hayvan hücrelerinde ki doğal enerji kaynağı: Mitokondrilerin enerji kaynağı, “ATP” üretimi özünde güneş kaynaklıdır.
Alternatif enerji kaynakları: çeşitlendirilmiş regülasyon blokajları, HES’ler, Atom, kömür santralleri, rüzgar gülü, güneş enerji si tablaları, karbon yakıtlar ve diğerleri!…
Bu tanımlamalar, enerji kaynakları hücre ve havza bazında karşılaştırmalı yapılmalıdır diyorum!…
Hücre sırlarımız, havza sınırlarımız ile birlikte sınırsız (!) evrenimizin “fanusu,”kabul görmeli ve ilmi sabiteler fanus içerisinde aranmalı ve deşifre edilmelidir diyorum...
Paul Nurse; Yaşam Nedir?...
Sorusunun cevabını hücre içerisinde ararken, ben havza yaşam-yağış alanı, havza fanusu içerisinde arama gayreti içerisine girdim, hep birlikte tartışalım...
“Hücre biyolojinin atomudur. Hücreler canlıların temel yapısal birimi olmanın yanı sıra yaşamın da temel işlevsel birimidir.
Demek istediğim şu: Hücreler yaşamın temel özelliklerine sahip en küçük varlıklardır.
Bu, biyologların hücre kavramı olarak adlandırdıkları kuramın temelini oluşturur.
…….
Hücre, canlı olduğunu kesin olarak söyleyebileceğimiz en basit şeydir.
Paul Nurse; Yaşam Nedir? Sayfa: 8
Kuramsal ifadeye katkı:
*Hücreyi biyolojinin atomu olarak kabul edersek, havzalarımızı, dünyamızı ve kainatıda bilinen en büyük canlı hücre olarak görmemiz gerekir.
*Hücre, hücre fanusu, biyolojinin, sınırları belirlenmiş en küçük canlısı olup, havzalarımız, dünyamız da sınırları belirlenmiş en büyük canlılarıdır diyebiliriz ve diyorum…
*Havzalarımız alt sınırı, arazide, üst sınırı, atmosferde geçişken özelliğe sahip olarak belirlenmiştir.
*Havzalarımız kendi sınırları içerisinde hayat bulan, kendine münhasır devasa büyük, canlı bir“Havza Fanusu” dur.
*Atmosferin sınırları içerisinde hayat bulmuş dünyamız, kara ve denizlerimiz; nehirler ve de okyanuslarımız; kendine münhasır topografyaları, coğrafyaları ile sınırları belirlenmiş, havza yaşam-yağış alanlarımızdan meydana gelmiştir.
*Havzalarımız, sınırları belirlenmiş, kendine münhasır canlılığı olan; hareket, solunum, uyarılara tepki, beslenme, üreme, barınma, dışkılama/boşalma, morfik, morfogenetik ve enformatik bilgi alanları; kendi içindecanı olan, yaşam-yağış alanlarıdır; canlıdırlar, belirli bir hayatiyete sahiptirler, yaşayan biyolojik coğrafyalarımız, jeofizik alanlarımızdır…
*Havza yaşam-yağış alanlarımız, kendine münhasır pH ve termodinamik değerleri olan, ardışık, döngüsel ve sıralı olarak devinen; en büyük biyo-coğrafyalardır…
*Havzalarımız, puzzle/yazboz oyunu gibi, bir araya getirilmiş, devasa hücrelerimizdir, puzzle parçaları birleştirildiğinde dünyamızın yüryüzünü oluştururlar...
*Demek istediğim şu: Havzalar, yaşamın temel özelliklerine sahip, sınırları arazide çizili, belirlenmiş olan, kendi şahsına münhasır habitata sahip en büyük canlı varlıklardır!...
*En büyüğü de AMAZON FANUSU= 6 000 000 km2’liktir; Amazon Havza fanusunun: M3’ünü siz hesaplayın artık!...
*Amazon Havzası Fanusu: Yaşayan, dev bir hücre olup, genetik kalıtımını koruyan devasa canlılıktır,
*İlk Biyolog: Darwin bu alanı çok iyi bilir, ilk çalışmalarını, yaşamın sırlarına vakıf olmak için bu havzada yapmış ama “havzasal yaşamın sırları”na vakıf olamamış!?…
*Amazon fanusunun; yaşam faaliyetleri: hareket, solunum, uyarılara tepki, beslenme, üreme, barınma, dışkılama/boşalma, morfik, morfogenetik ve enformatik/bilgi alanlarının; canlılar arası enformasyonun, kalıtımsal olarak “gen ifadesi”/”Gen exspression”kaynaklı devam ettiğini bir düşünün!?...
*Havza: Canlılarını, su-hava-toprağı üzerinde taşıyan; enerjisini güneşten ve kimyasından alan; canlı akarsu ve durgunsuyun yağış alanı olup; yer altı suyu/akiferleri, kaplıcaları, kaynak suyu, çermik, pınarları da olan yaşam-yağış alanlarıdır.
*Biyologlar, hücre bazında irdeledikleri, denetimledikleri bilimsel verileri; havza bazında irdeleyerek, deney imleyerek, kuramsal çalışmalar yapma ve havza sakini emekçiler lehine uygulama zamanı gelmiştir diyorum...
*Pek tabii ki!...Sömürgeciler rahat bırakırlar ise!?...
*Havza yaşam-yağış alanları, havza fanusu canlı olduğunu söyleye bileceğimiz, sınırları doğada belirlenmiş, canlılığı kabul görülmesi gereken en büyük yaşam alanlarıdır...
*Havzalarımız, havza canlılarının: Genini, epi-genetiğini, morfolojisini, enformatiğini/gen-ifadesini korumak; bu canlılığı, ardışık, döngüsel, sıralı olarak, devinerek, evrimleşerek, epigenetik sıçramalarla, gelecek nesillere taşıyan, kalıtsal, çevresel yasam alanlarıdır, canlı yaşam fanuslarıdır.
*Havza toprağı, akarsu-durgunsu, havzasının; pH değerini ve termodinamiğini/ısıl dengesini korumak, tam da bu anlamda hayatidir ve çok önemlidir!...
*Havza canlı olarak söyleyebileceğimiz en karmaşık canlıdır!... Bu karmaşık canlının sırları, "havzasal yaşamın sırları, insanlığın geleceğine yön vermek için ifşa edilmelidir diyorum!…
“Her hayvan, her biri kendi başına yaşamın bütün özelliklerini gösteren yaşamsal birimlerin toplamı gibi görünmektedir.”
Paul Nurse; Yaşam Nedir? Sayfa: 12
Kuramsal ifadeye katkı:
*Tüm havzalar, kendine münhasır yaşam özellikleri olan küçük-büyük tüm canlılarının, kalıtimsal olarak yaşamın devamını sağlayan ana vatanıdır.
*Her hayvanın, canlının doğal yaşam alanı, kendi havzasıdır.
*Hayvanlar, bitkiler, tüm havza canlıları; havzasının bütün özelliklerini niteliklerini, niceliklerini üzerinde taşır; gen ifadesi kaynaklı enformasyonu ile hayatta kalma mücadelesi verir; neslinin devamını, en iyi şekilde kendi havzasında sağlar!...
*Her havzanın, havzasal yaşamın, kendine münhasır yaşam şartları vardır!... Havzasal yaşam, havzasal canlıların tamamının toplu yaşamıdır!...
* Havzaların da, havza canlılarının, hücreler gibi, fizik ve metafizik boyutta geçişken sınırları vardır. Havzasal yaşam bu geçişken sınırlar içerisinde, komşu havzalarla etkileşimleri ile birlikte oluşur, olgulaşır.
*Havzasal yaşamın sırrı, havza sınırları içerisinde yaşam bulan canlıların,gen-genomlarında saklıdır…
*Havzaların her parçası, havza bütünlüğü/holografisi, üç boyutluluğu; piramit karnabahar, eğrelti otu, deniz kabuğunun şekillendiği gibi fragtal olarak, helezonik, konik yapıda, yukarı çığırlardan, orta ve aşağı çığırlara doğru akan akarsuyunda, durgunsuyunda olgulaşır diyorum…
*Havzanında en küçük canlı birimi de havzanın bütününden haberdar olup, havza bütüne benzer!…
“Büyüme, onarım, bozulma, yozlaşma/dejenerasyon, kötü niyetli/malignite bunların hepsi hastalıkta ve sağlıkta, gençlikte ve yaşlılıkta hücrelerimizin özelliklerinde meydana gelen değişiklikle bağlantılıdır.
Aslında hastalıkların çoğunun izi, hücrelerin işlev bozukluğuna, dek sürdürülebilir ve hücrelerde neyin ters gittiğini anlamak, yeni tedavi yöntemleri geliştirmemize katkı sağlar.”
Paul Nurse; Yaşam Nedir? Sayfa: 14
Kuramsal ifadeye katkı:
*Havzasal yaşamda ki yaşamsal hareketlilik: soluma, duyum/duyarlık, doğma/üreme, büyüme, boşaltım, beslenme, onarım, bozulma, yaşlanma, ölüm; havza yaşam alanının, pH değerleri ve termodinamiğinin, düzensizliği/entropisi ile direk ilgilidir.
*Havza akarsuyu üzerine yapılan Hidroelektrik Santralleri, (HES) regülasyon blokajı, bu bozulmayı neden olur, yaşama ket vurur ve havza yaşamına; havza canlılarının hücresi, organı, organizma bütünlüğü/holografisi, fraktal büyümesi üzerinde negatif etki yapar, yaşamı ciddi manada sekteye uğratır.
*HES’ler, alternatif enerji üreten, kötü niyetli sermaye sınıfının, sömürgecilerin, aşırı kar isteğinden kaynaklanan devasa eserleridir.
*İhtiyacımız olan alternatif enerji, doğal kaynağımız olan: Güneş ışınlarından, su ve hava akıntılarından; havza yaşamına blokaj koymadan, doğal enerjiden sağlanmalı; havzaların en çok ısınan, ziraat yapılamayan alanları, güneş enerjisi elde etmek için, kullanılmalıdır.
*Havzasal rüzgârın, su akıntılarının gücünden, doğal yaşamı engellemeden “temiz enerji” olarak, havza yaşamına, canlılığına zarar vermeden yararlanılmalıdır.
*Aslında, yaşamımıza giren hastalıkların çoğu,“havzasal beslenememekten, aç gözlülükten, oburluktan ve ya yokluktan yoksulluktan ” kaynaklanmaktadır!...
*Havza bazında yeni beslenme ve tedavi yöntemleri: “havzasal sağlık”,” havzasal tıp”,” havzasal tedavi”,” havzasal biyo-teknik” ile yapılandırılmalıdır!...
*Havzasal bazda gen, epigentik, morfoloji, enformasyon farkındalığı bilimsel anlamda geliştirmenin zamanı gelmiştir diyorum.
*Havzalarda, havza akarsuyuna blokaj/tutma oluşturan tesisler, havza düzensizliğinde/ entropisinde, fiziki dönüşümünde, açığa çıkan yeni kontrolsüz, düzensiz enerji kaynakları…
*Havzasal ve evrensel kirlilik yaratmakta (Bilhassa mikron boyuta ulaşmış plastik parçaları) müsilaj, evrenimizi, havzalarımızı hızla buhrana/kaosa, yok oluşa sürüklemektedir.
*Milyarlaca yılda kalıtımsal olarak olgulaşmış, ancak fosillerini görebildiğimiz bazı canlı türleri artık yok olmuştur. Dinazorlar, Mamudlar ve diğerleri…
*Emperyalist sermaye sınıfı destekli kuruluşlar, bazı canlı türlerinin, neslini korumak için, göstermelik de olsa, karagözlük yaparak sözde korumaya almıştır!?...
*Çevre kirliliği ile mücadele havza bazında olursa, "havza aidiyet duygusu" ile havza sakini emekçiler eliyle daha doğru olur kanaatindeyim…
*Küresel sermaye sınıfı, çevre temizliği için kurduğu göstermelik, yalancı, göz boyayan kuruluşlarla insanlığı oyalamaktadır, evrensel kirliliğe devam etmektedir!...
*Tüm havzalarda havza sakini emekçiler, yaşamda kalmak, sağlıklı bir yaşam sürmek için havza bazında çevreyi/havzalarının temizliğini korumak için, çevreyi gerçek anlamda kirleten sermaye sınıfının hükümranlığına son vermek mecburiyetindedirler.
*Aynı türde görülen farklılık,(varyasyon) karakteristik özellikler havzasal yaşamdan kaynaklanmaktadır.
*Çünkü her havzanın kendine münhasır pH ve termodinamik/ısıl değerleri vardır. Güneşten aldığı tükenmez, daimi ısıdan dolayı; ardışık, döngüsel, sıralı, devindgen iklimal özellikleri vardır.
“Hücreler, kendilerini dış ortamdan yalıtılan zarlarının içinde işlevlerini sürdürebilmek için gereksindikleri düzeni kurup devam ettirirken. Bir yandan da civardaki hücre dışı ortamda düzensizlik yaratırlar. Böylece yaşam termodinamiğin İkinci Yasası’nı ihlal etmiş olmaz.
“Bütün hücreler gerek iç ortamlardaki, gerekse dış dünyadaki değişimleri saptayarak bunlara tepki verebilir. O nedenle her ne kadar yaşadıkları ortamdan zarla ayrılmış olsalar da çevreleriyle yakın iletişim halindedirler. Ayrıca sürekli aktiftirler; hayatta kalmak ve gelişip serpilmek için gerekli hücre içi koşulları sürdürmeye çalışırlar.”
Paul Nurse; Yaşam Nedir? Sayfa: 17
Kuramsal ifadeye katkı:
*Hücresel boyutta anlatılan kuramsal ifadeleri, havza bazında anlatımı için haddimi aşarak gayret edeceğim, çünkü bu anlatım ilk olacaktır, fikr-i yenilik/yenilikçi fikir olacaktır.
* Havza yaşam-yağış alanlarının ve sınırlarını, yaşayan canlı bir hücre gibi ele alırsak; hücre içerisindeki mikro yaşam, havza sınırları içerisinde makro boyutta tezahür ettiğini kabul etmek gerekir.
*Havza fanusu içerisinde, havzaya munhasır, diyalektik zincirden oluşan, tabii bir düzen kuruludur.
*Havza akarsuyu-durgunsuyunun pH değeri, ısıl dengesi/termodinamiği ve yerçekimietkisinde; ardışık, döngüsel ve sıralı olarak tezahürü/oluşumu/olgusu; holistik, üç boyutllu, bütünsel, fraktal olarak devam eder.
*Hücre içerisinde mikro boyutta devam eden biyokimyasal olaylar, havza içerisinde de makro boyutta devam eder.
*Genetik şifre/gen ifadesi/alın yazısı, kalıtım yolu ile havza canlılığını korur. Mutasyon geçirmiş epigenetik şifre/gen ifadesi/alın yazısı, kalıtımı ile de havzaya münhasır canlıların devamını sağlar.
*Havzaların kendi sınırları içerisinde, güneşten aldıkları sürekli enerji ile yaşam devam ederken, termodinamiğin ikinci yasası: düzensizlik (Entropi) yaratması, havzaya ve komşu havzaya münhasır canlıların yaşamlarını, genetik şifre ifadeleri ile kalıtsal olarak devam ettirirler.
*Havzalar komşu havzaları ile biri birlerini etkileyerek, bir düzensizlik (entropi) içinde; genetik şifre ve (epigenetik etki/genüstü etki) ile kendi özel mutasyonunu oluşturur, olgulaştırır ve yaşama doğan yeni türler tezahür olur, oluşur, olgulaşır!...
* Havzaya münhasır yaşam-yağış koşullarından da etkilenerek; epigenetik ifade ile genetik varlığını, genetik kalıtımın havza koşullarında, oluşur olgulaşır!...
* Havza canlılarında, mikro boyutta, genetik, epigenetik ifadenin/şifrenin sonucu, şifrenin yaratıcısı, denetleyicisi tarafından, kalıtımsal, korunaklı olarak devam ederken.
* Havza sınırları kapsamı alanında, tüm canlıların beden bütününde, epigenetik ifade ile meydana gelen morfolojik değişimi deneyimlenebilir, gözlemlenebilir diyorum.
* Hücrelerin ve komşu hücreler etkileriyle oluşan yeni mutasyonlar, havzalarda ve komşu havzalarda da biri birlerinden etkilenerek, havzaya münhasır mutasyonlar oluşturur, olgulaştırırlar.
* Havza yaşam-yağış alanı, havza fanusunu devasa bir organizma olarak düşünebiliriz. Havza yaşam-alanı genetik ilmi ile uğrasan ilim insanları için devasa, canlı bir gözlem ve deneyim alanıdır.
*Bu devasa büyük organizmanın, güneşten aldığı, “sürekli enerji” ile havza yaşam-yağış alanının, havza fanusunun içinde; makro ve mikro boyutta; hareket, solunum, uyarılara tepki, duyu/duyum, üreme, beslenme, sindirim, boşaltım, soy-üreme ve barınma yapma yeteneği vardır.
* Havza canlılarının görme, işitme, koku alma, üreme ve neslinin devamına sağlamak gibi fizik ve manyetik metafizik alanında…
*Havza fanusu, kalıtım bilimi/genetik ve kalıtım üstü bilimin/epigenetiğin etki alanıdır diyorum…
*Morfogenetik, enformatik nesnel ve öznel değerlerin biri birleri içerisinde ki uyumunu; uyarlığını nasıl belirleyeceğiz; havzalarımızın nesnel ve öznel varlığını nasıl anlamlandıracağız?...
*Havzaların enformatiği var, bilgi içeren, algılama gibi bir özelliği var, geçmişim tini ver. Bu günün geleceğe aktırılacak bilinç, bireysel bilinçdışılık, kollektifbilinçdışılık ussal, öznel değerleri var
Havza toprağının, akarsuyunun, havzasının, enerjisinin etkileri var, havzaların aklı var, havzanın tüm canlılarında, gen ifadesinden kaynaklı, “havza aidiyet şuuru” var.
Havza akarsuyunun, durgunsuyunun, akiferlerinin aklı olduğu gibi gerçekleri, hakikatleri var!...
*Yer küre üzerindeki, sınırları doğada belirlenmiş, makro boyuttaki tüm hücre ve havza fanuslarımızın, gerek iç ortamlarındaki, gerekse komşu havzaların fanuslarında; dış ortamlarda ki değişimleri saptayarak, havzalarımız hücresel ve havzasal boyutta bunlara tepki verebilirler diyorum…
* Havza yaşam-yağış alanları, her ne kadar sınırları ile ayrılmış olsalar da, bu sınırlar geçişgendir; komşu havzalarla yakın iletişim halindedirler ve yeryüzündeki çevresel değişimlerden, etkilenerek tepki verirler…
*Havza yaşam alanları, ısıl denge/termodinamiğin yasaları ile sürekli aktif olup kendi canlılığını genetik, epigenetik ve morfogenetik şifreleri ile kalıtımsal olarak korunmaktadırlar…
*Büyük hücre havza fanusu: havza akarsuyunun pH değerini koruyarak, hayatta kalmak ve termodinamiği ile havza içi koşulları, kendi iç dinamiği ve statiği ile korumaya çalışmaktadır...
*Havzanın kendi sınırları içerisinde kendine münhasır bir hayatı, enerjisi, canlılığı, SIRRI vardır, tıpkı hücresel yaşamın SIRLARI gibi!?… İrdelenmelidir.
*Bu sırlar, insanlık olarak, objektiflerimizin, odak noktalarına düştükçe; gözlemlenerek ve deneyimlenerek, ilm-i sabiteler keşfedilerek yolumuza devam edeceğiz…
*Havza sınırını belirleyen yağmur suyunu ayırım çizgisi aynızamanda havza fanusunu da belirler.
*Eş yükselti eğrisi: Münhanilerin sıfır noktası havza fanusunun, alt karasal tabanını ve durgunsuyunun üst su yüzeyini de belirler.
İkinci Bölüm:
HÜCRE VE HAVZANIN GENİFADESİ
(Paul Nurse-Gen)
Kütle çekim kuvveti, şakülü doğrultuda, havza sınırı olarak iki; havza fanusu olarak üç boyutlu (Holografik) alan oluşturur; buna dördüncü boyut olan “zaman”ı da katarsak eğer; hücre ve havza yaşam fanusunun öznel ve nesnel değerlerini, fizik ve metafizik hareketliliği, ilmi sabiteler ile açıklamak durumunda kalırız…
Havzasal yaşamın sırları: Özellikle, münhasıran, havza fanusu içerisinde, atom altı dünyasında, parçacık/dalga boyu sicim salınımında, elektronların metafizik salınımında, elektron okyanusun vakum boşluğun, olası matematiğinde, fizik sayımında aranmalıdır diyorum.
Yaşam/hayat/canlılık, yer kabuğu üzerinde, yerin çekim kuvvetinin belirlediği, çizili ana ve tali havza yaşam-yağış alanın sınır ve üzerindeki atmosfer katmanının belirlediği, atmosfer katmanları sınırını da kapsayan bir “havza fanusu” içerisinde teşekkül eder.
Diğer “komşu havza fanusu” içerisinden yayılan, canlıların gen ifadesinden kaynaklı yaşam frakansları/sicim titreşimleri ile suda, karada, havada ve enerji boyutunda rezonansa/temasa girerek; iki havzanın morfik alanını, morfik rezonansını, atom altı dünyasında, havzanın doğal atmosfer sınırını oluşturur, olgulaştırır diyorum.
Havza çekim alanındbaki atmosfer katmanlarında, havzaya münhasır, kendi sınırları içerisinde pH’ değeri, termodinamiği/ısıldengesi, gen, genom, epigenetik, morfogenetik, enformatik “gen ifedesi” etkisinde yaşam şartlarını oluşturur diyorum.
Havzaya münhasır yaşam sırlarını kendi gen ifadesi etkisinde, havza fanusu içerisinde,“havzasal yaşamın sırlarını”oluşturur; gün aşırı, güneşle birlikte, yeni bir günde hayatımızın yeni yaşam şartlarını oluşturur olgulaştırır, diyorum…
*Kur’an’ı Kerim Ayetleri: “ Allah’ın ifadesi” dir.
“Göklerde ve yerde olan her şey O’na muhtaçtır. O, her gün yeni bir iş ve oluştadır. RAHMAN/29”
O’nun yarattığı: Doğa. O’nun sözü: Vahiy arasında çelişki yoktur diyorum!...
“Genler, her hücrenin kendini inşa etmek ve düzenlemek için kullandığı yönergelerin şifresini taşır ve hücreler ya da organizmalar çoğaldıkça kuşaktan kuşağa aktarılmak zorundadırlar.”
Paul Nurse; Yaşam Nedir? Sayfa: 18
Kuramsal ifadeye katkı:
*Havzasal yaşamın sırları, havza yaşam-yağış alanında, havza fanusunda saklıdır. Havzanın toprak, su, havası, havza enejisinin izdüşümüdür diyorum ve “Havzasal Yaşamın Sırları: maddeye dönüşmüş ve dönüşmemiş havza enerjisinde saklıdır diyorum.
*Tüm yaratılmışların nöronlarında olgulaşan, sözcüklerinde şekillenmiş, uzaya salınmış, sözcüklerin, yargıların, tinlerin, psişiklerin olgulaştırdığı, havza aidiyet bilinci, havza ortak bilinci, bireysel bilinç, bireysel bilinçdışılık, kollektif/ortakbilinçdışılık , havza morfik alanında enerji boyutunda saklıdır diyorum.
*Havza yaşam-yağış alanlarında her canlı, üreme hücrelerinde, üreme genlerinde, nöron hücrelerinde, nöron genlerinde; havzasının gen ifadesini/şifresini taşır, diyor genetikçiler...
*Havza yaşam-yağış alanındaki tüm canlıların genleri, kendi varlıklarını ve neslinin devamını korumak için kalıtımını korumanın özelliklerini taşır,diyor genetikçiler…
* Havzanın çevresel etkisi ile genetik şifrelerin, aynı frekanslarda, rezonansa/temas girmesi ile kalıtımsal epigenetik ifadesi oluşur; bu oluş, oluşum, olgulaşma, havzaya münhasır şifreleri oluşturur, diyor genetikçiler…
*Havzaya münhasır canlılar olduğu için, havzaya münhasır: kalıtımsal şifreler de oluşur diyorum.
*Bu konu biyogenetikçiler tarafından irdelenmelidir diyorum.
*Havza canlılarının kendine münhasır genetiği, kuşaktan kuşağa kalıtımı devam ederken; mutasyona uğramış epi-genetik ifadesi olgulaştığı, mutasyona uğramış genin kalıtımının devam ettiği ilm-i sabitedir diyorum.
“… Mendelizmin ileri sürdüğü kalıtsal parçacıkların, yanı genlerin fiziksel tezahürüydü.
Flemming’in “iplikler” dediği yapılara artık kromozom diyoruz.
Kromozomlar bütün hücrelerde bulunan ve genleri içiren fiziksel yapılardır.”
Paul Nurse; Yaşam Nedir? Sayfa: 24
Kuramsal ifadeye katkı:
*Hücresel yaşamın, deşifre edilmiş veya edilmemiş tüm sırları, aynı zamanda havzasal yaşamın da sırlarıdır. Mendel, bezelyelerin, kalıtımsal özelliklerini gözlemlerken, aslında “Tuna Havzası”nın sırlarının çözmü için emek harcıyordu…
* Tuna Havzası’nın çevresel iklimal şartları, onun bezelyelerini yetiştiriyordu; Tuna Havzası’ndaki canlılık, bezelyelerdeki, mutasyon, varyasyon, değişkenlik “havza canlılarının gen-genom” ifadesinden kaynaklıydı zaten!
*Havzasal yaşamın, mevcut canlılarının, hücrelerinde bulunan; Flemming’in iplikleri/kromozonları üzerindeki genler, genler üzerindeki, DNA, nükleotid baz-ların, kodlanmış sıralınımı, izomerleri; kalıtımsal olarak: havza canlılığını, canlıların fiziğini, metafiziğini, morfogenetiğini ve enformatiğini oluşturur, olgulaştırırlar diyorum…
*Havzasal yaşamın sırları; havza canlılarının, genleri, epigenetiği, morfogenetiği, enformasyonun” havza fanusu” içerisinde saklıdır diyorum...
“…. Birkaç istisna dışında vücudunuzdaki bütün hücreler, gen takımının eksiksiz bir kopyasını içerir.
Bu genler hep birlikte, tek bir döllenmiş yumurta hücresinden tam teşekküllü bir bedenin gelişmesi sürecini yönlendirir.
Ayrıca genler her hücreye kendini inşa etmesi ve idame ettirmesi için organizmanın ömür boyu gereksinim duyacağı bilgiyi sağlar.
O nedenle her hücre bölünmesinde, bütün gen takımı eksiksiz olarak kopyalanmalı ve yeni oluşan iki hücreye eşit biçimde paylaşılmalıdır.
Bu yüzden hücre bölünmesi biyolojide üremenin temel örneğidir.”
Paul Nurse; Yaşam Nedir? Sayfa: 26
Kuramsal ifadeye katkı:
*Havza yaşam alanında bulan organizmaların, bütün hücreleri, gen takımlarının, kalıtımsal olarak bir kopyasını içerir.
*Havzalarımızda mikro ve makro her organizma; tek bir döllenmiş yumurta hücresinden bölünerek, kalıtımsal olarakpeydah olur, oluşur, olgulaşır.
*Havza yaşam-yağış alanı, havza fanusudöllenmiş yumurtanın hayat bulduğu, en iyi doğal yaşam alandır.
*Organizma her hücresinde gen ifadesi olması, organizmanın, dış çevresi ile havza ortamı ile kolayca iletişimini kurmasını, uyumunu sağlar…
*Organizma dış çevreden, dış çevre de organizmadan etkilenir…
*Havza akarsuyunda, durgunsuyunda oluşan çevresel kirlilik; hücresel ve havzasal boyutta gen ifadesinden kaynaklı, bilgi akışını/enformasyonu, hücresel bölünmeyi, üremeyi engeller, yaşama ket vurur...
*Biyo-genetikçiler, havzasal yaşam şartları, doğal doğa şartları, evrimsel yeni varyasyonların kalıtımsal olarak oluşumunu gerçekleştirir diyorlar...
*Havza yaşam-yağış alanları, organizmaların, genlerinden aldıkları emirle; doğal havza çevresinde, hayatta kalmasını ve kalıtımsal olarak varlığının ve canlıların neslinin devamını, üremesini sağlar.
*Organizmaların doğal ortamlarında, havzalarında vuku bulan hücre bölünmeleri, kalıtımsal olarak, neslinin devamını sağladığı gibi; havzalarda organizma gruplarını, bünyesinde saklayarak, hayatta kalmalarını var olmalarını sağlar.
*Organizmaların, hayatta kalmaları ve neslinin devamını sağlamaları için, doğal ortamları, havza yaşam-yağış alanmarından regülasyon blokajlarının kaldırılması, çevre kirliliğinin engellenmesi elzem bir zorunluluk olup metazorik bir gerekliliktir.
*Bu şartlar, havzada ortak yaşam sağlandığında olgulaşırancak diyorum…
“Her şeyden önce DNA, hücrelerin ve organizmaların büyümek, kendilerini idame ettirmek ve üremek için ihtiyaç duydukları bilgiyi şifrelemeleridir.
İkincisi kendini doğru ve güvenilir bir biçimde kopyalayabilmelidir ki genetik yönergeler/ifade her yeni hücreye ve organizmaya eksiksiz bir biçimde aktarılabilsin.
DNA’nın bilgiyi nasıl taşıdığına bakalım, merdivenin basamakları nükleotid bazları dediğimiz kimyasal molekül çiftleri arasındaki basamaklardan oluşur.
DNA’sa dört çeşit baz bulunur. Adenin, Timin, Guanin, Stozin ya da kısaca A,T,G ve C bu dört bazın DNA merdiveninin iki ipliği üzerindeki dizilimi, bilgiyi içeren şifre olarak işlev görür.”
……
“Genler, hücreye belli proteinlerin nasıl yapılacağına yönelik talimatlar vererek hücrelerin ve sonuçta bütün organizmalarındavranışları üzerinde büyük bir etki yaratır.”
Paul Nurse; Yaşam Nedir? Sayfa: 29-30-31
Kuramsal ifadeye katkı:
*Hücre içerisinde, hücre organelleri vasıtasıyla kalıtımsal olarak hayat bulan yaşam; canlıların organlarında ve organlarında müteşekkil organizmalarında, bozulmadan gen ve epigenetik kalıtım olarak, havza fanusu içerisinde kendi doğal şartlarında diyalektiğinde yaşam devam eder…
*Havza bütününde ki tüm canlılar ve hücreleri; hayatta kalmak; hareket, duyum/duyarlık, solumak, büyümek, beslenmek, boşaltım, üremek, barınmak ve yaşamlarını idame edebilmesi için;
*Havzaların habitatının, biyolojisinin korunması gerekir ki; genetik şifreleri kırılmasın, hayati öneme haiz kalıtımı devam etsin, canlılığın neslinin devamı sağlansın…
*Havza akarsuyu üzerine yapılan yapay yapılar; hidro elektrik santralleri, regülâtörlerblokajları, havza habitatını, biyolojisini, fizyolojisini, morfolojisini, enformasyonunu, diyalektik/doğal akışıbozmakta; dolayısıyla, havza canlılarınının yaşamınıiliklerine kadar doğrudan etkilemekte, havza sakinlerinin “havza sosyolojisini” bile-isteye değiştirmektedir diyorum…
*Enerji kaynağımız güneş enerjisinden, doğal enerjiden, temiz enerjiden yeterince yararlanılmamaktadır; enerji elde edilmesi anlamında, havzaların ısıl dengesi/termodinamiğinden yeterince yararlanılmamaktadır.
*İnsanlık neslinin devamı için alternatif enerji ihtiyacının tamamını, % 100’ünü,“yenilenebilir enerji” ile karşılamak zorundadır…
*Haaa!...Hücrelerin DNA’sı ile genleri ile oynamışız. Haaa!... Havza akarsuyunun önüne engeller koymuşuz, durgunsuyunu, akiferini pislemiş kirletmişiz ikisi de “havza fanusu” içerisinde, havzasal yaşamda aynı kapıya çıkar… Fanusu lağım kokusu sarar…
*Hücre kendini otofaji, mitofaji yapar kurtarır; havzalarımızın da o yeteneği vardır!...
*Havzalarımız o yeteneğini,“yağmur damlaları” toprağa düşüpaktığında, havza fanusu içerisinde kendini gösterir...
Akarsuyun akarı bozulmamalı, akarsuların yatağına, akarını bozacak aykırı imar yapıları olmamalıdır.
Atasözüdür: “Su yatağından akar.”
*Havza akarsuyuna HES’ler yaparak; doğal yaşamın akışını engellemiş, havzayı kanserleşmeye, ölüme mahkûm etmiş oluruz…
*Emperyalist güçler, fütursuzca, havzaların zenginliğini en kısa sürede sömürmek için havza akarsuyunun, toprağının, havasının pH değerlerini ve ısıl dengesini/termodinamiğini bozmaktadırlar.
*İnsanlık, havza fanusunu yaşanmaz hale getiren, emperyalislerin gücünü kırarak, “havzada ortak yaşamı” başarmak zorundadır.
*Bu bozukluk, düzensizlik, (entropi) değişiklik, hücrelerimize, bedenimize hatta kaderimize, sosyal yaşamımıza kadar sirayet etmektedir!...
*DNA’mız kaderimiz olmadığı gibi, Küresel, wahşi-şahsi sermaye sınıfı sömürgeciliği de kaderimiz değildir…
*Bozulan hücreler, hücresel bazda, otofaji, mitofaji gerçekleşerek; organizma kendini, bağışıklık sistemini yeniler…
*Havzalarımız için bu yenilenme kabiliyeti, havza termodinamiğinden kaynaklanan; ardışık, döngüsel, sıralı, devinen; siklon-antisiklon alanlarının oluşumu ile vuku bulan yağışlarla olur…
*Havzanın yenilenme kabiliyeti, “havzafanusu”nda, atmosferinde, toprağında, suyunda cerayan eden döngüsel, günlük, aylık, yıllık hava hareketlerinden kaynaklı; yelinden, fırtınasından, kasırgasından, yağışlarından, “arıtılmış yağmur damlalarında” gizlidir.
*Havzasal kirlilik, çevresel kirlilik, mevcut, havzada yaşayan bazı canlıların, tamamen yok olmasına, neslinin tükenmesine sebep olmuş be oluşum günümüzde de devam etmektedir!...
*Sömürgeciler tarafından kirletilmiş, havzalarımızda, bu soykırımın/gen kırımının önüne geçilmesini zamanı gelmiştir diyorum.
*Yaratanının denetiminde, uzay-zamanda oluşan, olgulaşan, oluşumların, gen dizilimlerinin: “Gen ekspresyonu/ ifadesinin”yok olmasının önüne geçilmelidir…
*Gen ifadesinden kaynaklı bilgi akışını/enformasyonun kesilmesi, havza sosyolojisinin de oluşmaması anlamına gelir ki; bağımsız içtimai yapılarımızı korumak, sömürgesiz toplumsal demokratik/toplumsal ortak yapılar, kurum ve kuruluşlar için de çevresel kirliliğin önü alınmalıdır.
*Çevresel etkiler, canlılarının, hücre çekirdeği içerisindeki, kromozamlarüzerinde bulunan genlerine sirayet etmekte ve epigenetik /gen üstü,kalıtımsal etkiye sebep olmaktadır. Bilim insanları bu etkiye “evrimleşme”,” mutasyona uğrama,”demektedirler.
*Havzanın fizyolojik değişimleri,gen ifadesini, nükleotid bazlarının değişimini, sıralanımını, dizilimini kolay kolay bozamamaktadır.
*Genlerin, havza fizyolojisinin değişmesi ile kalıtımsal olarak epigenetik mutasyona uğradığı, Mendel’in Bezelye deneylerinden beridir artık bilinmektedir.
*Havzalarımızı yaratan, havzasal yaşamı da denetimi altına almıştır, bizler doğal zinciri kırsak bile; havzalarımızı şekillendiren Allah; arıtılmış yağmur damlalarıyla, havzalarımıza abdest aldırmakta ve yenilemekte ve yaşam zincirini, diyalektik zincirin halkalarını, görünmez eli ile yeniden birleştirmekte, havzalarımızı bereketlendirmektedir.
*Ancak, çevresel, havzasal kirlilik, milyarlarca yıldan beri kalıtımsal olarak kendini korumuş organizmaların; DNA’sın da bulunan dört çeşit bazın: Adenin, Timin, Guanin, Stozinin; DNA merdiveninin iki ipliği üzerindeki dizilimi, bilgiyi içeren şifre olarak işlev görmesine rağmen, kendini ifade etmesini devam ettirmesine rağmen;
*İnsanoğlu, sapkın sosyolojik rejimler; Emperyalist, kapitalist, komünist, faşist, dikdatoryal toplumsal yapılanmarı sayesinde; yaratılmış canlıları, hayatta koparmayı başarmış, tüm havzalarda, başarısını devam etmek gayretindedir.
Bu gayreti gösteren, her dalda ki ilim/bilim insanları, akademisyenler, emperyal güçler tarafından , “NOBEL BİLİM ÖDÜLÜ” ile ödüllendirilmekte, taltif edilmektedir!…
*Emperyal zihniyete sahip güçler, insancıklar, tüm havza yaşam-yağış alanlarında; insanlarda dâhil, tüm canlıların, yaşam hakkına saygısız davranmış; iki büyük dünya savaşı çıkarmayı başarmış; üçüncü dünya savaşını başlatmıştır.
*3.Dünya savaşı içindeyiz, insanlığın gözleri önünde, Şeria Nehir havzasında, Filistin, Lübna’da soykırım yaşanmaktadır.
*Kara Afrika’sının, Nijer, Nil, Kongo Havzalarının insan kıyımı işgali beş yüz yıldan beri devam etmektedir…
*Japonya/Hiroşima ve Nagazaki’ye 1945’de Atom atılmış, kıyamet yaşanmıştır. Aynı emperyal güçler, teolojik sapıklıkla, sömürgeciliğe engel olan güçleri yok etmek ve havzalarını işgal etmek için her türlü saldırıyı fütursuzca yapmaktadır.
*Basiretsiz liderler, yönetimlerin yüzünden, “nükleer silahlar” ikinci kez şehirleri yıkmak içinkullanılacak; insanoğlu, kendi kıyametini, kendisi yaratacak gibi geliyor bana!...
*Emperyalistlerin dağıttığı, “Nobel Ödülünü” alan bilim insanları da zil takıp oynasınlar. Keşifleri, ilm-i sabiteleri, insanlığa zulüm yapmak için kullanılıyor, tüm insani değerler, emperyelist wahşi yaratıklar yüzünden artık yok olacak seviyeye geldi…
*Çevre ve havza kirliliği, fizik alemede evrimleşmeye ve mutasyona, morfolojik değişimler de sebebiyet vermekte, enformasyonunu, genetik bilgi akışını etkilemektedir.
*Metafizik âlemde, morfik alanda, bireysel bilinçdışı ve kollektif bilinçdışında olumsuz bilgi birikimlerine sebebiyet vermektedir.
*Sonuç olarak; Gen ifadesi/ekspresyon, gen, genomların ifadesi; havzanın canlılarının bireysel ve kollektif ifadesidir…
*Havza yaşam-yağış alanına ait, havza fanusu içerisinde ki enformasyon/bilgi akışı olup, doğal havza sosyolojisinide olgulaştıran:“havza aidiyet şuuru” olarak ifade edilmelidir diyorum.
*Bu ifadelerin tamamı yaradanının denetimi ve gözetiminde olup; O’nun ifadesi Kur’an İfadesi ile anlam, hayat, yaşan, can, ruh bulur diyorum.
“Genetik şifrenin anlaşılması, biyolojinin kalbinde yatan gizemi çözdü.
Genlerde depolanan durağan yönergelerin, canlı hücre yapısını oluşturan ve hücrenin yaşamsal işlevini yerine getirmesini sağlayan aktif protein moleküllerine nasıl dönüştürülebileceğini gösterdi.
Şifrenin kırılması, biyologların gen dizilerini kolayca tarif ettiği, yorumladığı ve değiştirdiği günümüz dünyasına uzanan yolu açtı.”
Paul Nurse; Yaşam Nedir? Sayfa: 33
Kuramsal ifadeye katkı:
*Genetik şifreler, havza biyolojisinin de kalbidir.
*Havza habitatı, biyolojisi, yaşam-yağış alanı, havza fanusu, havza canlılarının, genetik şifrelerinde depolanarak muhafaza edilir diyorum.
*”Havzasal Yaşamın Sırları,” organizmalarının, hücrelerinde depolanan genlerin ifadesi/ekspresyonu,yönergesi, bildirgeleri ile oluş, oluşum, olgular gözlemlenebilir ve deney imlenebilirdiyorum!...
*Havza yaşam-yağış alanlarını, emperyalist amaçlarla işgal edenler, havzaların, fiziki sınırını, havza fanusunu hiçbir zaman önemsememişlerdir…
*Havzaları işgal eden, aşırı kirlenmesine, sebep olan sömürgeciler; havzaların, biyolojisini, kimyasını bozmuş, genetik şifrelerin kırılmasına neden olmuş, soykırım yaparak hayattan koparmışlar, yok etmişler diyorum.
*Havzaların diyalektik/doğal zincirlerini kırarak, havza canlılarının, mutasyona uğramasına ve epigenetik olgulaşmalara neden olmuştur diyorum.
*İnsanlar ve hayvanlar arasında MELEZ türlerin üremesine, konrolsüzce mutasyona uğramasına vesile olunmuştur.
*Emperyal güçler, Amerika yerlilerinin tamamına yakınını yok edip, işlerini görecek insanları, emek gücünü, zorla toplayarak, köleleştirmiş, Amerika Kıtasına, havzalarına taşınmıştır. “Gora Adası’n” da bu wahşetin kanlı izleri görülüyor. Sömürü günümüzde de Kongo, Nijer, Nil havzalarında, havza sakini insanlara karşı, değişik şekillerde devam etmektedir.
“Hücre bölünmesi süreci, “hücre” ve ”gen” fikirlerini birbirine bağlayan hayati bir rol oynar.
Bir hücre her bölündüğünde o hücrenin bütün kromozomlarındaki tüm genler önce kopyalanmalı, sonra da iki yavru hücreye eşit olarak paylaştırılmalıdır.
O nedenle genlerin kopyalanması ve hücre bölünmesi eşgüdümlü olmak zorundadır.
Aksi takdirde gereken genetik yönergelerin tamamını içermediklerinden, hücrelerimiz ya ölür ya da işlevi bozulur.
Bu eşgüdümü, her yani hücrenin doğum sürecini yöneten hücre döngüsü kontrol eder.”
…
“DNA’nın eşlenmesinin (replikasyon) kimyasına hayat vererek üreyen hücrenin amacına ulaşmasını sağlar.”
Paul Nurse; Yaşam Nedir? Sayfa: 35-36
Kuramsal ifadeye katkı:
*Havza fanusu, yerkürenin havzalara bölünmesi, havza akarsuyu, durgunsuyu, akiferi; döngüsel iklim yapısı; yeryüzündeki canlılığın tekâmülünde /gelişiminde/ oluşumunda; havzasal bazda önemli bir rol oynar.
*Her havzanın pH’ı, termodinamiği, biyolojisi, kimyası, fiziği, enerjisi; canlılarının gen-genomu, epigenetiği, morfogenetiği, enformasyonu kendi sınırları içerisinde, kendi fanusunda,kendine münhasırdır diyorum…
*Genetiği yaratanı tarafından belirlenmiş, kodlanmış, şifrelenmiş yaratılmışlar; neslinin devamını, kalıtımlarını, morfolojik ve fizyolojik yapısını, hücresel bölünmesini; eniyi şartlarda, havza fanusunda devam ettirebilirler.
* Tüm yaratılmışlar, kendi havzalarında, çevresel etki: su, toprak, havasının pH değerleri ve havzanın enerjisi, ısıl denge/termodinamiği ile havzanın hayvanları ve bitkileri üzerinde epi-genetik oluşumun şartlarını, oluşturur ve evrimleşmenin temel şartlarını hazırlar.
*Havzalar, kendi içerisinde oluşan canlı türlerinin, cinslerin kalıtımsal yolla neslinin devamını ve yaşamda kalmasını sağlar.
*Havza Fanusunun, pH değerlerinin korunması ve termodinamik eşgüdümsel ardışık döngüsü, iklimi/kliması; havzasal yaşamın nedenidir, sebebidir, garantisidir, sigortasıdır.
“Hücre döngüsü, hücre yaşamındaki süreçlerin çoğu gibi genler ve genlerin ürettiği proteinler tarafından yürütülür.
Yıllar geçtikçe hücre döngüsünde rol oynayan özgül genleri tanımlamak ve bu genlerin nasıl çalıştığını bulmak laboratuarımın önde gelen tutkusuna dönüştü.”
…….
“Genetikçiler mutant sözcüğünü özel bir anlamda kullanır.
Mutasyon geçirmiş bir genin ile de anormal ya da bozuk olması gerekmez; mutant olması sadece bir genin farklı bir varyantı olduğunu gösterir.
Paul Nurse; Yaşam Nedir? Sayfa: 37
Kuramsal ifadeye katkı:
*Hücresel döngü, havzasal döngü şartlarında, havza fanusu içerisinde; eşzamanlı, ardışık, döngüsel, sıralı, devinerek hareket eder diyorum.
*Havza canlılarının üremesinin, ardışık, döngüsel, sıralı ve devinimsel mevsimlere uymasının nedeni de budur diyorum.
*Hücre bölünme döngüsü (Ceel Division cycle) ve havzasal yaşam döngüsünün (Basin Division cycle); enerji kaynağı (Güneş) ve yaşam ifadesi/yönergesi/bildirimi/gen ifadesi/ ekpreasyonunun olgusunun kaynağı aynıdır, biri birlerinin devamı, bütünüdür, holografisidir, samedidir diyorum…
*İbn-i Haldun’a rağmen…
İnsan ve toplumbilim/ sosyolojisinin; gen ifadeleri ile nasıl olgulaştığını bulmak için havza yaşam-yağış alanlarını, havza fanusunu laboratuar olarak gördüm ve bu laboratuarı kullanma çabasındayım…
*İnsanlığın barış ve huzur içinde yaşamalarını; havza sakini emekçilerin, kendi havzalarında, kendi sınırları içerisinde; komşu havzaların haklarına saygılı, özgür, tam bağımsız olarak yaşamalarında gördüm.
*Yıllar geçtikçe, her döngüsünde, değişik sosyolojisi olan, değişik toplumsal yapı olgulaştıran havza sakini emekçilerin, havza laboratuarındaki toplumsal davranışları, sosyolojisi havza bazında ele almalıdır, diyorum…
*Toplumsal/içtimai yaşamı sağlayan; kavmiyet/ulusal gen ifadeleri, dil ve din ifadeleri; oluş, oluşum ve olgulaşma süreçleri; havza yaşam-yağış alanı sınırları gözetilerek daha dikkatli incelenmeli, içtimai anlamda didik didik irdelenmeli, yeniden tanımlanmalıdır diyorum…
*Başka türlü, insanlığın huzur, refah ve barış içerisinde, sağlıklı yaşamaları mümkün değildir. Sömürgecilik sapkın bir içtimai yapılanmadır, savaşların sebebidir, insani değildir, terk edilmelidir.
*Büyük bir hücreye benzettiğim havza yaşam-yağış alanlarının/havza fanusunun döngüsü, havza canlılarının hücrelerindeki döngü ile kıyaslarsak, karşılaştırırsak aynı olayların, makro boyutta “havza fanusu” içerisinde cereyan ettiği düşüncesi bizi yanıltmaz diyorum.
*Yaşam Hücre ve havza fanusunda /zemininde, havza şartlarında, havza termodinamiğinde devam eder. Her iki alanın, tüm canlıların, sürkli enerji kaynağı güneştir!...
*Havzanın canlıları ve bu canlıların mitokondrilerindeüretilen enerji; klorofillerinde emilen güneş ışınları yaşamın da kaynağıdır.
*Havza canlılarının, hücre içerisi ve hücre dışı enerji kaynağı güneştir, mitokondrilerdir; enerjiyi soran, yakalayan, karbonu emip, şekere dönüştüren, fotosentez yapan klorofillerdir.
*Hücresel ve havzasal boyutta yaşamın özü, anlamı budur.
*Havza canlılarını ve cansızlarının süreklilik arz eden enerji kaynağı güneştir, tüm yaratılmışlar ve doğal olaylar enerjisini, hareketliliğini makro ve mikro boyutta güneşten alır. Güneşin sönmesi, kıyametimiz olacaktır.
“Yeni genime hücre bölünme döngüsü 2 (“cell division cycl2) ya da kısaca cgc2 adını verdim. Geriye dönüp baktığımda bazen, hücre döngüsü bilmecesinin merkezindeki bu gene …daha akılda kalıcı bir isim verseydim.”
Paul Nurse; Yaşam Nedir? Sayfa: 42
Kuramsal ifadeye katkı:
*Yenilikçi fikirler olgulaştığında, kitlelerin ilgisini çeken isimlerin verilmesinde, bilim insanları ve konuyla ilgili insanların konuyu algılaması, anlaması açısından daha faydalı olur kanısındayım…
*Kitabıma “Havzasal Yaşamın Sırları” dedim. Çünkü bu sırları deşifre etmek, sömürgecilerin işine gelmemiş; Havza akarsuları devlet sınırları olarak kabul edilmiş; havzasal yaşam, her işgalde, sömürgeciler tarafında bölünmüştür; bubölünme hunharca devam etmektedir.
*İnsanlık, eğer barışık yaşamak istiyorsa,”Havza aidiyet bilinci” ile “havzasal ortak yaşamı,” içtimai yaşam olarak belirlemek; “Havza Sosyolojisi” ni kuramsal olarak tanımlamak, devlet yapılanması olarak hayata geçirmek zorundadırlar, diyorum...
*Havza sakini emekçilerin, “havzada ortak yaşamı”, “havzasal yaşamın sırlarını” keşif etmeleri için; mutant, kalıcı değişime uğrama zorunluluğu vardır…
*Dünya barışı için, insanlık“Havza İşçi Devleti”,” Havzaların Zenginlikleri ve İade Kuramı” yapılandırması, sosyolojik bir zorunluluk hal almalıdır diyorum.
*Dünya barışı için daha akıllı bir devletleşme yapısı,“J.J.R: Toplum Sözleşmesi”bulan biri var ise beri gelsin…
Genler olmadan yaşam olmaz. Her yeni hücre ve organizma kuşağı büyüme, yaşamsal işlevler ve üreme için gereken yönergeleri kalıtımla aşmak zorundadır.
Yani canlıların uzun vadede kalıcı olabilmesi için genlerin kendini hatasız ve dikkatli bir biçimde eşleyebilmesi gerekir.
Ancak bu şekilde DNA dizileri hücre bölünmeleri boyunca değişmeden kalabilir ve genler “zaman sınavına” direnebilir. Hücreler bunu olağanüstü bir kesinlikle başarır.
Paul Nurse; Yaşam Nedir? Sayfa: 43
Kuramsal ifadeye katkı:
*Genler olmadan havzasal yaşam da olmaz; “havzasal yaşamın sırları,” havzasal genomda, gen-genom ifadesi/ ekpreasyonunda saklıdır diyorum…
*Havzasal genom, havza yaşam-yağış alanındaki, havza fanusundaki hayatı olgulaştırır, oluşturur; kalıtımsal olarak zamana karşı koyarak korurlar diyorum…
*Havzasal yaşamın devamı, havza akarsuyunun, durgunsuyunun, pH değerleri ve havza termodinamiğinin korunmasına, akarsu önüne regülasyon blokajlarının konulmamasına; dolayısıyla, DNA dizilerinin mutasyona uğramadan bölünmelerine bağlıdır…
*Sömürge sosyolojisi, doğal havza düzenleri, kısa sürede aşırı kar amacıyla yapılan iktisadi faaliyetler nedeni ile havzaların doğal yapısını bozmuş ve bozmaya devam etmektedir…
*Havza sakini emekçiler, gen ifadelerinden kaynaklanan, “havza aidiyet duygusu” ile sömürgecileri havza dışına çıkarıp; havza işçi devleti yapılanması ile havzalarında ortak yaşamın sırlarını da bulacak ve 3. Milenyumda mutlaka ortak yaşamaya başlayacaklardır diyorum....
Üçüncü Bölüm
HÜCREVE HAVZAHOLOGRAFİSİ MORFOLOJİSİ
(İsmail hakkı Aydın-Beyin sizsini 5.0 Holistik çağ)
HOLOGRAFİ:
En küçük parçanın, bütünün özelliğine sahip olması, hücre ve havzanın geometrik, fraktal, helezonik, konik büyümesi, oluşması,nesnenin üç boyutlu gösterimi olarak tanımlıyorum…
Nesnenin dördüncü boyutu: Zamandır. Zaman fizik âlemde izafidir, değişkendir, görecelidir, zaman candır, canlılıktır, haraketliliktir, yaşam belirtisidir!...
Zaman: can’ın; can, zaman’ın; görünür, görünmez alemde değişken, göreceli, izafi ölçüsüdür. Zaman var ise canlılık vardır.
Zaman olmadan yaşam olmaz, zaman ilahi bir sırdır, yer çekimi gibi. Hücre ve Havza yaşamını canlandıran çekim yasası zamana, zaman da çekim yasasına tabiidir.
Nesnenin, canın beşinci boyutu, küllü zamanda, metafizik âlemdedir, ruhlar alemidir…
Can, ruha; ruh, cana karışır; holografik, morfik alanda, morfogenetik alanda, fizik metafizikyaşamda biri birlerine karışarak fragtal olarak büyür bütünlük kazanır...
Havzanın ve organizmaların; enküçük yapı taşı üç boyutlu hücrelerin; kendi sınırları içerisinde, komşu hücrelerle duyarlı ortak yaşamı vardır…
Havzanın yaşayan canların, duyuları, organları, organizmayı yapılandırılması, canlı yaşamın gen ifadesi ile hologramını, fraktal yapıyı oluşturması sihir değildir; Biyogenetikçilerin, gözlem ve deneyimleile belirleyip tanımladıkları işlevlerdir.
Hücrenin, organizmanın, havza canlılarının, havza bütününün tüm yaşam özelliklerine sahip olması; hücrelerin, mikro boyutta, havza fanusu gibi üç boyutlu olması;
Hücrenin, havza gibi sınırının, havza gibi tüm hayati fonksiyonlarının: Hareket, solunum, duyum, büyüme, üreme, boşaltım, beslenmei dolaşım sistemlerinin, organellerinin olması;
Havzasal yaşamın sırlarının, havzasınırları içerisinde, havza fanusu içerisinde ARANMASI, tüm hayati imkânların havza fanusu içerisinde sağlaması; havza hologramını oluşturması sihir değildir, gözlem ve deneyi yapılabilir işlevlerdir, diyorum.
Hücresel, bedensel, havzasal boyutta; hücre, beden ve havzaların şeklini, biçimini, hologramını (üç boyutlu) yaratılmışların morfolojisini (şeklini): havzaların morfogenetiğini; temelde hücrelerindeki genler ve gen ifadesi oluşturur diyorum.
Havza sakini emekçilerin, ruh-zihin-beden üçleminde/ içleminde holografik yapısı, fizik anlamdamorfolojisi, metafizik anlamda morfik alanı/bireysel ve kollektifbilinçdışılığı; hattahavza sosyolojisinin de bilgi kaynağıyine gen ifadesidir diyorum.
MORFİK ALAN:
Rupert Shaldreke: “Bir formun varlığı, o formun başka bir yerlerde ortaya çıkması için yeterlidir,” der.
Rupert Shaldreke buna 1973’de bu alana“Morfogenetik Alan” adını verir.
Rupert Shaldreke: “Bu görüşe göre doğa yasaları biçim değil, alışkanlıklar bütünü olabilir,” der.
Rupert Shaldreke: “İçgüdüler türe ait bir miras olmakla birlikte, alışkanlıklar deneyimlerden kaynaklanır,” der.
Havzalar, kendi sınırları içerisinde bir bütün olarak, gen ifadesinden kaynaklı, deneyimler ve deneyimlerin tekrarından kaynaklı alışkanlıllar “morfogenetik alan” ları oluşturur diyorum...
Komşu havza, sınırlarındaki geçirgenlikler nedeniyle olgulaşan,doğal/diyalektik, birleşik ortak yaşam alanları vardır diyorum...
Morfogenetik Alan:Şekillenmiş, sınırlanmış bilgi alanı, görüngü düzen, toplu bilgi alanı, toplu genetik-genom alanı, fizik düzen, zahiri olan alanlardır diyorum.
Morfik alan:Gen ifadesinden kaynaklı, atom ve moleküler dizilimler ile şekillenmiş; klasik fizik ve kuantum fizik ile tanımlanan alanlardır, atom altı dünyasıdır diyorum.
Havza Fanusu:Havza canlılarının, enerji izdüşümlerinin, maddeye dönüşümü ile doğada biçimlenmiş halleri; yine, havza enerjisinin, enerji izdüşümlerinin, maddeye dönüşümü ile olgulaşan doğalhavza yaşam-yağış alanı ve doğal havza morfogenetik yaşam alanlarıdır diyorum.
Doğada şekillenmiş, sınırları çizilmiş havza yaşam-yağış alanıları morfogenetik yaşam alanlarıdır.
Havzaların morfogenetiği: Havza topoğrayasını, fiziki coğrafyayı; canlılarının temel taşı hücre ve organizmanın şekli değişimini kalıtımsal olarak sağlar…
Hücresel ve havzasal boyutta şekillenmiş, sınırlanmış Mofogenetik alanlar ardışık, döngüsel, sıralı, devingen yaşamsal bilgi alanlarıdır, enformatik alalnlardır...
Toplu bilgi alanı/toplu genetik alandır.Görüngü düzendir, fizik düzendir, zahiri düzendir.
Hücrelerin, gen ifadesinden kaynaklı, enformasyonu, bilgi aktarımı, havza bütünlüğünde, havza canlılarının morfolojisini oluşturur.
Bilgi oluşumunun havza yaşam-yağış alanında yer etmesi ve diğer havzalara, evrene yayılması mukadderdir…
Havza sakinlerinin, bireysel ve kollektif yaşam bilinci, bilinçdışılığı; havzadakolektif havza bilincini, bilgisini, bilgi akışını, bilinçdışılığını; yani havza enformasyonunu oluşturur.
Yarı kapalı, sınırları doğada, yağmur suyunu ayırım çizgisi ile belirlenmiş, havza yaşam-yağış alanı, havza fanusu havza morfik alanıdır…
Havza canlılarının genetiği, epigenetiği, morfogenetiği, enformatiği kendine münhasırdır, havza fanusunda olgulaşır…
Havza canlıları hayatta kalmak için, yaşamda kalmak için, havzada yaşayan diğer canlılarla aynı frekanslarda rezonansa girerler, av olur, avcı olur yaşamlarını sürdürürler…
Havza havası, toprağı, enerjisi, akarsuyu; havzanın tüm bilgilerini kendi içinde, havza fanusunda enerji ve madde boyutunda taşır ve havzaya can,cansuyu olur, havzasal ruhu besler!...
Masaru Emoto: Gözlem ve deneyimleri sonucunda “suyun aklı var,” der!...
Havzaların gen ifadelerinden kaynaklı, enerji boyutunda; toprağının, suyunun, havasının, atom altı dünyasında olgulaşan aklı vardır…
Havzaların jeomorfolojisi ve fizyografyası, jeofiziği/yüzey bilimi havza bazında incelenmelidir.
Hücre/Gen içerisinde tanımlanan, uzuvları belirleyen alan, kol-bacaklara da biçim veren alan, şekil veren alan, “morfik alan”olarak biyogenetikçiler tarafından tanımlanmaktadı…
Havza yaşam-yağış alanı da morfik alan olup, şekillenmiş alan olup; havzaya şekil veren, havzadan şekil alan alan olarak tanımlanmalıdır.
Bireysel ve kolektif bilinç alanını, havza sakinlerinin havza aidiyet şuurunu, havza ortak bilinç alanını belirler ve tanımlar diyorum…
Havzalarda bireysel ben, bilinç ve bilinçdışılığın; havza aşdiyet duygusunun belirlendiği, dış etmenlerden kaynaklanan morfik/şekillenmiş alanlardır.
Hücre morfolojisi/Hücre Biçim Bilimi:
Hücresel enformatik iletilerin, hücre içerisinde, hücresel morfik alanda biçimlendiği, hücre genetiğinin kalıtsal olarak şekillendirdiğiyerdir…
Kalıtımsal aktarımın, ileriki zamanlara aktarıldığının, aktarımın genifadesiyle tanımlandığı, belirlendiği, hücre morfik alanı demektir…
Hücre morfolojisi, canlıların yapı ve biçimini inceleyen ve özel fiziksel özelliklerini, öznel ve nesnel değerlerini araştıran bilim dalı olmalıdır…
Hücreninşekil değişiminden kaynaklanan işlevsel nitelik ve nicelikleri irdelenmelidir…
HERTZ: Saniyede bir titreşim yapan, devirli bir olayın frekans birimini belirlemiştir...
Hertz ölçü birimi: Doğası aynı şeyler, titreşimler olan ilm-i sabitedir.
Elektrik ve manyetik alanda oluşan dalgalar “Heinrih HERTZ”tarafından tanımlanmışdır.
Madde enerjinin izdüşümüdür, nesnel ve öznel değerlerine göre lineer, geometrik, helezonik, fraktal, konik yapıda şekillenir…
Frekans/titreşim:Değişik değerlerde salınan atom altı parçacığın, dalga boyutuna geçişidir. Hücresel ve havzasal frekanslar her düzeyedeholistik/bütünün parçasıdır…
Rezonans: Aynı frekans/titreşimim buluşması ve titreşimin devamının olgulaşması, temasıdır.
Rezonans, değişik nesnelerin, aynı frekans değerde salınan dalgaların çatışması, teması, bileşimi, enerjinin yoğunlaşıp maddeye dönüşümü ve maddenin olgulaşmasıdır. Aynı frekansların maddeyi, olgulaştırması, tekamülüdür.
Maddelerden çıkan enerjinin, çeşitli frekansalarda ki birleşimi; havza ve hücre morfik alanında, havzasal ve hücresel rezonansı, yenilikçi olguları oluşturur…
Değişik/farklı çalgılardan çıkan “LA” sesinin, sabit duran ensturmanın “la” telini titreştirmasi sihirdeğildir…
Duyu organlarımızla, ses, tat, ışık ve renk olarak algıladığımız duyumlarımız; sempatik, parasempatik sinir sistemi;
Enterik Nevrous System: İkinci beyin bağırsak sistemi; titreşimlerin organizma içerisinde ki yapısal sistemi çalıştırması gibi…
Hücre ve Havza morfik alanının, dünyamız elektromanyetik alnından ve gen ifadesinden kaynaklı sübliminal işlevleri vardır.
Sübliminal: Kişinin bilinçaltına gönderilen gizli mesajdır.
Havza aidiyet bilincimin gizli mesajları vardır. Bu mesajlar “gen zarfı” içerisine konarak gönderilir…
Bu mesajlar id, ide, idea, kelime, im, sözcük,birleşik sözcük,cümle/yargı,birleşik cümle ile zarf içine/cümle içine, yargı içine konarak gönderilir, algı yapılır!...
İnanç,dürüstlük, sadakat,sevgi,huzur, alçak gönüllülük, mütevazı olmak çok önemli insani mesajlar, meziyetlerdir.
Düşünce, beyin, sinir sisytemi ve kablosuz endokrin bezlerinin çalışması; görünmez âlemin, enerji boyutunda, görünür âleme somut etkisidir diyorum…
ADENOZİN TRİ FOSFAT (ATP): Hücrelerimizde, mitokondrilerimizin 4 faz işlevinin sonunda, yaşam boyu üretilen tükenmez enerjidir...
Güneş ışınlarından aldığımız enerjiyi; hücresel ve havzasal bazda bitkiler yakalar ve diğer canlılara sunar… Yeryüzünde ki yaşamı hücre ve havza boyutunda, kendi sınırları içerisinde sürekli, daimi kılar…
16-“Gelecek gelecek mi? Dağın arkasını görmek mümkün mü; Sen de lokomotif olma vagon ol.”
33-“Yine, kâinatta var olan ister makro ister mikro boyutta olsun her türlü bilgi, her anda ve her yerde var olan her ne varsa hepsinde de mevcuttur.
Hatta insanın her zerresinde, her hücresinde. Her nöronunda yer alır ve ona “şah damarından daha yakındır.
Yeter ki onu görecek göz, nasip ya da görev için gerekli kabiliyet, erdem, maharet ve liyalkat mevcut olsun.
Yapılan kayıt, gözle görülen özelliklerin değil, o görüntüyü oluşturan frekansların kayıdıdır. Holografikdüzeyde zaman ve mekân bulunmaz.
İşte bu nedenledir ki bilgiler hem “her yerde”dir hem de her zaman mevcuttur.
Beynimiz de holografik yapıda organize edilmiş olduğu için, aynı özelliğe sahiptir ve sınırsız olarak kayıt yapma ve namütanahı/sınursız bilgi toplamak mümkündür.
Ayrıca yapılan kayıtların hologram plakasının tamamına yayılması nedeniyle her birim bütünün bilgisine sahip olma şansını da elde etmektedir.
İSMAİL HAKKI AYDIN- BEYİNSİZ SİNİZ 5.0 -METAVERSE -HOLİSTİK ÇAĞ; Sayfa:16-33
Kuramsal eleştiriye katkı:
*Uzay-zaman-mekânda gelecek de gelecek elbet; gelecekde,“Havzada Ortak Yaşam” da sağlanacakelbette!…
*Havza sakini emekçiler gelecekte, kendi havzalarında “havza işçi devletlerini” yapılandırarak daha adil içtimai yaşamı tesis edeceklerdir.
*Yaratılmışların gen ifadelerinden kaynaklı dürtüleriyle, içgüdüleriyle, bireysel ve toplumsal maarifetleriyle, kendi yenilikçi sosyolojilerini oluşturararak, hem lokomotif, hem de vagonolacak bir katar oluşturacaklardır…
*Havza Fanusu, havza yaşam-yağış alanı; canlılarının, holografisinin belirlendiği, fraktal gelişimin olgulaştığı morfik alanlardır.
*Havza holografisini ve morfolojisini inceleyen ana bilim dalıolmalıdır.
-Havza Hologramı: Üç boyutluhavzaçizimdir. Havza fanusudur.
-Hipofiz: Makro ve mikro kozmosun buluştuğu noktadır.
*Sicim teorisine güre, kuantum evrende her şey titreşir.
*Görünür, görünmez düzende, Yaratan’ının denetiminde, öznel ve nesnel değerler, enerjinin izdüşümü ile olgulaşır.
*Yaşamın kendisi/gen ifadesi/havzasal yaşamın sırları, ardışık, döngüsel, sıralı ve devigen olarak; değişken uzay-zaman-mekânda, evrenin sonsuzluğuve sabit zamanında gizlidir.
-Bireysel Biyolojik Duyarlık (BBD)
*Bireysel Biyolojik Duyarlık gen ifadelerinin, moleküler dizilimlerden kaynaklı; şifrelenmiş, bahşedilmiş frekansların; diğer canlılarla, havza fanusunda, rezonansa girmesinden ileri gelir ve yaşamda kalabilmek için bahşedilmiş, şifrelenmiş duyarlıktır...
-Havzasal Biyolojik Duyarlı (HBD)
*Hayvansal biyolojik duyarlık, gen ifadelerinden kaynaklı, bahşedilmiş frekansların, havza fanusu içerisinde diğer canlılarla rezonansa girme kabiliyetinden kaynaklı şifrelenmiş duyarlıktır...
-Evrensel Biyolojik Duyarlık (EBD)
*Evrensel biyolojik duyarlık, yaratılanların gen ifadelerinden kaynaklı, bahşedilmiş frekansların, evrendeki diğer yaratılmışlarla; canlılarla, evren fanusu içerisinde, rezonansa girme kabiliyetinden kaynaklı şifrelenmiş duyarlıktır…
*Havza morfik alanı: havza fanusu ile sınır-landırılmış, sır-landırılmış havza yaşam-yağış alanınıdır…
*Havza canlarının/canlılarının, hücre çekirdeğinde tanımlanmış, organlara şekil veren, gen ifadesinden kaynaklı, kromozomlar üzerinde yanımlanmış “morfik alanlar”dır. Havza fanusu: holografisive morfolojisi bu gen ifadesinden kaynaklı bütünsel morfik alanlardır…
*Havza Morfolojisi:
Havzalardaki mikro ve makro boyuttaki organizmaların, organ, organel, hücrelerinde ki yapı ya da şekillerini, ilmi gerçekliği gözlem ve deneye dayalı inceleyen, irdeleyen ana bilim dalları olmalıdır.
*Havza Morfogenetik Alanı, (HMGA): Havza fanusudur.
*Bireysel, Havzasal, Evrensel Biyolojik Duyarlık; oluş, oluşum, olgu, titreşim, hareketlilik; atom altı alanından, vakum boşluğundan,” öz kaynak”tan gelen,aynı titreşimlerin/frekansların çarpışması ve rezonansagirmesiyle olur diyorum.
*Olgunun olduğu yerde değişim, değişimin olduğu yerde şekillenen yenilikçi olgular vardır.
*Gerçekler, olgularda; olgular, gerçeklerde aranmalıdır diyorum.
*Havza fanusundaki yaşam, gen ifagesinden kaynaklı, holografi, fraktal, morfik yapıda olup, sınırsız bilgi toplama, kayıt yapma, morfogenetik alan, morfik hafıza, bireysel bilinç, bilinçdışılık , kollektif bilinçdışılık oluşturma, olgulaştırma kabiliyetine, havza aidiyet bilinci kapasitesine sahiptir.
*Havza fanusunun, geçmişi, anı, geleceği mofik hafızasında toplayan, canlıların yaşamını genetik şifresi ile kalıtımsal olara koruyan kapasiteye, işleve, yeteneğe sahiptir diyorum.
“Yine aydın Arıtan’a kulak verelim.
Şimdi bir de gözümüzün son derece gelişmiş bir mikroskop olduğunu varsayalım ev çevremize bu şekilde bakalım. Önce katı ve durağan olan görüntülerin yerini, onların enerji salınımlrının yansıması olan renkler alır.
MR çekimlerrinden ve “aura” tanımından öğrendiğimiz bir alandır burası.
Sonra biraz daha derinlere bakalım, o zaman maddenin yapı taşı olan moleküllere ulaşırız.
Daha sonra molekülleri oluşturan tek tek atomları çıkar karşımıza.
Giderek atomu oluştıran elektronları, protonları ve nötronları görmeye başlarız ve dikkatimizi, onların sıkı sıkıya bağlı olmadıkları çeker.
Aralarında çok büyük boşluklar (ya da elektron okyanusu)vardır.
Biz onları, katı ve yalıtılmış maddenin, aynı özelliklere sahip olan katı ve yalıtılmış, hem de sıkı yerlerinde duran parçacıkları ve yapı taşları olarak düşünürüz.
Ama onlar, çok büyük hızla atom çekirdeğinin çevresinde dolaşır ve sürekli bir hareketlilik içinde bulunur.”
İSMAİL HAKKI AYDIN; BEYİNSİZ SİNİZ 5.0 -METAVERSE -HOLİSTİK ÇAĞ; Sayfa:37-38
Kuramsal eleştiriye katkı:
*Şimdi elimize bir teleskop alıp, yaşadığınız havzanın tamamını görebilecek kadar yükselin ve havzanızı, canlıların yaşadığı, havza akarsuyunu, durgunsuyunu cap-canlı izleyin.
*Cennetinizi, “havza fanusunuzu” yukarıdan dikkatlice, zevkle topoğrafyasını: toprağını, suyunu, havasını gözlemleyin!...
* Topoğrafik görüntüsünü, doğal renklerini, enerji boyutunu, atmosferini/aurasını ve havzanın bir elektron okyanusundan müteşekkil olduğunu hayal edin!
*Ben Küçük Menderes Nehir havzasında yaşıyorum. Havzamız: Kiraz, Beydağ, Ödemiş, Tire, Bayındır, Torbalı, Selçuk yerleşkelerinin havzasıdır.
*Yaşam alanım: Torbalı Yerleşkesi: Metropolis Antik Kenti: Küçük Menderes havzasındadır…
*Torbalı/Metropolis/Büyük şehir Antik Kenti’dir.
*Selçuk/Efes Liman, MetropolisAntik Kenti’ nin limanıdır…
*Hareklitos’dan esinlenerek, bende bişeyle deyim bari:
*Küçük Menderes Nehirinden aynı noktada iki kez yıkanılmaz, ilk yıkandığın yerdeki su akıp, Pamucak’dan Akdeniz’e karışır bilesin.
*Gerçi bu sıra fosseptik kanalına dönüşmüş bizim Küçük Menderes… Yani, yine yıkanamzasınız… Sizi Pamucak sahili temizler ancak!…
*Karl Marks’ın “değişim fikri” de bence, K.Menderes Havzası’nda yaşamış; Efes/Selçuk’lu: Hareklitos’dan; yani, bizim K. Menderes Havzamızdan kaynaklıdır…
*Havza fanusunun içine girin, bir mikroskopla; nesnel ve öznel değerlerini; notron-proton, elektronlarını keşfedin; moleküler dizilimlerini, proteinlerini, enzimlerini, amino asitlerini keşfedin…
*Hücrelerini gözlemleyin, hücrelerinin hayati fonksiyonlarını, işlevlerini çözümleyin, keşfedin…
Havza enerjisinin izdüşümü olan, havza morfik alanı, havzasal yaşamın sırlarını da içinde barındırır.
*Bu antik şehir havzasında, Klasik fizik alanında ve kuantum fizik alanda; atom altı dünyasında; , havza canlılarının, “gen ifadeleri” nden kaynaklı, canlılarının morfik alanlarında, kim bilir neler, neler yaşandı, ne fırtınalar koptu?...
*Hükümranların, tebaanın ve tüm yaratılmışların; “bireyselbilinç ve kollektif bilinç; bireysel ve kollektif bilinçdışılığı”;havza morfik alanlarında, enerji boyutunda, sözcükler nasıl şekillendi, nasıl nasıl kaydedildi kim bilir?...
*Klasik Fizik alanda bazı kayıtlar var, kuantum fizik alanda kayıtlar ise hem var, hem de yok diyebiliriz!... Atom altı dünyasında neler yaşandı, ne elektron fırtınaları koptu, komşu havzaları nasıl etkiledi kim bilir?...
*İnsanların ve tüm canlıların, tüm yaşamı bu havzada kayıt altına alınmıştır diyorum?...
*Kuantik yaşamın sırları çözüldüğünde, kuantik arkeolojik kazılar/araştırmalar yapıldığında; deney ve gözleme dayalı fizik ve metafizik araştırmalar sonucunda; Küçük Menderes havzasında neler yaşandığını açığa net olarak çıkaracaktır!?...
*Bu satırları yazmadan birkaç ay önce Metropolis Antik Kenti ziyaret ettim. Antik Tiyatroda, Kral koltuğuna oturdum hayal kurdum!… Kimler geldi kimler geçti!?…
*Antik Kentin Konumunu çok stratejikbuldum. K.Menderes ovası (Torbalı’nın) tamamı; göz alabildiğine, çıplak göz ile seyiri de mümkün gördüm...
*Antik Kentin Agorasının Taban döşemesinde, asırlar öncesinden :”BONA FORTUNE /İYİ ŞANSLAR” yazıyor, İspanyol’caymış!? Teşekkür ettim mesajın anlamını öğrendikten sonra!…
Ben de İyi şanslar diledim, taban mozaiğine o mesajı yazana. Yüzyıllar sonra da olsa birisiyle iletişim kurmak çok iyi geldi bana, kendisi toprağa karışmıştı fakat eseri ortadaydı ve net okunuyordu.
*Dileklerini kabul ettim, bir de “yabani zeytin” ağacını, ilk kez gördüm orada… Çok ilginç geldi… Evet evet!...
*Bu sınırlı/sınırsız morfik/morfogenetik alanda, sınırları doğada çizili; K. Menderes Havzasınada neler, neler yaşandı kim bilir?... Efes/Selçuk Tariçileri anlatsın…
* Bu yaşanmışlıklarımız fizik ve metafizik olarak kayda geçti tabii ki!…
*Metropolis/Torbalı’da yaşamın içine yedi yıdır ailece bizler de girdik…
*Bu havzada tüm yaşayanlar iz bıraktılar, antik kentlerin çözülen/çözülmeyen sırları var, bunları his edebiliyoruz, sezinleyebiliyoruz ve bazen iz sürüp, Efes Antik kentinin elleşmemiş yerlerinde arkeolojik kazı yapıp, fizik, metafizik olarak deşifre etmemiz gerek, bunu hissedebiliyorum… Görebiliyorum…
*Geleceğin “KuantikMetafizik Arkeologları” -benim tanımlamam olsun,- bu sırları çözecektir inşallah diyelim mevzuyu kapatalım!...
“Teozofi “tanrı” ve “bilgi” sözcükleri birleştirilerek türetilmiştir.
Günümüzde teozofi denildiğinde öncelikle, kaynağını esas olarak Hint miztisizminin insan ile evren ve tanrı arasındaki ilişkileri açıklayan felsefi denilebilecek Hint Tezozifizisinden almış olmakla birlikte batı teozofizisi akla gelir.
Bu görüşe göre, nasıl evrende hiçbir madde dönüşüm geçirmekle yok olmazsa hiçbir hareket ve olay da yok olmayıp akaşa denilen süptil cevhere kaydolur. .
Kimileri de Kur’an da ki Levh-iMahfuz kavramını akaşa kavramı ile ilişkili olarak yorumlar.
İSMAİL HAKKI AYDIN
BEYİNSİZ SİNİZ 5.0 -METAVERSE -HOLİSTİK ÇAĞ; Sayfa:40-41
Kuramsal eleştiriye katkı:
*Tüm havza yaşam-yağış alanlarının, havza Fanusu içerisinde yaşanmış teozofizisi vardır. Hayatın akışı “akaşa” denilen süptil cevhere kaydolur.
*Gırtlaktan çıkan, çene yapımız, dil, diş, dudak ile şekillenen id, ide, idea, sözcükler enerji boyutunda, hevza morfik alanda birikir kaybolmaz iddiasındayım. Bu birikim “havza aidiyet şuurunu” oluşturur iddiasındayım.
*K.Menderes Havzası teozofisi, Batı Dünyasının kültürel kaynağı/menşeidir.
*Şelçuk/Efes Antik kenti, ZEUS mağarası, Helen Mitolojisi/teozifisidir, kaynağıdır diyebilir miyiz?…
*Morfik alan, bireysel ve kollektif bilincin kayıt altına alındığı alandır, ben bu alanın havza bazında, havza fanusu içerisinde kendine münhasır, “havza morfik alanı”olduğunun inancındayım…
*”Havza Fanusu/”,“havza hologrofisi” ,” havza bütünlüğü”,” havza morfik alanı” oluşumu, havza sınırları boşuna değildir.
*İnsanlık sosyolojisini, içtimai düzenini, toplumsal yapısını, devlet yapısını bu sınırlar içerisinde, “havzada ortak yaşam” ı sağlayarak oluşturursa , “İlahi Nizama/Nizm-ı Alam’e” uygun bir içtimai yapı oluşturmuş olur.
*Gen ifadesi, Kur’an ifadesi ile çelişmez; ikisi de Hak Teala’nın ifadesidir. Genetik kodlamaları, nükleotidleri: Adenin, Timimin, Guanin Sitozin dizilimlerini, kodlamaların şifrelemesini yapan bilinç: Hak Teâla’nın tüm fizik, metafizik yaratılmaşlar üzerinde hükümran olan bilincidir.
*İnsan bilinci: Yapay enerjisi ile yapay zekâ üreterek; enerji boyutunda “0”,”1”; “aç-kapa;”;” artı-eksi” kodlamaları yaparak; bilgiyi işlemekte ve kendini şifreleyerek, web tasarımlar yaparak, bilgiyi işleyerek kendini ifade edebilmektedir...
*Aynı şekilde, genetik kodlamaları, nükleotidleri: Adenin, Timimin, Guanin Sitozin dizilimlerini, kodlamaların şifrelemesini yapan bilinç, kendini, “gen ifadesi”yle ifade etmektedir… Anlayana!?...
*Havzasal yaşamın fizik ve metafizik hiçbir olgusu kaybolmaz, tüm olgular morfik alanda, gen- genomlar üzerinde kayıt olunur diyorum.
*Hint mistisizminde, İslam Tasavvuf yaşamında, sezinlenerek belirlenen sübtiminal olgular, havzanın enerji boyutunda, atom altı dünyasında, kuantiği, morfik alanında kayıt ollunur diyorum. Mutassavvıflar bu işe ne der onlara sormak gerek!?...
*Hak Teâla tüm fizik, metafizik olguların; önceden, Levh-i Mahfuzunda olduğunu, Kur’an İfadesi ile kullarına bildirmiştir. O, kün/ol dedi, oluş, oluşum, olgular olmaya, yaşanaya devam ediyor.
“Alalh’ı tanımanın yolu da insanı okumaktan gecer.
Frekans maddenin, bayt-bit sayısal bilginin, gen ise biyolojik ve kalıtsal bilginin yapı taşıdır!
Genlerimiz, kendi hedeflerine ulaşmak için nesilden nesile ad değiştirmek suretiyle bizi kullanmaktadır.
İki boyutlu gölge olan bozon, maddenin; bayt ve kübit, matematiğin; gen de mazi ve biyolojik bilginin yapı taşıdır.
….
Genetik metaryel taşıyan antik-fosil virus DNA’sı, hücre içi farklı proteinler üretip yeni virusler oluşturabilmesi sebebi ile istikbalde de varlık âleminde insanlığın hâkimiyeti karşısında en büyük tettitdir.”
İSMAİL HAKKI AYDIN
BEYİNSİZ SİNİZ 5.0 -METAVERSE -HOLİSTİK ÇAĞ; Sayfa:55
Kuramsal eleştiriye katkı:
*Allah’ı tanımanın yolu, Onun Yarattığı hücre, organel, organ, organizma, canlılar, cansızlar, havzalar, kıtalar, dünya, kâinatı iyi okumaktan, ilm-i sabitelerini/ayetlerini keşf etmekten, şifrelerini çöümlemekten geçer.
*Havzanın canlılığı, havzasal titreşim, havzanın frekansları, havza fanusu içerisinde cereyan eder…
*Havzasal bazda konuyu irdelersek; havza yaşam-yağış alanı içerisinde; kalıtımsal olarak, nesilden nesile aktarılan, havzasal gen ifadelerinden dolayı, kendine münhasır bir yaşam biçimi, topoğrafik, dış etmenlerle şekillenmiş, “havza morfik alanı”vardır!…
*Havza toprağı, suyu, havası, enerjisi, havza frekansınıın, havzada aynı frekanslarda titreşime giren maddenin matematiğini havzanın bayt-bit sayısını: enformatiğini, havza gen-genomunu, epigenetiği, morfogenetiği, morfik alanı, biyolojik kalıtımın temellerini oluşturur.
*Havza fanusunun kirlenmesi, Toprak, su, havasının pH’ının değişmesi; termodinamiği/ısıl dengessi; tüm havza canlılarının varlığını, yaşama şansını, kalıtım aktarımını, döngüsel devinimini tehlikeye sokmaktadır.
“Her bir beyin hücresi “nöron”, tıpkı minik bir hologram gibi çalışır. Yani “bütünün bilgisini” içinde taşır ama dışarıdan gelen uyarı, o gizli ve hazır duran potansiyelin hangi frekansına hitap ederse o bilgi “görünür hale geçer” (suret bulunur).
…..
“Tek başına bir nota” olarak sesimiz ve değerimiz yoktur. Ancak insanlık ve evren senfonisi içinde kendi notamızı seslendirdiğimizde bir değerimiz olur.
Kuantik çağdan sonra holistik çağ kaçınılmazdır…
İSMAİL HAKKI AYDIN-BEYİNSİZ SİNİZ 5.0 -METAVERSE -HOLİSTİK ÇAĞ; Sayfa:71-72-73
Kuramsal eleştiriye katkı:
*”Kiasik Fizikçağın” bilgileriyle, id, ide, idea, us, Tin, psişiklerimiz ile okyanuslarda, uzayda iletişim araçlarıyla, şifrelenmiş kodlarıyla yol alıyoruz;
*“Kuantik Fizik çağa” henüz adım dahi atamadık; atom altı fizik dünyasında ki fırtınaların farkındayız ama sırrını çözmüş değiliz;
*“Holistik Fizik Çağı”ancak sezinliyoruz;
“Metafizik Çağı” Ruh dünyamızı ilgilendiren bu çağın varlığını, yokluğunu hala tartışıyoruz.…
*Havza kuantumu ve hologramı, holistiği üzerinde durmak gerekir. Havza fanusu üzerinde durmak gerekir, üç boyutlu fanus bütünlüğü içerisinde yaşayan mikro ve makro büyüklükteki her bir canlı, her bir nöron “havza aidiyet bilinci”ni üzerinde taşır.
*İmsak vakitlerinde duyduğumuz, havzalarında güneş ışığı ile birlikte başlayan Yaratılmışların sesleri: yellerin esintisi, akarsuyun şakırdısı, yaprakların günü alkışlaması bir senfoni olarak, havza fanusu içerisinde kendine munhasır olgulaşmaktadır…
*Müzik: En az iki ve ya sıralı notaların, zaman aralığını uzatarak veye kısaltarak /ritim bularak yapılır.
*Notalar arası zaman uzunluğu uzun havaların, bozlaklarım, mayaların ahengini verir.
*Yerel müzik, folklorik müzikte bu zaman aralığını, havzada esen yelin, uçan kuşun, şakırdayan şelalenin sesleri belirli frekanslarda, rezonansa girmesi/çatışması ile yeni titreşimleri ile olgulaşır.
*Ozan bu olguyu his ederek, aynı freansı yakalar, ruh-zihin-bedeniçleminde, üçleminde; müzisyen, nefesini estürmanını; ressam boyasını tüali; heykeltraş çekicini, mermeri; şair nefesini, kalemini kullanarak aynı frekanslarda rezonansa girerler ve yerel/havzasal sanaat eserlerini yaparlar.
*Kültürel tanımlamalar, bu nedenle havza ismi ile yapılır. Sebebi ise “gen ifadesi”den kaynaklı “havza aidiyet” şuurudur. Akdeniz, Nil, Nijer, Kongo, Ganj, İndus kültürü tanımlamasının nedeni de budur…
*Kuantik çağ ve holistik çağ müziği, kendine münhasır zaman aralığı ve vuruş sayısını bulunur ise keşfedilebilir diyorum, ortaya konabilir diyorum.
*”Kuantik Müzik,”,” Kunatik Sanat” yenilikçi kavram, neden olmasın ki?...
*Kuantum boşluktaki titreşimleri notaya, tüale, edebi satırlara, kâğıda dökmek müthiş zevk verecektir insanoğluna!?...
*”Holistik ve metafizik müziğin” akustiğini/yankılanmasını düşünemiyorum. Bu yenilikçi kavramlar Ruhumuzu cenentte dolaştırır artık!?...
*Fizik alemde on metrede duvara çarpıp kulağımıza geri gelen ses duyumu, kuanti, holistik, metafizik duyumu nasıldır; insanı çıldırtır mı rahatlatır mı; akustiği/ yankılanması kaç metreden olur!?... Bilene, bulana helal olsun düşünsel hakkım...
“Nazife Şişman, “İnsan-ı Kamil”den “yeni insan”a krolononik çizgide çok güzel ifade etmektedir.
1953’te James D. Watson ve Francis Crick’in, DNA zincirini keşfi, tarihteki en büyük biyolojik araştırma projesi olan uluslararası insan geni projesinin (1960) temelini oluşturdu
Giddens’in tespit ettiği üzere “plastik” cinsellik, yani sorumluluk ve bağlılık getirmeyen cinsellik mümkün hale gelmişti. Doğurma zorunluluğundan azade hale gelen cinsellik, aile ve aşk ilişkilerinin de doğasını değiştirmişti.”
İSMAİL HAKKI AYDIN
BEYİNSİZ SİNİZ 5.0 -METAVERSE -HOLİSTİK ÇAĞ; Sayfa:89-90
Kuramsal eleştiriye katkı:
*İnsan gen-genomu projesi havza bazında yapılmalıydı diyorum. Havza fanusunun gen-genomu tespit edilmeliydi diyorum. Daha farklı deney gözlemler ortaya çıkar, havzasal farklılıklar deneyimlenirdi diyorum…
*Plastik, yapay cinsellik; gen ifadesinden kaynaklı,kalıtımsal cinselliğin çizgisini, olgusunu değiştiremez; zaten. insani boyutunu da ahlaki bulmuyorum.
*Kalıtımsal cinsellik, doğal cinsellik, aileyi koruyan cinsellik, Kur’an ifadesi ile çelişmez. Ahlaki olanı da doğal olanı da budur.
“Önümüzdeki elli yıl içinde bilgisayarların insan beyninin belli bölgelerinin kapasitesini aştığına, nonoteknolojinin bize gerek bile kalmadan işleri yürüteceğine, biyoteknolojik ürün ve süreçlerin bedenlerimizi, hatta sadece bedenlerimizi değil, zihinlerimizi ve kimliğimizi de şekillendireceğine, belirleyeceğine şahit olabiliriz.
Genetik müdehlaenin sınırı yok esasında; tasarım bebekler, kolonlanmış insanlar, insan-hayvan karışımı hibrit varlıllar…
Böyle bir gelecekte insana düşen rol var mı? Yoksa Prometyen egoizm insanın kendi yok oluşunu mu örgütlüyor.
TELEKİNEZİ: Nesnelerin herhangi bir fiziksel gücün etkisi olmaksızın, dokunulmaksızın devinim geçirmesi.
Prometyen: Önceden gören.
İSMAİL HAKKI AYDIN-BEYİNSİZ SİNİZ 5.0 -METAVERSE -HOLİSTİK ÇAĞ; Sayfa:102-103
Kuramsal eleştiriye katkı:
*Üçüncü milenyumda, tüm biyogenetik çalışmalar havza fanusu içerisinde yapılacaktır diyoru. Havzalarımız, biyo-genetikçileri, kendi mecrasına çekecektir.
*“Havzada ortak yaşam sosyolojisi”, “havzaların gen ifadesi” doğal olarak kalıtımsal çalışmaların, havza bazında yapılmasını zorunlu kılıyor…
* Yaşam, mikro ve makrı boyutta sınır içerisinde tezahur eder; Yani, bilimsel çalışmaların doğada belirlenmiş sınırlar içerisinde olması fikri, bilimsel çalışmaların, havza fanusunda yapmayı zorunlu kılıyor...
*İnsanlık, gen teknolojisi ile genlere müdahale edecek seviyeye gelmiştir; sosyal “ahlaki kurallar” gen teknoloji için de geçerlidir….
*Gen teknolojisi, gen ifadesini deneyimleyerek, gözlemleyerek, “Kur’an’ifadesi” ile uyumlu ifade edilmelidir. Genetik sapkınlıklar, bizleri bilinmeyen mecralara çeker ve insanlığa kendi kıyametini yaşatır!...
*Bunu, 3. Dünya savaşını başlatan, “Covi-19” salgınında, insanlığa saldırısında, biyolojik savaşında, tüm havzalarda dünya fanusu içerisinde hep birlikte yaşayarak gördük…
*Gelecekte insana düşen rol, bu konuda da ahlaki davranmaktır. Çğımızın insanı, ahlakını kaybederse, kendi kıyametini yaşar!...
* Covid-16 virusu, yapay devlet sınırlarını, insan rengini tanımadı, tüm dünyada ulaşımı, iletişimi, idari, siyasi, iktisadi askeri faaliyetleri aksattı, dumura uğrattı…
*Covit-19 virüsu, mutasyon geçirene kadar Dünyada: Yedi milyon; Türkiye’de:100 000 insanı insanı öldürdü…
*Biyolojik saldırılarda, havza biyo-enformasyonun bilinmesi; havza sakinleri adına, doğru kararlar alınacağı ve doğru, pratik çözümlar üretilebileceği kanısındayım.
“Bilinç ise kâinatta ve mevcudatta kuantalar halinde yayılabilen elektromanyetik dalga enerjisidir.
Elektron da bir kuantum parçacığı, foton ışık kuantumudur. Evrendeki frekans aralıklarında olan fotonlar, duyu organları vasıtasıy ile beyinde elektromanyetik dalgalar halinde “bilgi”ye dönüştürülür ve kâinattaki bilginin bizatiği kendisi “foton”dur.”
İSMAİL HAKKI AYDIN-BEYİNSİZ SİNİZ 5.0 -METAVERSE -HOLİSTİK ÇAĞ; Sayfa:114
Kuramsal eleştiriye katkı:
*Hücrelerimiz, içindeki organellerimiz iletişimini sağlayan bilgi akışı, hücre ve ait olduğu organ arasında da bilgi iletişimini, atom altı dünyasındaki bilgi akışı ile sağlar.
*Organlarımızın arasındaki bilgi akışı, bedemiz, organizmamız arasıda ki bilgi akışını, organizmalar içe ve dışa dönük; nesnel ve öznel bilgi akışı ve organizmayı yaşamda tutan, gen ifadesinden kaynaklı içgüdüsel yetenekleri vardır…
*İçe dönük öznel ve nesnel bilgi akışı; dışa dönük öznel ve nesnel bilgi akışı; gruba ait ve gruplar arası toplu bilgi akışını fizik ve metafizik, görünür ve görünmez, zahiri ve batini âlemde varlıkların kendi eş frekanslarında, rezonansa girmesini; nesnel ve öznel olguların, havza bazında, havza özelnde olgulaşmasını sağlar…
*Havza aidiyet bilinci, hem öznel, hem de nesneldir, havza fanusunda, atom altı dünyasında, kuantlar halinde yayılan dalga enerjisidir, fiziksel ve metafiziksel olgudur diyorum.
*Belirli frekan aralıklarında olan havza yaşam yağış alanları, havza fanusu içerisindeki havza canlılarının sinir hücreleri, duyu organları vasıtasıyla beyinde bilgiye, deneyime, gözleme, yani: “havza aidiyet bilincine” öznel ve nesnel değerlere dönüştürülür.
*“Havza fanusu” içerisinde, belirli frekanslarda uçuşarak gezinen fotonlar, aynı frekanslarda, rezonansa, bileşime girerek, bilişim/bilgiyi oluşturur; bilgiler silsilesi, havza fanusunda/havza morfik alanında “havza aidiyet bilincini” bireysel bilinç, bireysel bilinçdışılık ve kollektif bilinçdışılığı oluşturur…
*Havza aidiyet bilinci, havza fanusunda yaşayan canlıların, yaşamda kalmasını, kalıtımsal olarak yaşamını idame ettirmesini sağlar...
*“Havzasal Yaşamın Sırları”kendi içinde; “havza aidiyet bilinci”ile deşifre olur, havzasında belirir, havzasında kendini gösterir…
“Endüstri 4.0 ve endüsrri 5.0’ın doğuracağı problemlerden biri, “enerji ihtiyacına nasıl çözüm bulunacağı”konusudur
…….
Güneş enerjisi ve nonoteknoloji, çözüm için muhteşem duruyor! Zihin ve bedenin teknoloji ile buluştuğu nokta “teknolojik tekillik”tir.
…….
Bütün bunlarla, insanoğlunun endüstri 5.0 ve endüstri 6.0 sürecine adapte edilmesi için zemin hazırlanıyor.
İSMAİL HAKKI AYDIN-BEYİNSİZ SİNİZ 5.0 -METAVERSE -HOLİSTİK ÇAĞ; Sayfa:142
Kuramsal eleştiriye katkı:
* Nono Teknoloji tüm havza yaşam-yağış alanlarında tekil, tikel, tümel ele alınmalıdır.
* Enerji ihtiyacı kesinlikle güneşten sağlanmalıdır. Güneşin yeryüzünde yarattığı termodinamik etkisinden yararlanılmalıdır. Atom altı kuantum ve atom üstü fizik dünyasında, insanoğluna ve havzalarına zarar veren enerji üretim şekilleri terk edilmelidir.
*HES’ler ve Atom santralleri temel enerji ihtiyaç kaynağı olmaktan vaz geçilmeli ve yavaş yavaş, kararlı adımlarla tim havza yaşam-yağış alanlarında terk edilmelidir.
*4.0 ; 5.0 ; 6.0 … n…endüstrisi, insanlığı sosyolojik/toplumsal/içtimai anlamda, “havza ve sınıf” temelli olarak, havza bazında, “havzada ortak yaşamı”sağlayarak yaşarsa, ileri atılımları denetimli olarak sağlamaya muktedir olabilir diyorum!...
*Emperyal kapitalist sistem, iktisdi çıkarlarını ön planda tuttuğu için “temiz enerji:”güneş enerjisinden, güneşin termodinamik etkisinin yarattığı; havza toprak, su, hava haraketliliğinden yeterince yararlanmayıp, yaralanmayı ileriki asırlara ertelemiştir...
*Her anlamda, yıkıma sebep olan, epigenetik değişimlere sebep olan yapay enerji/alternatif enerji türlerini kullanmaya ihtiyaç duymuştur!...
*Biz bu endüstriler yapay havzalarımızda, slikonlu havzalarda değil; doğal havzalarda, yirmi altı havzamızda; çevreyi ve kalıtımı koruyacak, yeni alternatif enerji elde etmek için atılımlar yapmamız gerekmektedir…
*Havzaların pH değerleri ve termodinamiğinden/ısıl dengesinden kaynaklı, doğanın hareketliliğinden yararlanaral elde edilecek, alternatif enejileri elde ederken; diyalektik yaşam zincirinin halkalarını koparıp, holistiki fraktal yaşama engel koymamalıyız.
*Hücre ve havza bazında cerayan eden “doğal haraketlilik” ten çevreye zarar vermeden, havzsal yaşamın sırlarını bozmadan; insanoğlunun endüstri 5.0 ve endüstri 6.0 sürecine adapte olmalıyız!...
*Adapte olmamızın için insan ve toplumbilim/sosyolojik yapılanmalarını havzayaşam-yağış alanı sınırı içerisinde yapılandırılmalıdır.
“İklim değişikliği sonucu binlerce yıldır donmuş topraklarve buzullar erimeye başladığı içinbugün eski virus ve bakterilerin yeniden canlanması ihtimali oldukça yüksek.
….
Zira donmuş topraklar bakterilerin uzun süre, belkide milyonlarca yıl canlı kalması için ideal ortam sağlıyor. Bu durumda bazı hastalıkların yeniden gündeme gelmesi söz konusu olabilir.
İSMAİL HAKKI AYDIN-BEYİNSİZ SİNİZ 5.0 -METAVERSE -HOLİSTİK ÇAĞ; Sayfa:179
Kuramsal eleştiriye katkı:
*Kutuplar ha dâhil tüm havza fanuslarında; havza yaşam-yağış alanın yüksek yerlerinde, (Everest)havza fanusunda; termodinamik/ısıl hareketlilik, atmosferik, iklimal haraketlilik; ardışık, döngüsel, sıralı olup devinim, yaşam daimidir.
*Atmosferik haraketlilik nedeni ile buzullara ulaşan, buzullar altında kalan; havzanın, antik mikro ve makro canlılarının, hücresel bilgilerine ulaşabileceğimiz, ölmemiş bakteriler, canlı hücrelerini keşif edebileceğimizi, biyo-genetikçi ilim insanları umut etmektedirler…
*Tüm insanlığı yok edecek bir virus, bakteri faş olabilir mi?...Allah korusın… Olur mu olur diyorum!?...
*Bilinmeyen, bilinemeyen hastalıklar oluşa bilir mi?... Neden olmasın?...
*Başka gezegenler gidemediğimize göre, bir mavi dünya daha bulamadığımıza göre tedbirli olmanın zamanıdır diyorum!?...
“Newton’a inat…
Kuantum mekaniği, hayatın fiziği ve sırrıdır.
Kuantum alanı kuramına göre, parçacıklar kuantum alanındaki titreşimlerdir ve dalga boyu, parçacığın kütlesi ile ters orantılıdır.(Planck Sabiti)
Parçacıklar aynı zamanda dalga, dalgalar da parçacıklardan meydana gelir ve her kütlenin dalga salınımı yapandalga boyu vardır. (Copton Dalga Boyu).
……
Maddeyi oluşturan parçacığa “fermion”, enerjiyi oluşturan parçacığa “bozon” adı verildiğini ifade etmeliyim. Makro düzeyde değil ama mikro düzey “kuantum ışınlama” mümkündür! “ışık hızı”da asla “hız limiti” değildir!
Işınlanabilir olsalar da bir elektron alt yapısını ve felsefesini tam olarak bilemiyoruz ve elektronu bir diğerinden ayırt edemiyoruz şimdilik.
İSMAİL HAKKI AYDIN-BEYİNSİZ SİNİZ 5.0 -METAVERSE -HOLİSTİK ÇAĞ; Sayfa:197
Kuramsal eleştiriye katkı:
*Newtona inat, insanlık, havza yaşam-yağış alanının, havza fanusunun, “havzasal yaşamın sırrını”atom altı dünyasında, havzanın-kuantik- morfik alanda aramalıdır diyorum!?...
*Kuantum Fizik, havzanın fiziğinin, metafiziğinin sırrıdır, “havzasal yaşamın”,”havza aidiyet duygusunun”,” ulusal aidiyet duygusu”nu da sırrıdır. Kuantum fizik, büyük bir canlı hücre olarak varsaydığım: havza fanusunun sırrlarını da deşifre edecektir…
*Havzalarımız canlı bir organizma gibidir. Dünyamız, ay, güneş, gezegenler, galaksiler, evren de da öyledir, enerji boyutunu düşünürsek; Evren, atom altı parçacıkların, enerjisini izdüşümü olup, fizik âlemde maddeye dönüşmüş; Yaradan’ı tarafından denetimi sağlanan canlı bir organizmadır…
*Kuantum Fiziğini, evrensel nesnel ve öznel değerlerile birlikte düşünmek gerekir. Aynı şekilde havza fanusunu da felsefi anlamda nesnel ve öznel değerleri ile birlikte düşünmek, irdelemek, örnekleme/anoloji yapmak gerekir diyorum.
*Max Planck, havza yaşam-yağış alanı sınırından, havza fanusundan, en önemlisi de “havza gen ifadesi”,”havzanı morfik alan” olduğundan haberi varmıydı bilmem!?...
*Max Planck, havzaların atom altı dünyasında, kuantların, fermionların, bozonların, Planck sabiti: 6.62-34ölçeğinde hareket eden nesnel ve öznel değerler için havza sınırının, havza fanusunun, gen ifadesinin koruyucu bir önemi vardır der miydi bilemem?...
*Havza fanusunda hareket eden parçacıklar ve parçacıkların dalga boyları, salınımları, elektronların çeşitlerini, hızlarını, dönüşümlerini belirleye bilir miydi bilemem?...
*Havza fanusu içerisinde ki etkileri, diğer komşu havza fanusları üzerindeki etkileri, evrensel/kosmoza olan etkileri deney ve gözleme dayalı olarakbelirlene bilir miydi?...
““Atom üstü”dünyasının kurallarını fizik belirlerken “atom altı” dünyasının kurallarını kuantum belirler.
Atomlarda “şuurlu”durlar ve bu çerçevede davranış gösterirler!
.......
Titreşim/salınım bir ortamın düzenli osilasyonu, deformasyonudur.”
İSMAİL HAKKI AYDIN-BEYİNSİZ SİNİZ 5.0 -METAVERSE -HOLİSTİK ÇAĞ; Sayfa:199
Kuramsal eleştiriye katkı:
*Atomlar içinde, elektron hareketliliği süreklidir ve Yaradan’ının denetimindedir. Konu havza bazında da irdelendiğinde de isabetli olur diyorum…
*Havzaların fiziği ve kuantum fiziği, atom altı dünyası, havza bazında, havza fanusu içerisinde belirlenmesi bizi daha doğru sonuçlara götürür diyorum…
*Havza fanusları, canlı organizmalardan müteşekkil oldukları için canlıdırlar, canları vardır; havzanın aklı, havza aidiyet şuuru/bilinci vardır, havzanın, huyu vardır, kişiliği vardır, havzaların ruhu vardır diyorum…
*Havzaların sırrını, ruh-zihin-beden üçlemimde, içleminde düşünme zamanı gelmiştir diyorum…
*Havzalar şuurludurlar, “havza aidiyet şuuru,” havza canlılarının, gen-genomlarının ifadesinden kaynaklıdır diyorum.
*Havza morfik alanı bireysel bilinç, bireysel bilinçdışılık ve kollektif bilinçdışılık bilgi birikimleri; havza morfik alanında, kaydedilmekte ve hissedilmektedir; gözlem ve deneyimler havza bazında yapılmalıdır diyorum…
*Havza fanusunun enerji, hava, su, toprağı; pH ve termodinamiğinden; gen ifadesinden kaynaklı gen-genom, epigenetiği, morfogenetiği, enformatiğinin titreşimi/salınımı/osilasyonu düzenli olarak termodinamiğin ikinci yasasına (Entropi) uyarak, deformasyona/bozulmaya, yaratılış gereği, enerji boyutunda da değişime maruz kalır diyorum…
*Sömürgecilerin dengesiz salınımları, bozulmayı (entropi) hızlandırmakta, havza sakinlerinin, canlılarının, canlarını, yaşamını kısaltmaktadır.
*Bu duruma havza sakinleri engel olmalıdır, havzalarını idari, siyasi, iktisadi, asker ve istihbarı anlamda ÖZGÜR kılmalıdır diyorum…
“Uzay-zaman etkileşiminin hız algısını değiştirdiği gibizaman-madde etkileşimi de algımızı değiştirmektedir. Unutmamalıdırki zamanı, “zaman” yapanmadde; maddeyi ,“madde” yapan da zamandır! “Madde” olmasa, “zaman” da olmayacaktı.
Zaten beklenen ile gözlenen arasındaki münasebet de bu çerçevede izah edilebilmektedir.
….
Niels Bohr’un, “Gerçek olarak nitelendirdiğimiz her şey, gerçek olarak niteleyemeyeceğimiz şeylerden oluşuyor” sözleri, ne kadar doğruymuş.
Yine Bohr, “Eğer kuantum fizik sizi derinden etkilemediyse onu hala anlamamışsınız demektir” der..
…….
Hayatın dengeli idamesi açısından dünyanın manyetik alanı çok önemlidir. Hayvanların yönlerini nasıl buldukları hep merakkonusu olmuştur.
Çinde yaşayan bir grup fil geçen ilkbaharda yola çıktılar ve yaklaşık 500 km yolalarak güneye Myanmar veya Laos’a doğru güçe başladılar.
İSMAİL HAKKI AYDIN
BEYİNSİZ SİNİZ 5.0 -METAVERSE -HOLİSTİK ÇAĞ; Sayfa:203-204-205
Kuramsal eleştiriye katkı:
*Gerçek olarak nitelendirdiğim, “havza karasal sınırı” ve “havza atmosfer sınırı”,”havza aidiyet şuuru/bilinci” gerçek olarak, nesnel ve öznel anlamda nitelendireceğimiz; “havza fanusun”nun nesnel ve öznel boyutta“morfogenetik/morfikalanı sınırını” oluşturur diyorum…
*Havzasal yaşamın sırları, gözlemlenen havza yaşam-yağış alanı, havza fanusu içerisinde gözlemlenmelidir diyorum.
Yine Bohr, “Eğer kuantum fizik sizi derinden etkilemediyse onu hala anlamamışsınız demektir” der..
*Kuantum fizik, atom altı dünyasına inip çıkamasamda, beni derinden etkiledi ve havza fanusundan bahis açarak saçmalamaya başladım. Yeni bir sosyoloji/içtimai yaşamı/devletleşmeyi/toplumsallaşmayı “İnsan ve toplumbilim/sosyoloji; yani “havza sosyolojisini” tanımlamaya başladım!…
*Yenilikçi fikirler saçmalamakla başlar, kafa basmadığı için baştan kimse inanmaz; evlatlarım bile “Havza İşçi Devleti ve Hak İade Kuramı” tezimi yazmaya başlayınca, bana kafayı yemiş dediler ama ben saçmalamaya devam ettim, edeceğim.
*Tezimin, “ilm-i sabite” olduğunun farkındayım, ipin ucunu tutttum, havzasal yaşamın sırlarını çözmeye başladı, yolum uzun ama bilimin-ilimin yolunun uzun olduğunun farkındayım, hiç şüphesiz!?...
*Çünkü uyuyan nöronlarım uyandı, nöronlarımı çalıştırmaya başladım. Yenilikçi kavramlar buldum, yenilikçi açılımlar yaptım!?…
*Bundan çok büyük haz duydum, bu hazzın hoşluğu yaşam boyu sureceğe benziyor; çalışırken yorulmuyorum, bıkmıyorum, hazzın varlığı beni bir hoş ediyor!?....
*Dünyanın, dolayısıyla havzaların elektromanyetik (HEMA) alanları çok önemlidir. Havza fanus içindeki göçlere ve havzalar arası göçlere etkisi tartışılmaz.
*Bu göçlerin, havzadan havzaya olması, göçer canlıların yönünü bulması için hayati bir zorunlulukdur?...
*Canlıların, hücrelerinde üretilen mitokondriyal enerji ile dünyanın manyatik enerjisi canlıların göçünde aynı frekansları yakalayarak, bunu kalıtımsal olarak genlerine gaydedereki morfik alanlarda biriken, bilinç, bilinçdışılık ve kollektif bilinçdışılık ile yaşamlarını idame ettirmektedirler…
*Dünyamızın manyetik etkisi, yeryüzü yaşamını,havza va havzalar arası yaşamı dengede tutmak içindir?...
*Karada olduğu gibi nehir, göl, deniz, okyanus içlerinde de bu göçler gözlemlenebilmektedir.
*Tüm nehirler, günahlarını ve sevaplarını kendi içinde taşır; toprağına sulayarak ya da bir deryaya ulaşarak, kendini deryaya boca eder, kusar, kirlerinden arınır…
*H2O’nun , hidrojen ve oksijenin atom altı dünyasında, akarsuların, durgunsuların, akiferlerin, okyanusların yaşanmışlıkları vardır. Tepkimeye girdikleri güneş ışını ve toprak ile temasıyla, yeryüzünün canlılığı, yaşamı, hayatı, varlığı vardır.
“Herkes kendi kaderinin, talihinin ve akıbetinin mimarı ve mühendisidir.” Isra -13
“Nitekim Helenik Felsefe üzerine şekillenmiş Avrupa felsefesi de Mısır doğu felsefesinin semavi ve tanrısal düşüncelerinden doğmuş ve beslenmiştir.
İSMAİL HAKKI AYDIN-BEYİNSİZ SİNİZ 5.0 -METAVERSE -HOLİSTİK ÇAĞ; Sayfa:211
Kuramsal eleştiriye katkı:
“Herkes kendi kaderinin, talihinin ve akıbetinin mimarı ve mühendisidir.” Isra -13
*NitekimAkdeniz Havzası Kültürü, Helenistik Kültür; Nil Havzası Kültüründen beslenmiş ve Anadolu ve Avrupa havzalarında, kendi çeşnisini, kültürünü olgulaştırmıştır.
*Batı mezalimi/aydınlanması: bilimi-ilimi emperyalist amaçları için kulanmış; sömürgeci wahşiliği ile insanlığı büyük kaoslara sürüklemiş; bölgesel, havzasal savaşlar tertip etmiş; 1. Ve 2. Dünya savaşlarının müsebbibi olmuştur bu wahşi yaratıklar!…
*Barış dini islam, tüm havzalarda, layıkıyla uygulandığında, insanlık sosyolojisini değiştirecek, insanlığın, kendi havzasında, barış, refah ve huzur içerisinde, yaşamasına vesile olacaktır…
“Bugünle geçmiş arasında, bu anlattıklarım ışığında bağlantıyı kurdunuz değilmi? (Hasan Sabah-Nizamülmülk atasınada) Akıl bu işte. Akıl nadir: Bağ kurmaktır.
İSMAİL HAKKI AYDIN-BEYİNSİZ SİNİZ 5.0 -METAVERSE -HOLİSTİK ÇAĞ; Sayfa:247
Kuramsal eleştiriye katkı:
*Toplumsal olaylar, gen ifadesinden, enformatiğinden kaynaklıdır; havzasal toplumsal olaylarda iyiler ve kötülerin çatışması, tarih boyunca olmuş, oldu, olacaktır…
*Akıl, gen ifadesi hep iyiliğiçağrıştırmıştır; Allah iyilik yapmayı emretmiş, kötülüğü nehyl etmiştir…
*İnsana, sömürgecilik yaptıran gen keşfedilmeli ve ıslah edilerek “gen ifedesi” iyiliğe, güzelliğe, dürüstlüğe meyil ettirilmeli midir, ıslah edilmeli midir!?...
“Teorik fizikçiler olmadan deney yapamazsınız, yani felsefesini yapmadan laboratuara sokamıyorsun. Muhayyile olmadam matematize olmaz, matematik olmadan bilim olmaz.”
“Bilimin muhayyilesi felsefe, felsefenin matematize olmuş hali bilimdir.”
İSMAİL HAKKI AYDIN-BEYİNSİZ SİNİZ 5.0 -METAVERSE -HOLİSTİK ÇAĞ; Sayfa:258
Kuramsal eleştiriye katkı:
*Yeni bir sosyoloji, yeni bir içtimai/toplumsal/ devlet yapılanması önerirken; bunun felsefesi de yapılmalıdır ki gerçek yaşamda yer bulsun…
*Karl Marks, “Diyalaktik Materyalist” felsefesi ile komün toplum yapılanmasını önermişti.
*Ancak, yenilikçi fikir: “Havzaların Zenginliği ve Hak İade Kuramı”nı geliştiremediği için kurulan işçi devletleri/komün devletler büyük oranda çözüldü, yıkıldı, ayakta duranlar da kapalı-açık hapishaneye dönüşmüş, despot liderlerin sultasında keyfi yönetilmektedir…
*Çözülmüş işçi devletleri de sömürgeci/emperyalist kapitalist sisteme entegre olma yönünde gayret sarf etmektedirler. Ayakta kalanlarda can çekişiyor.
*Yenilikçi sosyolojik yapılanma, “havza ve sınıf temelli”,” havza işçi devleti”,”havzada ortak yaşam” olarak belirecektir.
*Bu sosyolojik yapılanmanın da felsefesini de yaptım, atom altı, kuantum fizik ışığında: “Diyalektik Metafizik Felsefe” olarak belirledim.
“Allah insanları rızzıklandırırken ibadetlerine bakmaz, neyetine bakar? Döktüğü tere bakar.
Bunu Kur’an söylüyor. Bilimde nas kaynak değildir, literatür/edebiyat olmaz.
Ben bilim insanı olarak Kur’an böyle diyor, İncil şöyle diyor diyemem.
“Nassın tartışması olmaz, bilim tartışma üzerine kurulur.
İSMAİL HAKKI AYDIN-BEYİNSİZ SİNİZ 5.0 -METAVERSE -HOLİSTİK ÇAĞ; Sayfa:261
Kuramsal eleştiriye katkı:
*“İnsan için emeğinden (sa’y) başkası yoktur”. Necm-39
*İnsan, ister inançsız olsun ister inançlı olsun; yenilikçi fikir bulmak için emek harcayanların gayretini boşa çıkarmaz.
*Karl Marks’ın jeopolitik tespiti: “artık-değer ve sınıf çelişkisi” doğru tespittir, bu yaman çelişki, günümüzde de devam etmektedir!?…
*Havza sakini emekçilerin, “havza ve sınıf” temelinde oluşturacağı; “havza işçi devletleri”, geleceğin toplumsal, içtimai, devlet yapılanmalarını oluşturacaktır!...
*Karl Marks:”Çalışmayana ekmek yok,” derken, bu ayeti okumuş muydu bilmem!?…
*Ya da Eski ve Yeni Ahit’ de; Yahudi veya Hristiyan inacında böyle bir ayet var mıdır?...
*Nassın tartışması olmaz, nas uygulanır.
*Gücü olupta, çalışana ekmek var, çalışmayan, başkalarının sırtından geçinen sömürgecilere ekmek yok diyorum, havza işçi devletinde.
“Yaşadığınız problemi sürekli düşünmez, çözümü üzerinde yoğunlaşmazsanız zaten çözüm bulamazsınız.
Kul sıkışmayınca hızır yetişmez derler. Bu böyle. Hayaller insanların düşüncelerine temel oluşturur.
Düşünce, hayalin imbikten süzdürülmüş halidir. Düşünceleriniz fikirlerinizi oluşturur çünkü fikir daha somuttur.”
İSMAİL HAKKI AYDIN-BEYİNSİZ SİNİZ 5.0 -METAVERSE -HOLİSTİK ÇAĞ; Sayfa:265
Kuramsal eleştiriye katkı:
*Mevcut sosyolojik yapılanmaların iflas ettiğine, Cumhuriyet ve demokrasilerin suistimal edilip diktatörlüğe, faşizme dönüştüğüne, krallıklarda, emirliklerde daha vehim hal aldığına şahit olduk…
*Kurulan işçi devletlerinin çözüldüğüne, komün devletlerin bir bir yıkıldığına, emperyal hal aldığına yirminci asırda şahit olduk.
*21. Asır içerisinde, “Havza İşçi Devleti” sosyolojik yapılanmalarına şahit olacağız inşallah.
*Devlet yapılanması için üç şart gerekir:
İnsan: Havza sakini bireyler, emekçiler.
Sınır: Havza yaşam-yağış alanı sınırı, havza fanusu.
Toprak:Havza yaşam-yağış alanı.
*Hayallerim ile bu tezimi 2012 yılından beridir, “Havza İşçi Devleti” yapılanması ilkelerini düşünerek geliştirdim.
*Yenilikçi fikirlerimi, çalınmasın diye, Turizm ve Kültür Bakanlığına, kayıt tescili yaptırdım. Yenilikçi fikirlerimi, hayallerimi, emeğimi korumaya aldım.
*İnsanlığın, sosyolojik yapılanmasının, ileriki yıllarda, emperyalist çözülmüş işçi devletlerinin hükümranlığından sonra. “havzada ortak yaşam” çizgisine geleceğinden eminim, eminlikten de öte iman ediyorum, inanıyorum.
“Beyindeki hücrelerden bir tanesi bile eğer ortak akla uymazsa o hemen bir başka hücre tarafından diskalifiye edilir. Her bir nöronunda her biriyle bağlantısı var. İki üzeri bir buçuk trilyon, ikiyüz milyar nöron var beynimizde. Rakamla yazarsak :21 200 000 000 000
……
“Shakespeare’in bir lafı vardır, büyük dereleri yapan küçük derelerdir, der. Biz insanları da küçük dereler olarak kabul edersek,
Evreni, kâinatı, cihanı da bir büyük dere olarak kabul edersek işte o büyük dere ye su taşımak mecburiyetindeyiz.”
İSMAİL HAKKI AYDIN
BEYİNSİZ SİNİZ 5.0 -METAVERSE -HOLİSTİK ÇAĞ; Sayfa:270-271
Kuramsal eleştiriye katkı:
* Ana havzalar, alt havzalardan meydana gelir. Büyük nehirleri büyük yapan kollarıdır…
*Havzasal yaşamı da sırlarını da hep bir bütün olarak, fraktal gelişim gösterdiğini hayal etmişimdir.
*Havza daki her canlının, hatta her canlı hücresinin, her nöronunun, sınapsın, havzanın bütünü ile bağı, ilişiği, teması var diye düşünmüş, bu konuda hafsalamı çok zorlamışımdır.
*Bilindiği üzere havza akarsuyu, kolları vardır, bu kolların her biri de; gen ifadesinden kaynaklı kendine münhasır yaşam alanı oluştururlar.
*Havza ana akarsuyu ve alt akarsuyu/kollarınında hayat bulan, havza fanusu bütünlüğü içerisinde, havza morfogenetiğinde bulunan tüm mikro ve makro yaratılmışlar; gen ifagesinden kaynaklı, enformatiği/bilgi iletişimi vardır.
*Kâinatı, Evreni, Kosmosu, Dünyamızı ve “havza fanusunu” büyük bütün bir canlı/organizma olarak hafsalamda değerlendirmişimdir.
*Bu devasa organizmaların ve içindeki canlıların; hayatta kalmak, havza yaşamına uyum sağlamak, havza aidiyet bilincini ve yaşama duyarlığını koruma zorunluğu vardır…
* Bağırsaklarımızda mevcut mikrobiyatanın, mikrobiyom yaşamı vardır. Havza yaşam alanlarımızda akan akarsuların olgulaştırdığı makrobiyom yaşam ve makrobiyataları vardır. Bu canlılık denetimsiz değildir. Enterik sinir sistemi gibi bağlı olduğu, “Yaratıcı şuur” ve O’nun etkisinde olan “havza aidiyet şuuru” vardır.
“Olaylara hangi perspektiften baktığınıza bağlı olarak paradigmalar değişir.
Paradigmalar perspektifin kölesidir. Paradigmalar perspektife göre değişir, perspektif de paradigmaya göre değişir Biribirine bağlıdır.”
İSMAİL HAKKI AYDIN
BEYİNSİZ SİNİZ 5.0 -METAVERSE -HOLİSTİK ÇAĞ; Sayfa:281
Kuramsal eleştiriye katkı:
*Örnek sosyolojik model olarak geliştirdiğim, “Havza İşçi Devleti” tezim, sosyolojik olaylara, İslamın bakış açısından, Kur’an ifadesinden yararlandım.
*Kendimi, zaman içerisinde yenileyerek, geliştirerek sürekli okudum ve yazdım, yazıyorum, yazacağım…
*Havzasal yaşamı, “Süre-i Asr” çerçevesinde belirlemeye, algılamaya çalıştım.
*Çünkü Prof. Dr. İsmail hakkı Aydın’ın dediği gibi: ”Dünya ve ahret bir bütündür parçalanamaz.”
*Toplumsal yaşamın kuralları, biri birinin içerisinden fraktal olarak doğar gelişir. Makro ve mikro içtimai olaylar holistik olarak biri birlerini bütünler, enerjilerinin izdüşümü ile morfik alanda fraktal yapıya dönüşürer diyorum!..
DördüncüBölüm:
HÜCRE VE HAVZA ENFORMASYONU
Hücre ve havza enformatik/bilgi alanı: Hücre ve havza fanusu içerisinde“gen ifadesi” etkisinde; kendi sınırlarıkapsamında, sınırlandırılmış morfogenetik, enformatik/bilgi alanıdır; havzalar, irili ufaklı bir morfik alandır.
Aynı zamanda/eşzamanlı olarak, diğer hücre ve havzalarla holistik/bütünlük içinde iletisi, iletişimi olanmorfogenetik, enformatik/bilgi alanıdır, morfik alandır.
Saklı düzen, metafizik,gayb âlemi, atom altı dünyası, kuantum dünyası,bâtıni âlemi, vakum boşluğu; bütününü aynı manada düşünmek gerekmektedir!...
Fizik ve metafizik alemde var olan, olacak olan ruh-zihin-bedenimiz bir bütünlük içinde, nesnel ve öznel değerleri ve bu değerlerin, madde-enerji boyutunda düşünülmesi gerekmektedir!…
“Dünya ve ahret bir bütündür parçalanamaz.” Prof. Dr.İsmail hakkı Aydın
Makro Enformatik Alan:
Havza yaşam-yağış alanı, “havza fanusu” sınırları ile morfik alanı belirlenmiş, şekillenmiş, sınırlanmış bilgi alanıdır diyorum.
Dünyamızın elektro manyetik alanı kapsamında, havzalarımızın da elektro manyetik alanı vardır ve bu alan, içinde ki tüm canlıların aurasını etkilemektedir.
Dünyamızın manyetik alanı, aurası tüm canlıların aurasına dokunarak, yaşamına, haraketlerine, yön vermekte, yaşamda kalmasına vesile olmakta, havza morfik, morfogenetik alanını olugulaştırmaktadır!...
Saklı düzen, gaipâlem, metafizik âlem, batıni âlem olarak uzay-zaman-mekânıda, atomaltı dünyasında, sınırı olmayan“makro enformatik/bilgi alanı”,“makro morfik alan” ıdır!?...
Mikro Enformatik Alan:
Atom altı dünyası, Kuantum dünyasının enformatiği, “hücre fanusu” sınırları kapsamında, hücre içerisinde, hücre çekirdeğinde, çekirdekçiğinde, organellerinde oluşan, olgulaşan, uzuvlarımızdan birini belirleyen şekillendiren, protein dizilimleri, izomerler, kümelenmiş genlerimizin alanı: “mikro enformatik/bilgi alanı”,“mikro morfik alan” ıdır.
Gen ifadesinden kaynaklı bilgiler mikro ve makro morfik alanlarda sınırsız geçişler yaparak etkileşir, bilgi alanını değiştirirler diyorum…
Yaşam, kalıtımın devamınısağlayarak, epigenetik değişimlerle evrimleşerek, mutasyona uğrayarak, yeni kalıtımsal bilgilerle, açılım sağlayarak yoluna devam eder?...
Hücre ve havzanın kendisi;hücre ve havza fanusu, gen ifadesinden kaynaklı olarak biyo-genetikçilerin gözlem ve deney alanı olmalıdır…
Tüm bilimsel çalışmalar, hücre ve havza bazında yapılırsa; sınırlandırılmış oldukları için deney ve gözlemler daha iyi yapılır, daha bilimsel sonuçlara varılır.
Dünya morfogenetik alanı, enformatik alanı, havza morfik alanı, havza enformatik alanı, havza yaşam-yağış alanı, havza fanusu, hücre fanusunun, fiziki sınırlar olmakla birlikte…
Atom altı dünyasında iç içedir, mikro ve makro dünyaların enformatiği, bilgileri, sınır aşımı git-gel yapar ve dünyada, evrende holistik/bütünlük sağlar diyorum…
Emformatik alanların sınırsız etkileşimi, hücre ve havza bazında, fraktal olguları yapılandırmış ve bu olgular, “hücre ve havza morfik, enformatikalanı”içerisindedir!...
Hücre ve havzanın enerji izdüşümleri, havzaya münhasır morfik alan ve bu morfik alanda, kendine münhasır şekillerlerde, türler, ürünler, organizmaların oluşumu ile hücre ve havza basında olgulaşmış, sınırlandırılmıştır, diyorum…
(Paul Nurse –Enformasyon)
“Bunu yapabilmek için de enformasyonu yönetebilmesi gerekiyordu.
Enformasyon, kelebeğin varlığının ve aslında bütün yaşamın merkezindedir.
Yaşayan organizmaların karmaşık, organize sistemler olarak etkili biçimde işleyişlerini sürdürebilmek için gerek yaşadıkları dünya gerekse iç dünyaları hakkında sürekli enformasyon biriktirmeleri ve bu enformasyonu kullanmaları gerekir.
Bu iki dünyadan (iç ya da dış) herhangi biri değiştiğinde, organizmalar değişiklikleri saptayıp yanıt vermelerini sağlayan yollara ihtiyaç duyar. Bunu yapamazlarsa ömürleri bir hayli kısalabilir.”
Paul Nurse; Yaşam Nedir? Sayfa: 97-98
Kuramsal ifadeye katkı:
*Gen ifadesinden kaynaklı enformasyon/bilgi akışını makro boyutta ele alma cüretini göstereceğim, havza bazında, evrensel bazda irdeleyeceğim.
*Organizmaların, havzasal yaşamda kalabilmesi için; havzasal yaşamın iç ve dış bilgilerine sahip olması; havzasal bilgilerialgılaması, kullanabilmesi, işlevleştirmesi gerekiyor diyorum.
*Havza enformasyonu nedir, nasıl yönetilir:Havza enformasyonu, organizmalarının gen ifadeleri ve dış dünyadan duyumları ile edindikleri ve işledikleri bilgileridir…
*Hücre içerisindeki enformasyon, genetik enformasyon/ gen ifadesi kalıtımsal olup; organ, organizma, tür, grup/sürü bütünlüğünü korumak ve yaşam mücadelesini kazanması için kullanılır...
*Hücreler içerisinde ki disiplin: 3D/denetim, dürüstlük, disiplin; tüm canlıların denetimi, dürüstlüğü, disiplini (grup halinde yaşama) nihayetinde çevreye sirayet eder.
*Havzasal çevre yaşamı, organizmaların duyargaları, duyumları; havzasal yaşam-yağış alanı, havza fanusu içerisinde, havzasal epigenetik olguların, mutasyonların, varyasyonların oluşumunu tetikler, etkiler diyorum.
*Havza mikrobiyatasını ve mikrobiyomunu; makrobiyatası ve makrobiyomunu oluşturan tüm canlıorganizmalar; havza enformasyonu, “havza aidiyet bilinci”ile biri birleri ile ilintilidir, ilgilidir, bağlantılıdır, bağımlıdır diyorum. Havza canlıları he av, hem de avcıdır diyorum.
*Bu farkındanlık, havzaların pH değeri ve ısıl dengesi/termodinamiği, gen, genetiği, epigenetiği, morfogenetiğinin olgulaştırdığı enformasyon/toplu bilgi; Organizmaların, havza aidiyeti duyumu, duygusu, “havza aidiyet şuuru ” ile yaşanır.
*En büyük canlı hücre, dünyamız olup; atmosfer canlı dünyanın, dünya canlılarının yaşadığı alanın sınırıdır; hücrenin sınırı ile atmosferimizin sınırı yaşamımızı idare etmek anlamında, yerin çekim kuvveti etkisinde, fizik ve atom altı vakum boşluğunda aynı işleve sahiptir diyorum.
*İkinci büyük canlı hücre kara-kıtalarımız, okyanuslarımız olup; atmosferile birlikte kendi sınırlarını oluşturur!...
*Üçüncü büyükcanlı hücre, ana havza ve tali havza yaşam-yağış alanları oluşturur ki buna örnek olarak: AMAZON ana ve alt havza birimleri verilebilir!...
*Büyük küçük tüm havza yaşam-yağış alanları, havza fanusları sınırları olması hisabıyla, hücrelerimiz gibi hayati fonksiyonlara sahiptirler diyorum!…
*Havza yaşam-yağış alanı, “İnsan ve toplumbilim/sosyolojinin” oluşmasının, içtimai yaşamın doğal zeminini oluşturur.
*Başka galaksilerde, başka makro ve mikro boyutta yaşam alanları var mıdır?...
*Olma olasılığı yüksektir, tüm kâinatta, küçük bir nokta diyebileceğimiz, mavi bilya: dünyamızın, sadece, kalıtımsal olarak devirini sağlayan, şifrelenmiş canlı yaratıkların olduğunu düşünmüyorum!...
*Allah israfı yasaklamıştır, haram kılmıştır; dünyamız için tüm kainat neden yaratılsın ki?... Bu soruyu olduğumdan beridir sorarım kendi kendime?…
*Bu sorunun cevabınını yakın zamanda bulmak için; insanlık mevcut içtimai yaşamı/sosyolojiyi terk edip; havzada ortak içtimai yaşama geçmek, hedefine ortaklaşa ulaşmak durumundadır!…
*Emperyalist wahşi, ahlaksız sömürgeci şirketler ile bu amaca ulaşılması ham hayaldir…
*Ortaklaşa, içtimai yaşama ulaşabilmesi için; yenilikçi, adil, ortaklaşa yaşamı başarması; toplumsal/içtimaiyapılanma olarak: “havzada ortak yaşamı” nı sağlaması, gerçekleştirmesi gerekmektedir…
*Diğer havzalar büyüklüklerine göre sıralı olarak en büyük canlı hücreleri oluşturur…
*Bu devasa hücrelere de giriş-çıkışın da kendi sınırları içerisinde, genlerinden kaynaklanan, gen ifadesi ile sınırlardan giriş çıkış, doğal yollar ile kontrollü ve denetimli olur…
*Havza organizmalarının, genlerinden kaynaklı, gen ifadeleri; organizmaların gerek iç dünyalarından, kalıtsal genetik bilgileriyle, gerekse havza ortamından edindikleri, topladıkları bilgileri ile hayatta kalma mücadelesi verir, havzasal yaşamlarını idame ettirirler…
“Bir kelebek nasıl dünya hakkında enformasyon toplar ve elde ettiği bilgiyi davranışını değiştirmek için kullanırsa, hücreler de hem iç hem dış ortamdaki kimyasal ve fiziksel koşulları sürekli değerlendirir ve bu enformasyonu kullanarak kendi durumunu düzeltir.”
Paul Nurse; Yaşam Nedir? Sayfa: 100
Kuramsal ifadeye katkı:
*Bir kelebek nasıl havza hakkında bilgi toplar ise havza sakini emekçilerde kelebekler gibi, havza hakkında bilgi toplamak ve davranışlarını düzeltmek, havza zenginliklerini korumak ve özgür yaşamanın yollarını bulmak durumundadırlar!...
*Havzada yaşayan tüm yaratılmışlar, organizmalar, yaşamda kalmak, hayatını idame edebilmek için, yaşam alanı hakkında, havza hakkında bilgi toplamak bunu “havzada ortak yaşamı” gerçekleştirmek, havzalarını ÖZGÜRLEŞTİRMEK için kullanmak durumundadırlar.
*Havza sakini emekçiler, fizikselve metafiziksel koşulları sürekli değerlendirir ve bu bilgileri değerlendirerek kendi yaşamlarını düzene sokmak durumundadırlar…
*Havza sakini emekçilerde, hem iç hem de dış ortamdaki havzasal bilgileri toplayarak; dıştan gelen emperyalist/sömrgeci güçleri havzasının dışına atması gerekmektedir.
*Daha refah bir yaşam sürebilmesi, yaşamını düzene sokabilmesi için yerli iş birlikçilerini de ıslah etme zorunluğu vardır…
“Okuduğunuz sözcükler ve cümleler doğrusal diziler kullanır; masanızdaki bilgisayarın ve cebinizdeki telefonun kodunu yazan programcılarda öyle.
Bu farklı kodların hepsi enformasyonu dijital olarak depolar.
Dijital derken enformasyonun, birkaç rakamının (Digit) farklı kombinasyonları halinde saklanmasını kastediyoruz.
Aynı amaçla İngilizce 26 temel birim (Alfebedeki harfler), bilgisayarlar ve akıllı telefonlar ise “1” ve “0”lardan oluşan örüntüler kullanılır; DNA’nın birimleriyse dört nükleotit bazdır.”
…….
“Hücreler DNA şifresini RNA’ya ve daha sonra da proteine tercüme ederken tam da bunu yapar.”
Paul Nurse; Yaşam Nedir? Sayfa: 102
Kuramsal ifadeye katkı:
*Havza organizmalarının genomu ve üzerlerindeki nükleotid bazı/doğal baz/organik baz nedir? Kelimenin tam anlamıyla neleri, havza organizmalarının karekteristik özelliklerini ifade etmektedirler?...
*Havzaya münhasır, havzaya ait olan organik/nükleotidbazların, kodlanmış sıranımlarındaki sır nedir?...
*Organizmaların nükleotid bazları, neyi nasıl ifade etmektedir; bu bazların, diğer havza yaşam yağış alanlarında yaşayan aynı türlerden farkı nedir?...
Nasıl oluşmuş, olgulaşmıştır?...
Bu sorular cevaplanmalı mıdır?...
*Tüm havzalarda, aynı türden olan organizmaların, nükleotid bazları aynı mıdır? Yoksa alt havza birimlerine göre değişim göstermektemidir, farklılıklar var mıdır?...
*Çevre, havza fanusu, ardışık, döngüsel ve sıralı olarak değişen; pH ve termodinamik değerlerden ötürü, aynı türlerin, epigenetiğini, olgulaştırdığı; türlerin,mutasyona uğradığı bir gerçekliktir, Biyogenetikçilerin çalışmaları havza bazında olursa daha isabetli verilere ulaşacakları muhakkaktır....
*Epigenetik farklılıkların, çevresel faktörlerden, beslenmeden ileri geldiği belirlenmiştir; epigenetik/genüstü farklılıklar, çevresel/havzasal farklılıklarlardan ileri gelmektedir?...
*FELSEFE: Bilginin yorumudur, bilginin çaprazlama kullanılmasıdır. Daha da ileri giderekEpigenetiğin de gen ifadesinin, nükleotidler/organik baz üzerinde felsefe yapması; yani, bilgiyi çevresel şatlara uyum sağlaması, değerlendirmesidir diyorum!...
*Çaprazlama türlerin olgulaşması, “gen ifadesi”nin felsefe yapmasından kaynaklı olabilir mi?...
*Bu saçma sorunu peşi bırakılmamalıdır, olabilir diyorum, bilinç, bilinci doğurur, neden olmasın?!...
*Yaşamın anlamı: “açmak” ve “kapamak”, nükleotit bazlar gen düzenlemesidir!...
*Yaradanın koyduğu, “Nükleotid baz” ların şifrelenmiş izomerleri/dizilimleridir.
*Gen düzenlemesi, havza fanusunda, havza morfik alanında, havza genleri arasında, enformatik birikimi ve bu birikimi düzenleme işlevi vardır diyorum?...
*Carl Jung Gustav’ın: “Ben”,”benlik”, “bireysel bilinç”, “bireysel bilinçdışılık”, “kollektif bilinçdışılık,” tanımlamalarını destekleyen;
*Rubert Sheldrake’in “Morfik alan”dan bahsi, tespitleriaklıma geliyor…
*Bu soyut kavramlar, gen ifadesinden kaynaklı,” ulusal aidiyet bilinci”nide kapsayan; “havza aidiyet bilinci” kavramım ile somutlaşacaktır diyorum…
*17.;18.;19.;20.; yüzyılda burjuvazinin; 21. Yüzyılda, emperyalistlerin suistimal ettiği, “ ulusal aidiyet siyaseti” yerine; “havza aidiyet siyaseti” yapılacaktır. Ulusalcı siyasetler, yerini havzasal siyasetlere/hisaplara bırakacaktır.
“Biyokimyacılar gen düzenlemesinin çeşitli yönlerini kullanan temel mekanizmaların birçoğunu tanımladılar.
Örneğin, genlerin kapatılmasında görev yapan “reseptör” ya da onları açan “aktivatör” adında proteinler bulunur.
Bu proteinler, düzenlenen genin yakınındaki belli DNA dizilerini bulup onlara bağlanırlar; böylece bir mesajcı RNA’nın oluşma ve ilgili proteinin sentezi için ribozoma yollanma ihtimalini artırır ya da azaltır.
Paul Nurse; Yaşam Nedir? Sayfa: 106
Kuramsal ifadeye katkı:
*Biyokimyacılar, her havza için, gen düzenlemesini yeniden tanımlama durumundalar!...
*Çünkü ana havzada hava, su, toprak Ph değeri; güneş kaynaklı, döngüsel, ardışık, sıralı, devinen ısıl dengesi/termodinamiği/enerjisi; kendi içinde, alt havza birinlerinde bile değişken olup, çevresel farklılık gösteririler.
*Genlerin kapatılmasında görev yapan açan reseptör ve aktivatörler; kapatan, açan enerjinin kaynağı, öncelikle güneş ışınlarının geliş açısından, dünyanın hareketinden ve havzanın döngüsel ve ardışık oluşan termodinamiğinden/ısıl dengesinden kaynaklıdır.
*Mikrobiyologlar, isterlerse bir gen düzenlemesi ile gelecek nesilleri daha sağlıklı, daha güzel hale getirebilirler mi?...
*Havzaların, reseptör ve aktivatör proteinlerikeşfedildiğinde kendine münhasır olduğu görülebilir mi?...
*Bu proteinler havzaların çevresel şartlarında oluşurlar diyorum.
*Havza canlılarının, türlerinin, mesajcı RNA ve hücre ribozomlarının; havzanın ardışık, döngüsel, sıralı ve devingen/mevsimsel; güneş kaynaklı, termodinamik döngüsüne, uymak zorunluluğu vardır diyorum.
“Onun yerine genetiğe dayalı bir yaklaşım benimseyerek süreçle ilgili genlerde mutasyon oluşturdular ve genlere, gen ifadesini (ekspresyon) kontrol eden soyut enformasyon bileşenleri gibi davrandılar.
Paul Nurse; Yaşam Nedir? Sayfa: 108
Kuramsal ifadeye katkı:
*Gen ifadesini kontrol etmek, ket vurmak, insanoğlunun yaşama yön vermesi anlamına gelir…
*Hücre yapısına, organellerine, DNA üzerindeki genlerine, yapılan deney ve gözlemlerde sürekli bir eksiklik gözlemlenmiştir.
*Kâinatı yaratan Allah, son peygamberini de gönderdi ama insanoğlunun üzerinden elini çekmemiştir, denetimini yapmaktadır…
*Gen aktarımı, temizliği yapılarak; değişik karakterde, morfogenetiği belirlenmiş, mutasyona uğramış canlıların yapılandırması, değişimi sağlanabiliyor mu?...
*Bu tür çalışmalar etik midir/ahlaki midir?...
*Havza sakini emekçiler, gelecekte, varlıklarının devamı için bu soruya cevap aranmalı mıdır?…
“Jacop ve Monod’un çalıştığı dönemde, enformasyonun gen dizisinden proteine ve hücre işlevine nasıl doğru aktığı ve bu akışın nasıl yönetildiği daha yeni anlaşılmaya başlamıştı.
…….
Hücre döngüsünü kontrol etmek için hücrenin kendi durumunu nasıl yorumladığını ve iç kimyasını nasıl düzenlediğini anlamak istiyordum.
Hücre döngüsünde neler olduğunu tanımlamanın yanı sıra hücre döngüsünü neyin kontrol ettiğini anlamak istiyordum.
Böylece hücre döngüsünü enformasyon üzerinden düşünmeye ve hücreyi salt bir kimyasal makine olarak değil,
Jacop ve Modon’un düşündüğü gibi varlığını ve geleceğini enformayonu işleme ve yönetme becerisine borçlu olan, mantıksal ve hesaplamalı bir makine olarak ele almaya geri döndüm.
Paul Nurse; Yaşam Nedir? Sayfa: 108
Kuramsal ifadeye katkı:
*Hücresel enformasyonun, eksprasyonu/gen ifadesinin komşu hücrelere, içinde bulunduğu organa, vücut bütünlüğüne doğru nasıl aktığını bulmamız bilmemizi havzasal bazında, havza canlıları üzerinde çalışılması halinde daha net, daha doğru neticelere varılacağı inancındayım diyorum…
*Havzasal ardışık, döngüsel, sıralı devinimi sağlayan mevsimsel sır; havza canlılarının hücrelerinde de ardışık, döngüsel, sıralı deviniminde mevsimsel olarak aranmalıdır.
*Hücresel döngü havza şartlarında, “havzasal beslenme”ye bağlıdır diyorum.
*Havza döngüsünü anlamak için havzanın termodinamik yasadan kaynaklanan; havzanın mevsimsel döngüsünden, iklimal yapısında başlamak ve dehavza organizmalarının hücresel döngüsünü çözmek, belirlemek, bilmek gerekir.
*Hücre fanusunda vuku bulan aktarımların veemilimlerin, (absorbe) mevsimsel döngüsünü işlevini belirlemek gerekir.
*Hücresel enformasyon, havzasal enformasyonunun öncüsüdür, havza aidiyet bilincinin de özüdür.
*Havza aidiyet bilinci soyut ama genomların, toplu gen ifadelerinin somutlaşmış sonucudur. Havza organizmalarının sinir ve vucut hücrelerinin total ekspresyonunuolgulaştırır.
*Havzasal enformasyon döngüsü, havza aidiyet bilgisi, havza aidiyet döngüsü, havza aidiyet bilinci; yani, havza enformasyonu üzerinden düşünmeli miyiz? Bu soru ciddi anlamda irdelenmeli deney ve gözleneme dayalı olarak belirlenmelidir diyorum.
*Havzaların varlığı ve geleceği havzasal enformasyonun belirlenmesi ve işlenmesi; kendi havza yaşam-yağış alanı içerisinde, havza fanusunda, havza morfik alanının araştırılması ile doğrudan ilgilidir.
*Bu nedenle havza sakini emekçiler, aşırı kar istemi ile havzasal baz da üretim-tüketim yapan sömürgeci güçleri; ” havzasal kurtuluş savaşı” vererek, “sürekli cihad ederek,”gayret göstererek havzalarından çıkarmalıdırlar.
*Havzasal yaşamın sırlarını; yaşayan organizmaların, hücresel sırlarını çözdüğümüzde çözmüş olacağız.
*Havza canlılarının, tüm organizmaların, genomlarının mantıksal ve hesaplamalı bir makine olarak; havzanın termodinamik /ısıl dengesinden kaynaklı değişik bilgi işlemleri ürettiklerini ve yaşamın devamı için dönüşümlü olarak bunu kullandıklarını artık biliyoruz.
Elektronik ve bilgisayar biliminde türetilen, az önce kullandığım akıllı telefon benzeri analojiler her ne kadar hücreleri ve organizmaları anlamamıza yardımcı olsalar da onları dikkatli kullanmalıyız.
Çünkü canlı varlıkların kullandığı enformasyon işleme modülleri ve insan yapımı elektronik devreler, bazı açılardan birbirinden farklıdır.”
Paul Nurse; Yaşam Nedir? Sayfa: 114
Kuramsal ifadeye katkı:
*Havza canlılarının, organizmalarının kullandığı enformasyon işleme modeli, nükleotid bazlar; insan yapımı elektronik devrelere örnek olmakla birlikte, farklıdır.
*Çünkü organiktir, moleküler proteinlerin, kimyasal ve fiziksel dizilimi ile kendi enerjisini üreterek olgulaşır, kontrolü yaratıcısının denetimindedir.
* İnsan eliyle yapılan abaküs, bilgisayar, akıllı telefonların; yazılımları, işletim sistemleri “0”,”1” kodlama ile olup inorganiktir, fişi çekilen cihaz durur, çünkü kontrolü insanoğlunun elindedir.
*İyi veya kötü niyet ile kullanması, kullanıcının ahlaki yapısına bağlıdır.
*Canlının ve cansızın işlevsel atomik aklı, atom altı dünyasında, atom altı parçacıkları, elektromanyetik olguların, elektron okyanusunda, vakum boşlukta, enerji buutunda aklı, canı, ruhu vardır.
*Yaratılmışların, nizam-ı âlemde, kontrollü, denetimli, belirli disipline oturtturulmuş; ilm-i sabitelerle işleyen, ilerleyen, döngüsel, ardışık, belirli frekanslarda/titreşimlerde, diğer canlılarla rezonansa giren salınımı, hareketliliği vardır.
Dijital bilgisayar donanımı (hardware) genellikle durağandır ve esnek değildir. Hücrelerin ve organizmaların “bağlantılanmaları”(wiring) ise hücrelerin içindeki suda dağılan, farklı hücresel kompartımanlar ve hücreler arasında hareket eden biyokimyasallara dayandığı için, öbürünün tersine akışkan ve dinamiktir.
…….
Biyolog Dennis Bray, yaşamın daha esnek olan bilgisayımsal malzemesini tanımlamak için daha anlaşılır bir terim olarak “wetware”i kullanmıştır. Hücreler “ıslak” kimyasal ortamda farklı bileşenleri arasında bağlantılar kurar.
Bu arketipsel ve son derece karmaşık bir biyolojik bilgisayar olan beyin için de doğrudur. Sinir hücreleriniz hayat boyu büyür, geri çekilir, diğer sinir hücreleriyle bağlantılar kurar ya da var olan bağlantıları koparır.
Karmaşık bir sistemin maksatlı bir bütün olarak hareket edebilmesi için sistemin farklı bileşenleri arasında ve dış ortamla etkili bir iletişim olması gerekir.
Biyolojide, bu iletişim sağlayan modül/parça gruplarına sinyal yolakları diyoruz.
Kana salına hormonlar, örneğin kan şekerini kontrol eden insülün ve bu sinyal yolaklarına bir örnektirama başka pek çok yolak bulunur.
Sinyal yolakları hücre içinde, hücreler, organlar, organizmalar, organizma toplulukları ve hatta ekosistemler içindeki farklı türler arasında enformasyon iletir.
Paul Nurse; Yaşam Nedir? Sayfa: 115-116
Kuramsal ifadeye katkı:
*Havza ekosistemi içerisinde yaşayan canlı organizmalar arasında sinyal yolakları vardır ve bu sinyal yolakları havza aidiyet duygusunu ve de havzada ortak yaşamın oluş, oluşum, olgulaşmasını sağlar.
*Havza akarsuyu ve durgunsuları, makro boyutta teşekkül etmiş bir canlı bütünlük olup; devasa havza hücresinin ıslaklığını sağlar.
*Amazon nehri ve Amazon yaşam-yağış alanını büyük/makro bir hücre olarak tasavvur edebiliriz.
*Amazon Havzası: havası, akarsuyu ve durgunsuları, havza toprağı, havza fanusu, havza canlıların; makrobiyatalarının; havza biyolojisinin, makrobiyomlarının; hücreleri,hücre çekirdeği, organ elleri; organizmalar, organizma toplulukları; havzanın bütününde yaşayan farklı türler arasında enformasyonu/bilgi akışını sağlar.
*Masaru Emoto : Suyun aklı var der!...
*Bucümleyi;Aynı akarsuyun, değişik çığırlarında, değişik zamanlarda, değişik koşullarıda, deney yaparak değişik kristal şekiller aldığını gözlemlemiştir…
*Havza akarsuyu-durgunsuyu, değişik zamanlarda, çevresel etkilerden kaynaklı olarak; mikroskop altında gözlemlendiğinde, değişik kristeleleşme özelliği gösterdiği deneyimlenmiştir…
*”Gen ifadesi”nden kaynaklı, havzasal enformasyonu/bilgi iletişimi; havza sakini emekçiler arasında, doğal iletişimi sağlayarak,” havza aidiyet bilinci”ni, bu diyalektik bilinç de havzasal yaşamın temelini oluşturur, olgulaştır.
*Havza sakini emekçilerin, havza aidiyet hissinin oluşumunun temelinde, bu biyolojik sinyal yolaklarının sağladığı enformasyon bilgiler vardır.
*Bu sinyal yolakları havza ekosistemi içerisinde de mevcuttur ve de kendine münhasırdır.
*Havza akarsuları aynı zamanda tüm havza canlılarına, cansızlarına nesnel ve öznel bilgilerini de taşır.
*Dağların zirvelerinde buzullar, havzanın gerçek tarihini dondurmuş, keşfedilmesini bekliyor. Buzullar bilgitaşır.
*Atmosferin nemide bu bilgileri taşır.
*Çok sayıda, karmaşık, havza organizmalarının, doğal hareketliliği, havzasal yaşamın döngüsünün bozulmaması; komşu havzalarla olan biyolojik, sosyolojik ilişkilerin de bozulmasına neden olur.
*Havza yaşam-yağış alanlarında, aynı tür bitki ve hayvan grupları arasında iletişimi sağlayan enformasyon ve ayrı türde canlılar arasında iletişimi sağlayan sinyal yolaklarından bahis edebilir miyiz?
*Bu yenilikçi fikir, tez konusu yapılarak tez elden irdelenmelidir.
*Havza hayvanlarında, kana salgılanan hormonlar, yaşamda savunma ve saldırı mekanizmasını harekete geçiren yolaklardır. Aslan-Ceylan, tipik bir av-avcı örneğidir ama daha pek çok örnek bulunur. Şahin-Serçe, Kurt-Kuzu, Yılan-Kartal örneklerinde olduğu gibi…
*Bu sinyal yolakları havza ekosistemi içerisinde de mevcuttur ve de kendine münhasırdır.
*Havza akarsuları aynı zamanda tüm havza canlılarına, cansızlarına nesnel ve öznel bilgiler taşır.
“Hücrelerin sadece uzam da değil zaman boyutunda da sinyal iletmeleri gerekir. O nedenle biyolojik sistemler enformasyon depolamak zorundadırlar.
Yani hücreler, beynimizde anıların oluşmasına benzer bir şekilde, geçmiş deneyimlerin kimyasal izlerini taşıyabilirler.
…….
Gen düzenlemesinde rol alan süreçler hücrelerin enformasyonu uzun zaman dilimlerinde saklayabilmesini sağlar.
…….
Epigenetik sözcüğünü terminolojiye katan: Conrad Waddigton, bu sözcüğü embriyonun gelişimi sırasında hücrelerin git gide daha özelleşmiş roller kazanmasını tanımlamak için kullanmıştı.
Büyüyen embriyonun bu rolleri üstlenmeleri talimatını vermesinden sonra hücreler bu enformasyonu hatırlar. Ve nadiren yön değiştirirler. Bir hücre böylece bir kere böbreğin parçasını oluşturma yoluna girdiğinde hep böbreğin parçası olarak kalır.
…….
Epigenetik: Hücrelerin genleri oldukça kalıcı biçimde açmak ya da kapamak için kullandıkları kimyasal tepkimeler grubudur.
Paul Nurse; Yaşam Nedir? Sayfa: 117-118
Kuramsal ifadeye katkı:
*Havza fanusu, devasa bir canlı olarak, organizmalarının gen ifadeleri marifetiyle, biyolojik bilgi ve teknolojik ürünleri vasıtasıyla buldukları “ilm-i sabiteleri”depolamak, işlemek, işlevleştirmek ve kendi ortak faydası içi kullanmak zorundadır. Tıpkı bir canlı gibi…
*Havzaların EPİGENETİĞİNDEN bahsedilmeli midir? Biyogenetikçiler, artık, “havzalarınepigenetiği” olgusunu, havza fanusu içerisinde irdelemelidirler.
*Havza biyolojik sistemi de zamana dayalı bilgi/enformasyon depolamak zorundadır. Burada “havza morfik alanı”nda bahis edilmesi gerekir diyorum.
*Havza aidiyet bilinci, havzasal canlıların hücrelerinden gelen, havza alanında toplanmış, kimyasal bilgilerin izlerini taşır diyebilir miyiz?...
*Havzalar canlılığını korumak, havzasal döngüyü sağlamak için enformasyon depolamak, mevsimsel, döngüsel olarak, sistemli zamanlama yaparak, kendi kimyası içerisinde kullanmak ve bilgiyi depolamak zorundadırlar.
*Bilgi deposu genlerimiz, gen ifadesi olan nükleotidler/organik bazlar: A-T ; G-S sıralanımı, izomerleridir.
*Kimyasal gen dizilimleri içerisinde, protein dizilimlerinde olgulaşarak; saklanmak, gen aktarımını sağlamak kalıtımı zamana karşı korumak, hücre ve havza yaşam-yağış alanında, havza fanusunda, sitoplâzması/havza akar-suyunda, durgun-suyunda barındırmak zorundadırlar.
“…. Yaşamı enformasyon açısından düşünürken hücrenin ötesine geçeriz. Moleküler etkileşimlerin, enzim etkinliklerinin ve fiziksel mekanizmaların enformasyonu nasıl ürettiğini ilettiğini, aldığını, sakladığını ve işlediğini anlamamızı sağlayacak yollar arayarak biyolojinin bütün bölümlerinde yeni ve güçlü bir kavrayış edinebiliriz.
Bu yaklaşım daha fazla benimsendikçe biyoloji, geçmişteki sağduyuya dayalı, aşina olduğumuz dünyasından daha soyut bir dünyaya kayabilir.
Böylece fizikte Isaac Newton’ın sağduyulu dünyasından, göreliliğin hüküm sürdüğü Albert Einstein evrenine ve Werner Heisenberg ile Ervin Schrödinger’in ortaya koyduğu kuantum “garipliği” ne uzanan, yirminci yüzyılın ilk yarısında yaşanmış büyük değişimlere paralel bir değişim biyolojide de yaşanabilir. “
Paul Nurse; Yaşam Nedir? Sayfa: 127
Kuramsal ifadeye katkı:
*Havza biyolojisini bu çerçevede daha dikkatli, havzasal enformasyonu/ havzasal bilgi işlevini daha dikkatli irdelememiz gerekiyor.
*Havza akarsuyuna konulan regülasyon blokajı/ HES ‘ler; havzanın fiziki oto-regülasyonunu ve fiziki enformasyonunu da engellemektedir.
*Havzasal nesnel ve öznel değerleri, havzasal hüce stoplazmasında, havza akarsuyunda, havasında, toprağında, enerjisinde daha dikkatli değerlendirmeli miyiz?...
*Suskun kalmayacağım, bu konuyu kimse irdelemediği için, haddimi aşarak, irdeleyeceğim, kurcalayacağım ve de değerlendireceğim.
*Kuantum dünyasının, atom altı parçacıklarının varlığının farkında olan yazar, neden “kuantum garipliği,” der. %98,5’u belirlenmemiş bir âlemin varlığını garipsemek normaldir ama bu gerçeklik karşısında suskun kalmak normal değildir.
*Susmayacağım, “çöplük bilgi”olarak kabul edilen, bu bilgilere ulaşmak için saçmalamaya devam edeceğim…
*İnsanoğlunu 3. Milenyuma hazırlayacak bilgilerin, bu çöplükte bulunduğuna inanıyorum; Çöp bilgi karıştırılmalı, kokusu açığa çıkarılmalı ve bilinmeyenlere ulaşılmalıdır.
“Yaşamı enformasyon merkezli bir bakış açısıyla görmek, daha ileriki düzeydeki biyolojik örgütlenmeyi de anlamamıza yardım eder.
Kendi aralarında etkileşime giren hücrelerin dokuları nasıl meydana geldiğine, dokuların nasıl organları oluşturduğunda, birlikte çalışan organların tam işler bir organizmayı –sözgelimi insanı- nasıl oluşturabildiğine ışık tutar.
Daha büyük ölçekte, canlıların gerek tür için gerekse türler arası etkileşimlerini y ada ekosistemlerin ve biyosferin işleyişini anlamamıza da yardımcı olabilir.
Moleküler düzeyden gezegen biyosferine bütün ölçeklerde (Havza ölçeği çok önemlidir) gerçekleşen enformasyon yönetimi, biyologların yaşamsal süreçleri anlamlandırma çabaları açısından önemlidir.”
Paul Nurse; Yaşam Nedir? Sayfa: 128
Kuramsal ifadeye katkı:
*Havza ölçeğinde, havzasal baz da, havza sınırları içerisinde, havza kapsamında, havza fanusunda, yaratılmış tüm yaratıkların, biri birleri ile enformasyonu/bilgi iletişimi, havza genomunun, gen ifadelerinden kaynaklı, havzasal yaşamım temel/esas/baz şartlarını ve “havzasal yaşamın sırlarını” oluşturur.
*Küçük-büyük, hücresel boyutta ve organizma boyutunda, organizma grupları arasında, örgütlenmeyi grup yaşamını anlamamıza yardım eder.
* Havza sakini emekçilerin, havza yaşam alanlarında, nasıl gruplaştıkları, nasıl yaşadıkları, “biyo sosyologlar,”biyologlar araştıra dursun.
*Bütün ilmi, çalışmaların, özellikle “İnsan ve Toplum bilim/sosyoloji” de artık bütün durağan/statiksel, istatiksel çalışmalarını, havza bazında yapması, çalışanlarını daha doğru sonuçlara götürür.
*Biyolojik araştırmaların, havza ölçeğinde araştırılması, genetik, epigenetik, morfogenetik, enformatik çalışmalarda, daha doğru sonuçlara ulaşılmasına vesile olacaktır diyorum
“Sorun habitat(havza)tahribatı mı? İklim değişikliği mi? Tarımsal monokültürler, ışık kirliliği, böceköldürücülerin aşırı kullanması ya da başka bir şey mi? İleri sürülen pek çok açıklama var ve kimileri teorinin doğru olduğuna çok emin ama işin aslı şu ki gerçek nedeni bilmiyoruz.
Böcek popülasyonundaki azalmayı tersine çevirmek için bir şeyler yapacaksak, böceklerle onların dünya arasındaki iletişimlerini anlamamız gerekir.
Farklı disiplinlerde çalışan bilim insanlarının bu konuları enformasyon ekseninde düşünerek işbirliği yapmaları, bu alandaki bilgimize büyük katkı sağlayacaktır.
Paul Nurse; Yaşam Nedir? Sayfa: 129
Kuramsal ifadeye katkı:
*Sorun, emperyalist sömürgeci sermaye sınıfının, havza bazında pH değerlerini ve termodinamiğini/ısıl dengesini, gen, epigenetiğini, morfogenetiğini bozmasında; canlılar arası varlığı ilmen tespit edilmiş, enformasyon/bilgi akışına engel olmasında yatıyor.
*Havza yaşam-yağış alanlarındaki popülâsyonun azalması; hatta bazı türlerin yok olması, sömürgecilerin havza sakini emekçilerin, öz varlıklarını, mülkiyetlerini, emeklerini, tüm maddi-manevi değerlerini gasp etmesinden, sömürmesinden kaynaklanmaktadır.
*Yaratılmış canlı türlerinin, genlerinin, gen ifadelerinin, insanlığın emperyalist uğraşıları nedeni ile bir daha hiç geri gelmemek üzere yok olması, ne acı!?...
*İnsanlık, sömürge sosyolojisini yıkarak, yenilikçi bir sosyoloji ile yoluna devem etmelidir. Bunu da yeni nesil, kendini koruması için yapmak zorundadır.
*Havzasal uyanış ile havza sakini emekçiler, sömürgecileri havzalarından attıklarında, hayvan ve bitki popülasyonununkorunmasıda sağlanmış olacaktır.
Fanus içerisinde yaratılan yaşam:
Hücresel, havzasal, evrensel fanus içerisinde yaratılan yaşamı; zihnimizi zorlayarak; kâinatı, büyük bir fanusmuş gibi hafsalamıza yerleştirelim.
Yaşam, öncelikle, geçişken de olasa bir sınır içerisinde olgulaşır. Geçişken sınırı olmayan yaşam alanı, morfik alan yoktur.
Biyologlar yaşamı, hücresel, havzasal ve evrensel boyutta:
HücreselFanus; Havzasal Fanus; Evrensel/Kainat Fanusu.
İçerisinde oluşan güç/enerji/sinerjik veardışık, döngüsel, sıralı olarak devinen; kendi içindeyeni olgulara dönüşerek, genişleyerek; tanımladığım fanuslar içerisinde yeniden irdelenmelidir.
Bu fanusların içerisindeki enerji, aynı frekanslar/titreşimlareşleşerek/çarpışarak/rezonansa girer; diyalektik değişimleri, yenilikçi oluş oluşum, olguları, yeniden olgulaştırarark, yeni nükleotid dizilimlerle, epigenetik olgularla yaşam fraktal, geometri, lineer olarak, yenilikçi açılımlarla, evrensel genişlemeye uyumlu olarak yoluna devam eder ve devam etmektedir.
Kur’an’ı Kerim Ayetleri: “ Allah’ın ifadesi” dir.
“Göklerde ve yerde olan her şey O’na muhtaçtır. O, her gün yeni bir iş ve oluştadır. RAHMAN/29”
O’nun bu hücre, havza, evren fanusları içerisinde yarattığı: Doğa veO’nun sözü: Vahiy arasında çelişki yoktur diyorum!...
Beşinci Bölüm:
HÜCRE VE HAVZA KÜLTÜRÜ,
Yaşam nedir?.. Erwin SCHRÖDİNGER
Tüm ilmi ve bilimsel sabiteler havza yaşam-yağış alanında, havza fanusunda; hücresel organizmaların, hücrelerindeki organellerin, genlerin; gen ifadelerinin; kalıtım yoluyla korunması ve çaprazlama yaşamsal temaslarıyla, Yaratanın denetiminde, yeniden oluşur, olgulaşır!...
Yeni oluşumların bilişimlerin, duyumların ortaya çıkması ve bunların yaşam süreci boyunca, aynı frekanslerda, rezonansa girip kaydedilmesi ile olgulaşır.
Mezopotamya, Mevarünnehir Akdeniz, İndus, Ganji İli, İrtiş, Volga, Ren, Sen, Dinyeper, Dinyester, Tuna Havzalarında kendine münhasır kültürleri, bu havzaların kalıtımsal gen ifadelerinin enformasyonu, bilgi birikimi, “havza kültü” ,”kültürü” ile olgulaşmıştır.
Dünyamıza, yukarıdan, bir teleskopla havzalara bakıldığında, teleskopun odak noktasında, kendi sınırları içerisinde, kendi fanusunda yaşayan, büyük bir canlı hücre hücre görürüz.
Vücudumuzdaki tüm hücreler gibi yan yana dizilmiş havzaların kendi sınırları içerisinde hareket, Duyumi Duyarlık, beslenme, solunum, sindirim, boşaltım, üretim işlevleri olduğunu, yaşayan bir canlı olduğunu gözlemleriz, deneyimleriz.
Havzaların sırlarını, havza canlılarının kalıtım ile koruyan, bu canlılarının genleri vardır. Havza yaşamına yön veren, nesilden nesile devir olan, kalıtımını sağlayan, şuurlu bir yaratıcının denetiminde olan, tüm yaratılmışların “gen ifadeleri”nden kaynaklı, havza fanusu/havza morfik alanı vardır.
Havza canlılarının gen ifadelerinden kaynaklı, havzaların kendine münhasır sırları vardır.
Havza akarsu, toprak, havza ve enerjisinin; pH ve termodinamiği etkisinde olgulaşan; gen-epigenetik, morfogenetik ve enformatik işlevleri vardır.
Kendi sınırları içerisinde, kendine münhasır, havzaların genlerinden ileri gelen “gen ifadesi”nden kaynaklanan: “havzaların biyolojik aklı”vardır.
Havza canlılarının, kendilerini yaşama bağlayan, yaşamda tutan, havza genomundan kaynaklı “havza aidiyet şuuru” vardır.
Havzada Yaşamın Sırları nedir?
Bu soruya cevap aramanın zamanı gelmiştir!...
“İlkçağlardan beri ve yüzyıllar boyunca, eğitimin en yüce kurumlarına üniversite denmesi bize, bilginin evrensel yanının, itibar edilmesi gereken tek önemli konu olduğunu hatırlatıyor.”
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:11; yazarın önsözü.
Kuramsal ifadeye katkı:
*Erwin Schrödinger gibi, yenilikçi fikirleri ile insanlık tarihine yön veren şahsiyetler; kendi ilgi alanını hep evrensel boyutta, sınırsız düşünmüş…
*Evrensel düşünmesi doğaldır, bilim-ilimin, kültürel gelişimin mantığına, batı aydınlanmasına uygundur!...
Ama!... Hal bu ki!...Zira!... Havza fanusu içerisinde kalarak da fikir yürütmeleri gerekirdi diyorum!...
*Gelmiş geçmiş ilin insanları nedense deney ve gözlemlerini havza bazında yapmayı,anlatmayı yeğlememişlerdir. Benim anlatımlarım ilk olduğu için hevzasal bazda yenilikçi fikirler, aklıma geldikçe zihnimde patlamakta, keşif olunmaktadır.
*Bütünlüklü, holistik düşüncelerini, havza bazında, havza yaşam-yağış alan sınırı kapsamında, havza fanusu içerisinde de düşünmeleri gerekirdi diyorum!…
*Matematik hesap yapanların, ilgilendiği alanın konuları evrensel bazda düşünmelerini anlarım ama idari ve sosyal konularda, sanaatta, edebiyatta havzasal bazda da düşünmeleri gerekirdi diyorum…
*Batıda hiç bir bilim insanı, batı aydınlanmasından olsa gerek, havza fanusu içerisinde kalarak yenilikçi fikirlerini yorumlamamıştır. Hep evrensel düşünmüş, sömürgeci/emperyal oluşumların yolunu açmışlardır!...
*Hiç kimse ama hiç kimse, havza fanusu içerisinde kalıp, “havzasal yaşamın sırlarını”çözmeyi, irdelemeyi, tanımlamayı akıl etmemiş veya etmek istememiştir!...
*Bilginin havzasal yanına itibar edilmediğinden, bazı bilim-ilim dalları, özellikle: “Genetik Bilimi”,“İdari ve Sosyal bilimler” havzasal bazda ele alınmadığı için eksik kalmış, havzasal olguların denetimli sırlarının çözümü sağlanamamıştır…
*Evrensel dinler bile havza bazında yayılım göstermiştir. Nil, Akdeniz, Mezopotamya, helenist kültürün iç içe gelişmesi, biri birlerini etkilemesi de bundandır.
*Karl Marks, “Komünist Manifestoyu “ evrensel bazda ilan etti; yanlış/hata yaptı; havzasal bazda yazsaydı, bireyin mülkiyet ve mülkiyetin devir hakkınını tamamını baskın ulus devlete kaptırmasaydı; “komünal yaşamı” hayata geçirmesi daha kolay olurdu diyorum…
*Bu nedenledir ki!...
*Kurulan yapay devletler, toplumsal/içtimai/sosyolojik olayların barış içerisinde olgulaşmasını sağlayamamıştır.
*Havzalarda sınır ihlalleri yaşanmış,havza sakini emekçilerin; hücrelerinde ki “genifadesi”nden kaynaklı kültürel bütünlüğü çözülmüştür!...
*Etnik ve din-mezhepsel ayrılıkları, kötü siyasal amaçlarla kullanılan havza sakini emekçilerin; üretim değerler: emek-değer, artık-değer, katma-değerleri; mülkiyetleri; devletleri ile birlikte; toprak, su, hava, enerjileri sömürgeleştirilmişdir.
*Emperyalis wahşi batı; Afrika, Amerika, Asyakıtasında; Nil, Kongo, Nijer, İndus, Ganj havzasında; Uzak Doğu da ve yarım adalarında; sömürgeci amaçlarını, milyonlarca insanı katlederek insafsızca uygulamıştır…
*Bu nedenledir ki!...
*İnsanlık, tüm havza yaşam-yağış alanlarında bölgesel ve evrensel savaşları önleyememiş, evrensel barış sağlayamamıştır…
*Evrensel buhran/kaos/ sömürgeci paylaşım, acımasızca günümüzde de artarak devam etmektedir.
*Bu nedenledir ki!...
*3. Dünya savaşının içindeyiz ve savaş; basiretsiz siyasi liderlerin aptalca verdikleri kararlarla artarak devam etmektedir!…
*Hükümran emperyalist/sömürgeci ve çözülmüş işçi devletleri istihbarı güçler; tüm havza yaşam-yağış alanlarında “arka kapı diplomasisi” yaparak, insanlığı pervasızca; siber saldırı ve atom ile tehdit etmekte, tüm insani değerleri ayaklar altına alarak, pervasızca katliam, soykırım yapmakta, havzalaı işgal edip ilhak etmektedirler!…
Sermaye sınıfının, evrensel sömürgeciliğin gücünü; havza sakini emekçilerin, havzasal direnişi, havzasal birliğe dayalı bağımsızlık hareketleri kıracaktır.
“…. Fizikçilerin anlaşılması en zor ve en ürküten silahı olan matematiksel tümden gelim pek kullanılmasada ….”
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:13
Kuramsal ifadeye katkı:
*Fen bilimlerinde matematiksel tümdengelim kullanılsın ama İdari ve Sosyal bilimleri teoride tümel anlatılsa da; pratikde, havza bazında tikel-tekil olarak ele alınmalıdır.
*İlm-i sabiteler elbetteki evrenseldir; dairenin çapını çevresine böldük mü:“
Pi sayısı gibi evrensel “ilm-i sabitelerin”; havza bazına indirgenerek de ele alınması, değerlendirilmesi, irdelenmesinin zamanı gelmiştir diyorum!...
*Havzasal ve evrensel barış için “İnsan ve Sosyoloji/Toplumbilim” havza bazında, havza fanusu içerisinde “tekil-tikel” olarakele alınmadığı için toplumsal buhranlar , kaoslar, savaşlar yaşanmıştır, yaşanıyor, yaşanıyor olacaktır!...
“Organizmaların İşleyişi Kesin Fiziksel Yasalar Gerektirir.”
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:20
Kuramsal ifadeye katkı:
*Fizik anlamda, havza yaşam-yağış alanı canlılarının, havza fanusu içerisinde yaşayışı, işleyişi de kesin fiziksel yasalar gerektirir.
*Metafizik anlamda da “havza morfik alanı”n da, kuantum alanda da; ruh-zihin-beden içleminde ele alırsak…
*Bireysel ve toplumsal bilinç, bilinçdışılık ve kollektif bilinçdışılık gerektirir; “havza aidiyet bilinci” gerektirir.
*pH değerleri ve termodinamiğin yasaları; havzasal yaşam içinde, havzasal fanus içinde öznel-nesnel değerde çalışır.
*Havza akarsuyu, toprağı, havzasının kendine münhasır pH değerleri vardır, ısıl dengesi/termodinamiği vardır; Bu değerler havzada yaşayan mikro ve makro canlılar için hayatidir. Havza mikro-makrobiyomo ve mikro-makrobiyatası bu şartlarda olgulaşur, hayat bulur diyorum.
*Enerji kaynağımız: Güneş; Hareket kaynağımız:“Gen ifadesin’den kaynaklı; gen, genom, epigenetik, morfogenetik ve enformatik yasalar, ilm-i sabiteler; havza sınırları, havza fanusu içerisinde kendine aittir, kendine münhasırdır.
*Havza fanusu içerisindeki hareketlilik, ardışık ve döngüsel olarak devam eder; bü nedenledirki havza canlıları yaşamda kalır ve neslini devamınıkalıtımsal olarak devam ettirirler…
*Havzaya ait tüm maddi-manevi; zahiri-batini bilgileri kaydı, kalıtımı havza fanusu/havza morfik alanı içerisinde kalır; havza morfogenetiği, enformatiği havzasal yaşamın sırlarıdır... Çözümlenmelidir.
“Organizmanın yaşamında önemli rol oynadığı bilinen tüm fizik ve kimya yasaları işte böyle bir istatiksel doğaya sahiptir;
Bunun dışında akla gelebilecek her türlü yasaya uygunluk ve düzenlik, atomların kesintisiz ısı devinimi yüzünden sürekli bozulur ve iş göremez olur.”
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:22-23
Kuramsal ifadeye katkı:
*Organizmanın yaşamında, havza akarsuyu pH değeri ve havzanın termodinamiği; havza yaşam-yağış alanlarında; hem istatiksel hem de kalıtımsal olarak statik, dinamik yaşamsal öneme sahiptir.
*Havza kültürünün, havza fanusunu, pH’ı nın, ısıl dengesi/termodinamiğinin bozulması; organizmaların hücrelerinden başlyarak, tüm havza habitatınını bütününü holistik anlamda etkiler.
*Havza kültürünü hücresel ve havzasal bazda etkileyerek, olum-olumsuz yönde olgulaşan, yeni nesil, kalıtımsal epigenetik mutasyonlara sebep olur diyor genetikçiler!...
*Hücresel, kültürel yapısı bozulan canlıların yaşamını idame ettirmesi, hayatta kalması güçleşir!...
*Beslenme alışkanlıklarını değiştirir, neslini devam ettirmesini engeleler!...
*Güçlü devasa yaratılmışlar olmasına rağmen, dinazorlar, mamutlar gibi yaşamdan kopmasına, kaybolmasına neden olur.
Fizik ve kimya yasaları, “karekök-n” düzeyinde olası bir göreceli hata oranı içerir.
Burada “n,” yasanın geçerli olması için sisteme katılması gereken molekül sayısıdır;
Belirli bir açıdan amaçlanan ya da belirli bir deney için önemli ve uzam ya da zaman (ta da her ikisi birden) alanlarında geçerlilik kazandıracak sayıdır.
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:32
Kuramsal ifadeye katkı:
*Epigenetik değişiklikler “karekök-n “ nedeniyle olgulaşır…
*Molekül sayısı, dizilimleri, bağları; Kromozomlar, kromotinler, genler, G-S ve A-T dizilimi/doğal dizilim/izomerler tesadüfü değildir.
*Nizam-ı Alemin sahibinin, her olgusununi bir “ilm-i sabitesi” vardır diyorum.
*Sisteme katılması gereken molekül sayısını, dizilimleri, bağları çevre şartları/havzasal şartlar; havzaların pH ve termodinamiği/ısıl dengesi belirler diyorum!?…
*Sisteme katılma sayısını “gen ifadesi” belirliyor. Bu bilincin, “gen ifadesi” nin kaynağı da: Allah’dır.
*İnsan iradesi ile çevre kirliliği yaratırsa, ilah-i nizama müdahele ederse, kendi sonunu, kendi kıyametini hazırlar!…
*Bu nedenledir ki sömürgeci sosyolojik yapılanmalara, havza sakini emekçiler tarafından son verilmelidir!...
*İnsanoğlu, yenlikçi:“İnsan ve toplumbilim/sosyolojik” yapılanmalarla, havza bazında, gen ifadesinden kaynaklı, doğal içtimai yapılanmalarla, “havzada ortak yaşamı” sağlayarak, 3. Milenyunda havza bazında yoluna devam etmelidir diyorum.
*Çünkü evrensel bütünlüğü sağlamak çok zor alup; havzasal bütünlüğü sağlamak daha kolaydır diyorum…
“Alt yazı notu: Kromatin sözcüğü, mikroskopla gözlemleme tekniğinde kullanılan bazı boyama süreçlerinde “renk alan madde” anlamına gelmektedir.”
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:32
Kuramsal ifadeye katkı:balı.
*Kaderimiz, bir noktada, kromotin iplikçikleri üzerinde dizilmiş DNA’larımıza, genlerimizi ifadelerinden kaynaklı, moleküler dizilimler bağlıdır.
*İnsanoğlu, çevresel faktötlerde olumlu-olumsuz değişiklikler yaptığı için, yaşamını örüntülemekte epigenetiğini olgulaştırmaktadır.
*Kendi bilincini olumlu-olumsuz örüntüleyerek; günah-sevap işleyerek kaderine; denetimsiz-denetimli olarak yön verebilmektedir.
*Kromotin iplikçikleri üzerinde yaşana öznel ve nesnel değerler iç içe geçmektedir; ruh-zihin-beden üçleminin, içlemini, felsefesini yapabilene aşk olsun diyorum!?…
“Kromozomda belirlediğimiz şey ise bu farklılığın bulunduğu yerdir.
Teknik dilde buna “lokus” ya da temelinde yatan varsayımsal maddi yapıyı düşünürsek “gen” diyoruz.
…….
Boyutla ilgili olarak, biri genetik bilgileri temel alan (üretme bilgileri), ötekisi ise hücre bilimi bulgularına dayanan (doğrudan mikroskopla gözlem) bir birinden bütünüyle bağımsız iki, ayrı tahmin yaklaşım söz konusudur.”
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:46
Kuramsal ifadeye katkı:
*Hücre, organizma ve havza fanusunu karşılaştırdığımız da, yaşamsal anlamda, benzer kesişim noktaları olduğunu görürüz…
*Hücre, organizma ve havza fanusunun, varlığınının devamını sağlayan, sınırları içerisinde yaşamsal: Hareket, solunum, Duyum, Beslenme, Boşaltım, üreme, Büyüme, Savunma organları olan; sınırlarında geçişkenlik özelliği olan canlılık vasfı taşıyan mikro ve makro büyüklükte varlıklardır…
*En önemli kesişim noktası: “gen ifadesi”nden kaynaklı, biri birlerini bütünleyen, kalıtımlarını koruya kesişim noktaları olup; gözlem ve deneye dayanarak ilgili uzmanlarca fizik ve metafizik olguları belirlenmektedir…
“Dolayısıyla mutasyon kesinlikle kalıtım sistemindeki bir değişimle ilintilidir ve kalıtım malzemesinde gerçekleşen bir değişiklik olgusuyla açıklanması gerekir.
Aslında kalıtım mekanizmasını ortaya çıkarmış olan önemli soy yetiştirme deneylerinin büyük bir bölümü, mutasyona (ya da pek çok durumda çoklu mutasyona) uğramış bireylerin, mutasyona uğramış ya da farklı mutasyonlara uğramış bireylere, önceden tasarlanmış bir plan uyarınca çaprazlanmasından elde edilen döllerin dikkatle incelenmesi oluşturuyordu.
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:53-54
Kuramsal ifadeye katkı:
*Paul Nurse, epigenetiği tanımlarken:”Epigenetik, hücrelerin, genlerini, oldukça kalıcı biçimde açmak ya da kapamak için kullandıkları kimyasal tepkimeler grubudur,”der.
*Yani, mutasyonun kalıcı biçinde molaküler düzeyde oluşan kimyasal tepkimeler grubu olarak tanımlar…
* Mendel’in bezelyeler üzerinde ki, soy yetiştirme deneyi, mutasyona uğramış bezelyelerin, orantısal renk ve boy değişiminin kalıtımsal bilimsel, gözlemidir, deneyidir.
“Darwin’in kuramında, “küçük rastlantısal değişiklikler” yerine “mutasyonlar” sözünü koymanız yeterli olacaktır (tıpkı kuantum kuramının “kesintisiz enerji iletimi” yerine “kuantım sıçraması” sözünü geçirdiği gibi).
Diğer tüm açılardan biyologların çoğunluğunun görüşünü doğru yorumluyorsam, Darwin’in kuramında yalnızca küçük değişiklikler gereklidir.”
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:54
Kuramsal ifadeye katkı:
*Darvin, Amazon Havzasında türlerin kökenini araştırırken; “türlerin kalıtımı”nda bi haber dolaşıyordu…
*Evrim teorisini, mendelin deneyimi, gözlemi çürüttü. Pek tabii ki, “genetik kalıtımın” tespit edilmesi; mikroskopun teknik özelliklerinin iyileştirimesine, hücrenin çekirdeğinin içinin bile gözlemlenebilmesine bağlıydı!...
* Kalıtımın, DNA üzerindeki nükleotidlerin dizilimi,” gen ifadesi”n den kaynaklı olduğu görüldü ve Mendel haklı çıktı…
*Artık moleküler biyoloji sayesinde, genlerin, kalıtımsal anlamda neleri yaptığını biliyoruz.
“… Bu maddi yapılar ancak bir molekül olabilir. Atomlar arası bu ilişkilerin varlığı ve zaman zaman ulaştıkları yüksek kararlılık hakkında, kimya bilimi o dönemlerde geniş kapsamlı bilgi derlemiştir. Fakat bu bilgi bütünüyle deneyseldi.
Moleküllerin doğası çözülememişti; molekülün yapısını sabit tutan atomlar arasındaki ortak bağ, herkes için tam bir bilmeceydi.
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:69
Kuramsal ifadeye katkı:
*Mutasyona sebep atomlar, moleküller arası ortak bağlar, atom dizilimleri evrensel boyutta çözüldükce; canlı yaşamın, çevrenin/havzasal yaşamın sırları da çözümlenmelidir diyorum…
*Her havzanın canlı organizmalarının, hücre bazında ki atom dizilimleri, moleküler yapılanmaları, geni ifadesinden kaynaklı “havzakültürü”ve”havza kültü” olugulaşmaktadır…
*Havza pH ve termodinamiğinden, genomundan, “gen ifadesinden” kaynaklı tipik organel, organizmalarının mutasyona uğranmasına, havzaya münhasır, türlerin çeşitliliğinin/havza habitatının olgulaşmasına, oluşmasına neden olduğunu, biyologlar deneyimleyebilmek de ve gözlemleyebilmektedir…
*Gen ifadesi, Yaratanın ifadesidir, havza bazında olgulaşan bilinç, kült, kültür, “gen ifadesi,” hücrelerin ve havzanın kültürünü; havza aidiyet bilincinin, kültünün, kültürünün kaynağıdır, havza doğal kültürünü, kültünü oluşturur, olgulaştırır.
*Geçmişte, tüm havzalarda yapılan, tapınaklar; (Kabe, Gübekli Tepe, Ziggurat, Mısır Piramitleri, Budha heykelelri, Orta Amerika Pramitleri, ve sayısı tapınaklar da yapılan ritüeller, dini törenlerler, havza kültünün, kültürünün ifadesidir…
*Havza organizmalarının “gen ifadesi”nden kaynaklı oluşan“havza kültürü”nün; “ havza kültü”nün,” toplumsal yansımasıdır…
*Havza organizmalarının, günümüze kadar, beyinde bulunamayan maddi maddi hafıza izleri…
*Carl Gustav Junk tarafından, “bireyel bilinç, bilinçdışılık; kollektif bilinçdışılık” olarak tanımlanmıştır…
*Ardılı Rupert Sheldrak, bireysel kollektif bilinci, bilinçdışılığın; kaybolmadığını; alışkanlıklardan kaynaklı oluşan “ Morfik Alan”,”Morfogenetik alan”frekansı, rezonansı ile tanımlamış, hipotez olarak ortaya koymuş ve ilk kez yenilikçi fikir olarak mevzuu bahis etmiştir…
*Morfik Rezonans hipotezinin tüm amacı, doğadaki, fizik yaşamda ki, fizik kuvvetlerden, diyalektik sıralanımdan, dizilimden, ardışık, döngüsel,sıralı olgulardan, devinimdendaha fazlasını olduğunu ima etmektir.
*Ben, yaşam yoğunluğunun, alışkanlıkların, “havza fanusu” içerisinde yoğunlaştığı, biriktiği, oluştuğu, kalıtımsal olarak olgulaştığı, “havza aidiyet şuuru”nu olgulaştırdığı inacındayım diyorum…
*Rubert Sheldrake: Dünyanın biri birlerinden çok uzak bölgelerinde/havzalarında gerçekleşen bağımsız keşifleri ve paralel icatların sebebi olarak “morfik alan” fikirlerin şekillendi alanların bahsini etmiştir.
*Erwin SCHRÖDİNGER:”Gen ifadesini”in, moleküler düzeyden ilerisini görmezlikten geliyor, beynimizde izleri bulunamayan bilincin, bellek bankası olmayan bilincin, bir yerlerde toplandığı kesin…
*Ben bu bilincin “havza morfik alanı” da, havza fanusunda toplandığı, “havza aidiyet bilincini”,” havza Kültü”,”havza kültürünü” olgulaştırdığu inacındayım.
*Bireysel bilincin, canlının aurasında, kollektif bilincin, havzanın aurasında, dünyamızın aurasunda, evrensel bilincin ayın, güneşin, galaksileri aurasında ve tüm bilinci Yaratacısının aurasında/nurunda toplandığı, manyetik etki alanında, mıknatıs gibi çektiği inancındayım.
“Bu durumda ilkeyi kuantun kuramı sağlar. Mevcut bilgilerimiz ışığında kalıtım ilkesi, kuantum kuramıyla yakından ilintili hatta bunun temeli üzerine kurulmuştur.
Bu kuramı, 1900’de Max Planck keşfetmiştir.
…..
Kuantum kuramı cephesinde, 1926-1927’de kimyasal bağların kuantum kuramını belirleyen genel ilkelerinin W. Heitler ve F.London tarafından belirlenmesi gerekecektir.
….. “kuantum sıçramaları”ile mutasyon arasındaki bağlantıya doğrudan işaret edebilmek, yani şu an için çok dikkatimizi çeken şeye el atmak mümkün görünüyor.
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:70-71
Kuramsal ifadeye katkı:
*Havza Fanusu, pH ve termodinamiği/ısıl dengesi, kuantum sıçramasının, epigenetiğin sebebidir diyebilir miyiz...
*Mutasyon, atom altı dünyasından , “genifadesi”ne; gen ifadesi de çevresel etki ile epigenetik üstünlük ile kalıtımsal mutasyona dönüşür inacındayım…
*Gen ifadesinden kaynaklı, havza kültü/kültürü, havzanın çevresel şartlarından kaynaklı mutasyona uğrayarak olgulaşır diyorum…
“… kimyacıların deyişiyle, izomer bir molekül yani aynı atomlardan meydana gelen ama farklı bir düzenleniş barındıran bir molekül oluşur, biyolojiye uygulandığında ise, aynı “lokus” da ki, farklı bir “alel” i temsil eder, bu durum da kuantum sıçraması da mutasyona denk düşer.”
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:76
Kuramsal ifadeye katkı:
*Bu oluşumların, izomerlerin dizilim sırrı; aynı zamanda havzasal yaşamında dizilim sırrıdır. Bu sır, havzasal yaşamın sırrı; Havza fanusundaki yaşamda saklıdır.
*İzomerlerin, moleküllerin dizilimi, Havza Akarsuyu, toprağı, havasının pH değeri ve havza fanusunun ısıl dengesi/termodinamiğinde gizlidir.
*Havza organizmalarını hücrelerinde, alel gen ve lokus farkı, havza fanusunda; ardışık, sıralı, döngüsel olgolaşan; sürekli devinen iklimal yapıdan kaynaklıdır.
*Havzaların termodinamiğinden, ısıl dengesinden, kaynaklananardışık, döngüsel, sıralı ve devingen yapı; havza fanusu içerisinde cerayan eden mevsimsel iklimal faaliyetler; mutasyona sebep olabilir ve bu durum, artık havza fanusu içerisinde irdelenmelidir diyorum…
*Havza termodinamiğinden mütevellit/dolayı oluşan mutasyon, havzasal türlerin oluşumunu, havza habitatının olgulaşmasını sağlar kanısındayım…
“genin bir molekül olduğu varsayımını, gözlenen kalıcılığın tek mantıklı açıklaması olarak, kuantumcu olmayan bir fizikçinin ağzından aktarmıştık.
İzometrikle, ışık enerjisiyle ve izomer geçişinin olasılığını belirlemede W: kT oranının çok önemli rolüyle ilgili değerlendirmelere gelince- bunların hepsi tümüyle deneysel- gözlemsel yöntemlere dayandırılarak ve kuantum kuramına hiç başvurmaksızın da pek ala anlatılabilirdi.
…..
Kuantum mekaniği, pratikte doğada rastlanan her türlü kümelenmiş atom oluşumlarını, en temel prensiplerden yola çıkarak açıklayan ilk kurumsal yaklaşımdır.
Heitler-london bağı, eşsiz ve kuramın çok önemli bir bölümü olup kimyasal bağları açıklamak amacıyla icat edilmiş değildir.”
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:82
Kuramsal ifadeye katkı:
*Bir molekül olan genin, izomerik dizilimlerinin, gen ifadesinden kaynaklı ardışık, sıralı ve döngüsel olarak çekirdek fanusu içerisinde yeniden tezahürü; hücresel, havzal sırrın oluşumunu, olgulaşmasını kendi içinde barındırır.
*Hücresel ve havzasal yaşamın sırları, Biyogenetikçiler tarafından,; Geliştirilmiş mikroskopların, objektifnin, odak noktasına düşen, izomerik görüntülerin gözlemsel ve deneymsel ölçümleri ile ilm-i sabiteleri keşfedilerek gün yüzüne çıkarılacaktır.
*Klasik fizik mekaniği, diyalektik zincirin, lineer “nesnel” değerlerini matematiksel, fizik formüller ile tespit ederken…
*Kuantum fiziği “öznel” değerlerin, diyalektik fraktal, helezonik değerleri, oluşumları, holistik olguların tespitini yapacaktır…
*3.Milenyum kuantik yaşamın sırlarının açığa çıktığı dönemi içinde barındıracaktır…
*İnsanlık bu ilm-i sabiteler ışığında, demokrasinin: ortaklık olduğunu yeniden kavrayacak ve yenilikçi sosyoloji: “havzda ortak yaşamı” idari, siyasi, iktisadi, askeri ve istihbarı anlamda yapılandırarak ,”Havza İşçi Devleti”yoluna devam edecektir!...
“Her bir atom ya da atom grubunun diğerlerine bütünüyle eşdeğer olmadığı (periyodik yapıda ise eşdeğerdirler) ve bireysel bir rol üstlendiği giderek karmaşıklaşan organik moleküllerde durum budur.
Buna a-periyodik kristal ya da katı diyebilir ve hipotezimizi şöyle ifade edebiliriz.
Genin belki de bütün kromozom ipliğinin a-periyodik bir katı olduğuna inanıyoruz.”
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:87
Kuramsal ifadeye katkı:
*Kalıtımı sağlayan sadece genler değil, bütün kromozom ipliğinin olduğu düşüncesi ileride ispatlanabilir mi bilmem…
*İnorganik maddenin disiplininde, maddenin veya bileşiklerinin oluşumunda, nispeten gözlemlenebilir bir olgu olmakla birlikte!?...
*Organik maddeni kalıtımsal disiplininde ardışık, dögüsel, sıralı oluşumunda farklılıklar; a-periyodik olgular; çevresel/havzasal yapıdan kaynaklı epigenetik mutasyonların tespiti yapılabilmektedir.
“Burada açıklamak istediğimiz şey, genin bir molekül olduğu, bilgisi ile artık, taşıdığı minik şifrenin, epey karmaşık ve belirlenmiş bir gelişim planına eş düşebileceği ve ayrıca bunu hayata geçirecek araçlara da bir şekilde sahip olabileceği düşüncesinin mümkün olduğudur.”
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:88
Kuramsal ifadeye katkı:
*Havza genomunun, havzadaki canlıların taşıdığı genlerin toplamı olduğu…
*Biyogenetikçilerin, evrene yayılmadan önce “havzasal yaşamın sırlarını” kültünü, kültürünü “gen ifadesini”havzaları baz alarak irdelemeleri gerekir diyorum!?...
“Yaşam, maddendin, yalnızca onun düzenden, düzensizliğe gitme eğilimini temel almakla kalmayıp kısmen de muhafaza edilmiş mevcut düzeni üzerinde kurulan düzenli ve yasalara uygun davranışıdır.”
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:98
Kuramsal ifadeye katkı:
*Yaşam: Gen ifadesinden, termodinamiğindan kaynaklı, havzasal yaşamlardır.
*Havza yaşamı, havza düzeninden, havza düzensizliğine gitme eğilimindedir. Bu düzensizliği sömürgecilerin kültü, kültürü; yerelin kültü- kültürünü ortadan kaldırarak hızlandırmaktadır.
*Havzasal doğal düzeni bozan en önemli, düzensizlik; Havza akarsuyununun akışını engelelyen, enerji üretimlerinden kaynaklanan HES ve su regülâtörleridir.
*Doğal enerji kaynakları, güneş panelleri, rüzgârgülleri gibi araçlar, tarımsal üretim için kullanılamayan arazilerde, çöllerde çoğaltılmalıdır.
*Havzasal Yaşam, havza canlılarının, “genetik kalıtımı”nı koruyarak, kalıtımın yasalarına/ilmi ve bilimsel sabitelere uygun doğal davranışlardan kaynaklı yaşamdır…
*İnsanlık bu yaşamın sırrına vakıf olup, yenilikçi, ortak sosyolojik yapılanmaların yolunu bulmalıdır.
“Nernst’in Teoremi:
Fiziksel bir sistem, yani atomların herhangi bir türden ortaklığı, ne zaman “dinamik yasası” (Planck’ın kullandığı anlamda) ya da “düzenek özellikleri sergiler?
Kuantum kuramı bu soruya çok kısa bir yanıt veriyor. Mutlak sıfır sıcaklığında sıfır sıcaklığına yaklaştıkça, moleküler düzensizliğin fiziksel süreçler üzerinde her hangi bir etkisi kalmaz.”
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:119
Kuramsal ifadeye katkı:
*Havza termodinamiğinin, havza canlılarını, hücrelerinin, yaşamı üzerine olan etkis; hücre sınırında biyokimyasal etkileşimler ile vuku bulmaktadır.
*Biyokimyasal etki, havza bazında, havzasa sınırlarında ki geçişler iklimal hareketlerle deneyimlenmekte ve gözlemlenmektedir.
*Biyokimyasal etkiler hücre ve havza fanusu sınırlarında vuku bulan geçişlerdeki etkisi dikkatle irdelenmeli, havzasal yaşamın sırları, kültü, kültürü yeni baştan hücre ve havza bazında okunmalı mıdır?!...
“Organizmanın da katılar gibi davrandığı açık ve net; kalıtım mekanizmasını oluşturan a-periyodik kristal, ısı hareketinin düzensizliğinden büyük ölçüde korunmuştur.
Fakat lütfen beni, kromozom ipliklerini, “”organik makinelerin dişler” olarak nitelendirmekle suçlamayın.
…. Tarif etmeye çalıştığım bu “dişlilerin” çok hücreli organizmalarda ortaya koyduğu ilginç dağılımdır; ikincisi ise, bu “dişlerin” insan yapımı olmayıp daha çok tanrının kuantum mekaniği çerçevesinde ortaya çıkmış bir şaheser olmaları.”
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:120-121
Kuramsal ifadeye katkı:
*Kalvin: -273 sıcaklık; evrenin hiçbir noktasında mevcut değildir. Bu nedenle uzayda düzensizlik ( Entropi) her noktasında devam etmektedir ve de anlaşılan o ki!?.. Kıyametimiz kaçınılmazdır.
*Başka bir deyişle, Yaşam nedir? Sorusuna atomların/izomerlerin, dizilimlerinin ortaklığıdır cevabı yakışır. – 273 kalvin sıcaklığı kâinatın hiçbir yerinde bu soğukluk -273’den fazla değildir.
*Yaşamın, termodinamiğin yasaları çerçevesinde zuhur ettiğini, atomun, moleküler dizilimlerinin, izomerlerin olgulaştığını belirtmemiz gerekir kanısındayım.
*Tüm kâinatta sıcaklık bu ısının üstündedir, bu nedenle fizik âlemde düzensizlik vardır ve hayat, yaşam düzensizlik içinde atomların ortaklığı, molekülsel dizilimler ile izomerler ile kendi kimyasını olgulaştırarak devam eder.
*Şu anda kara deliklere sürüklenmediğimizinaksini kim iddia edebilir…
“Öyleyse, aşağıda iki öncülden, doğru ve birbiriyle çelişmeyen bir yargıya varabilir miyiz, bir bakalım:
İ) Bedenim, Doğa yasaları uyarınca çalışan yalnızca basit bir makinedir.
İİ) Doğruluğu tartışılmayacak kendi deyimlerim sayesinde biliyorum ki bedenimin hareketlerini yönlendiren benim ve bu hareketlerin kaderimi belirleyen çok önemli sonuçlar doğurabileceğini öngörüyor ve bunların tüm sorumluluğunu da hissediyor ve üstleniyorum.
Bu iki olgudan elde edilecek tek çıkarım, bence “atomların hareketlerini” doğa yasaları uyarınca denetim altında tutan biri varsa, benim, o kişi olduğumdur; kelimenin en geniş anlamıyla bir bay’den, yani “ben” demiş ya da “ben”i hissetmiş bir bilinçli zihinden söz ediyorum.
Eski büyük Upanişadlar’da ATHMAN=BRAHMAN kavramını kabul etmek…
……. Bu nedenle Vedenta âlimlerinin ana çabası da, sözcüklerle dile getirme aşamasından sonra, bu muhteşem düşünceyi özümseyebilmekti yalnızca. “
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:123-124
Kuramsal ifadeye katkı:
*Atomun ve moleküllerin dizilimleri, izomerleri kontrollüdür, hareketleri bilgi iletişimleri/ enformatiği, Yaratıcısının denetimi altındadır.
* “Bir ben var o da benden içeri. “- Yunus Emre dizesinde tanımladığı ben:“bilinçli zihin” Yaratıcının, kuluna, sınırlı-süreli bahşettiği “can”ıdır…
*Zahiri âlemde sınırlı-süreli ve batını âlemdedaimiliği olan; Allah’ın kuluna bahşettiği, enerji boyutu olan: “ ruh”u dur, “nur” u dur.
* Erwin SCHRÖDİNGER, “Bilinçli zihinden” bahsederken, varlığımızın farkına birkez daha varıyoruz. Descardes:”Düşünüyorum, o halde varım,” derken bunu kast etmiş olabilir mi?... Olabilir diyorum.
*Bu nedenle dir ki bu kitabımın yazımına,
“Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla” başladım...
*Rahman, Rahim, Athman, Brahman dil olarak aynı kökten geliyor, çünkü insanlık aynı kökten geliyor, tüm farklılık oranı genetikbilimi: % 1,5 olarak tespit etmiştir…
*Budha, Teo, Zen, Konfüçyüs’ün bilinmeyen sır elçileri olduğunu dilendirenler haksız da değil yani!?…
*Hücre ve Havza fanusu kültürü-kültü: Havza organizmalarının, tüm canlılığın; hücrelerinde ve havza fanusunda kalıtımsal olarak yapılandırılır…
* Hücre ve Havza fanusu kültürü-kültü: Epigenetik değişimler ile mutasyona uğramakla birlikte; “gen ifadesi” kontrolünde, kalıtımsal, sıralı, ardışık , atom dizilimi/izomerlerin; moleküler dizilimlerin, amino asitlerin, proteinlerin kültürü,canı, ruhu, kültüdür.
“Sinir sistemimiz, türümüzün hala soy oluş dönüşümünü gerçekleştirdiği yerdir; mecazen, (bitkisel) gövdemizin “tepe noktası”dır.
Artık genel hipotezimi şu şekilde özetleyebilirim: Bilinçlilik, canlı maddenin öğrenme edimiyle ilişkilidir; bu süreçteki nasıl’ın bilgisi(“knowing how” Können: nasıl olduğunu bilmek, bilinçdışılık mıdır? İrdele)ise bilinç dışıdır.”
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:138
Kuramsal ifadeye katkı:
*Nöronlarımız: Tanrı parçacığıdır. Öğrenme edimimizin temelini nöronlarımızın, elektrik üretimi, elektrosu olgulaştırır. Temel enerji kaynağımız Güneştir.
* “Yaradan’ımızın halefiyiz.” Bu hüküm:Kur’an’ınhükmüdür; yani, Allah’ın ifadesidir.
*Biyo-nöronlarımızın, fonksiyonU: Bilincimiz, öğrenme edimimiz ve öğrenme edimiyle yapılandırdığımız İ bilinç, bireysel bilindışılık, kollektif bilinç, nöranlarımız üzerinden, içten mitokondriyal enerji ile dıştan aldığımız güneş enerjili duyum ile olgulaşan oluşumdur.
*Engramlarımızın, beynimizdeki yeri noktası henüz tespit edilemedi…
*Bireysel ve kollektif bilinç, bilinçdışılıktan bahsedilmekte ve kollektif bilinci saklayan morfik alanların tanımlamaları yapılmaktadır…
*”Havza Morfik Alanları” nın kendine münhasır morfogenetik alanlar olabilaceği iddiasındayım…
“Bizler ne kadar fazlaca bencil olsak da, pek çoğumuz ulusçuluğun vazgeçilmesi gereken bir kötülük olduğunu görmeye başladık.
Burada belki çok tuhaf bir şey ortaya çıkabilir. İkinci adım yani halklar arasındaki mücadelenin pasifleştirilmesi, ilk adıma hala ulaşılmamış olunması nedeniyle mümkün olabilir ve böylece bencil motivasyonlarımız da hala etkisini korur.”
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:142-143
Kuramsal ifadeye katkı:
*Havza fanusu içerisinde ki organizmaların, tüm nöron hücreleri, holistik/bütünlük içinde hareket etme kabiliyetine, “havza aidiyet bilincine,” doğuştan, yaratılmış kültüne, kültürüne, bireysel ve sosysal, kollektif bilince, bilinçdışılığı bilgisine sahiptir.
*Genel hipotezim şu: Havza fanusu bilinci, havza yaşam-yağış alanı içerisinde zuhur etmiş, canlıların; doğuştan gelen “gen ifadeleri”n den kaynaklı; doğduktan sonra çevrenin/havzanın etkisinden kaynaklı;bireysel ve kollektif öğrenme edimleridir, “havza aidiyet bilincidir…
* Evet, katılıyorum: “Knowing How” nasıl olduğunu bilmenin cevabı,” havza morfik”,” havza morfogenetik alanında,” ataların gölgesinde kalmış, havza bilinçdışılığında aranmalıdır diyorum!...
*Kavmiyet, ulusculuk her ne kadar, burjuvazinin ileri sürdüğu yapay sosyoloji olmakla beraber, Havzsal bazında ulusculuk, “havza aidiyet şuuru”kapsamında birleştirici rol oynar…
*Ulusal Halklar arasındaki yaratılan yapay mücadelenin pasifleştirilmesi; doğal enformasyonun/bilgi akışınınolgulaştırdığı:” havza aidiyet bilinci”nin öne çıkarılmasıyla mümkün olabilir!...
*Ulusalcılık, biraz da burjuva bencilliğidir, emekçilerin kuruduğu komün devletlerde geçer akçe olamadı ulusculuk.
*Ulusculuk, ulusal kültür, ulusal kült doğal bir olgudur, Kur’an ifadesidir ve Nas ile de çelişmez…
* Ama emperyalist/sömürgeci güçler tarih boyunca “ulusculuğu,” hükümranlığını korumak adına; havza fanusunda, tüm havza yaşam-yağış alanlarında olgulaşmış tüm sosyolojilerde/ içtimai yapılandırılmalarda/devletlerde kendi çıkarı için kullanmıştır.
*Kurulan işçi devletlerinde/komün devletlerinde bile; hâkim ulusun hükümranlığı sağlayan komünistler bile, bir nevi sömürgeci burjuva hastalığına tutulmuştur…
*Kurucuları bu hastalığı:” burjuva hastalığ”ını uyardıkları halde; Doğu bloku ülkeleri, Yogoslavya, Romanya, Polanya, Çekoslovakya gibi… veSSCB’nin, ÇİN’in çözülmesinin sebebi habis“burjuva hastalığına “yakalanmaları ve kapital kurbanı olmaları; yeniden emperyalist kapitalist sisteme entegre olmalarıdır…
*Havza fanusunun asli sahibi olan, havza sakini emekçilerin; havza aidiyet bilinci ile hareket etmeleri, bağımsızlık savaşı vermeleri; sosyolojik anlamda, sosyologlar tarafından 21. Yüzyılda, dikkatle izlenmeli, gözlemlenmeli, deneyimlenerek irdelenmelidir.
*Havzalarda, halklar arasında mücadeleni pasifleştirilmesi, sömürgeci güçlerin havza yaşamından çıkarılması anlamı taşır.
*Tarih boyunca yaşanan, büyük güçler, büyük savaşlar, işgaller kavimlerin, kültürlerin, kültlerin iç içe geçmesine neden olmuştur…
*Bu nedenledirki, havza sakini emekçiler, ulusalcılığı ikinci plana atmak, havzasal zenginliklerini, kültürünü, kültünü korumak adına; “havza işçi devleti” kurmak durumundadırlar…
“Lamark, organın (a) kullanıldığını, böylece (b)geliştiğini ve (c) bu gelişmenin yavrulara aktarıldığını düşünüyordu. Bu görüş yanlıştır.
Organın (a) rastlantısal çeşitlenme geçirdiğini, (b) kullanımı yararlı olan çeşitlemelerin doğal seçilim sayesinde biriktiğini ya da en azından vurgulandığını, (c) bunun da kuşaktan kuşağa sürerek seçilen mutasyonun kalıcı gelişme sağladığını göz önünde bulundurmalıyız.”
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:150-151
Kuramsal ifadeye katkı:
*Günümüz kalıtım bilgilerine göre üçü de yanlış varsayımlardır. Kalıtım, genler üzerinden olmaktadır. Kalıtımsal değişimin de genler üzerinden “gen ifadesi”denetiminde, mutasyona uğrayarak olgulaşmaktadır diyorum…
*Yaşam süresi içerisinde, havza bazında, bazı uzuvlar yetenek kazanabilir. Ancak canlının bu yeteneği, kalıtımsal olarak epigenetik çeşitliliğini sağlar; Kalıtımsal, mutasyonlar gen ifadesi ile olduğu bilinmektedir.
*Gen ifadesinde ki değişiklik, genetik bülünme, ayrışma esnasında, havza yaşam-yağış alanı, ph ve termodinamik değerlerin ani değişimi ile vuku bulması gerekir ki bu daha mantıklıdır.
*Bir maden topografı olarak, belirlenen hedefe, cevhere ulaşmak emelimdir, bu defa hedefimi kendim belirledim, biyogenetikçilerin işine burnumuzu fazla soktuk biraz geri duralım mı?... Ne de olsa deplasmanda oynuyoruz?...
“Aslında bilim insanı yalnızca iki şeyi dayatır: gerçeği ve dürüstlüğü; bunu da hem kendisine hem de diğer bilim insanlarına dayatır.”
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:164
Kuramsal ifadeye katkı:
*Şimdi bu iki ilkeye havza bazında ele alırsak, samimiyeti de eklemek gerekir. Havza sınırları, havza fanusu içerisinde, “havzada ortak yaşam” gerçeğini, dürüstlük ve samimiyetle bu gerçeği itiraf etmeliyiz.
*Benim de burada üzerinde durduğum üç şey var:
(a) Havzaların sınırları, havza fanusu olduğu gerçeği;
(b) Havza pH ve termodinamiğinden, gen ifadesinden kaynaklanan; Yaratan’ından denetimli, düzenli, kalıtımsal, diyalektik sıralanıma döngüsel, ardışık, devinimsel, yaşam ile uyumlu, moleküler düzeyde, amino asit ve protein dizilimleri olduğu fikri dürüstlüğü…
(c ) Bu gerçekliği samimi olarak itiraf etmek.
“Alt yazı:
Bilim (Wissenschaft) dediğimiz şeyin tamamı, her türlü bilginin köklerini barındıran ruhun bir fonksiyonudur.
Ruh tüm kozmik mucizelerin en büyüğüdür.
Dünyanın nesne olarak olmazsa olmaz koşuludur. (contitio sine qua non)”
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:166
Kuramsal ifadeye katkı:
*İsra süresi 85.Ayet: “Sana ruh hakkında sorarlar. De ki: Ruh rabbimin emrindedir ve size pek az bilgi verilmiştir.”
*Felsefe bilimin; bilim, ilimin; ilim, ruhun; ruh fizik ve metafizik âlemin; yani tüm nesnel ve öznel değerlerin,”ortak alanı: kozmosun,” kozmik, uzamsal yorumudur.
*Nesnel ve öznel değerlerin tümü Rabbimin emrindedir.
*Atomun molekülün dizilimi, “gen ifadesi” rabbimin emrindedir.
*Ruhun da (Atom) dizilimi/kodlaması, ardışık, döngüsel, sıralı, devinimsel yazılımı da olması gerekir diyorum.
*Bu yazılımın, “Levh-i Mahfuzda” olduğu, kutsal kitabımız Kur’an’ı Kerim’de belirtilmiştir.
*”Beyin donanım, akıl yazılım, zihin/zeka işletim sistemidir,”der: Beyin cerrahı: Prof, Dr. İsmail Hakkı Aydın.
*Her beynin, nöronun, diğer nöronlarla, tüm organizmaların nöronlarına, beyinlerine, hatta tüm kozmoza duyarlı olduğunu söyler aydınımız…
*Beynin kontrolünden çıkan hücre radikalleşir, kanserleşir, kontrolsüz büyür ve hayati işlevleri bozar ve organizmayı yok eder.
* Harf, rakam, kelime, tümce, paragraf, başlık, sanat eserleri, felsefe, keşifler; id, ide, idea,zihin/zeka:işletim sistemi üzerinden; akıl/yazılım ile tüm bilgiler deney ve gözlem yapılarak, beyin/donanımı, evrensel, kozmoz “enformatik alanı” olgulaştırır diyorum…
*Ruh-zihin-beden üçlemi/bütünlüğü: Bütünsel/holistik varlığımızdır.
*Ölümden sonra da ruh varlığımız, bütünlüğünü korur ve ahret yaşamına devam eder.
*Evren ve ahiret yaşamı bir bütündür, ayrı düşünülemez,” der. Prof.Dr: İ. Hakkı Aydın…
*Bu sıralanım, her iki alem, yani, fizik ve metafizik alem için, Zahiri, Batini; hatta Berzah alemi için ardışık, döngüsel, devinimsel yaşamdır diyebilir miyiz?...
Allah bilir diyelim!…
*Varlığımız ulusumuza, havzamıza, toprağımıza armağan olsun. “Şehadet” kavramının yeri tam da burasıdır.
*Ancak ruhun bilgisi, kodlaması/dizilimi yaratanın emrindedir.
*Bize “pek az bilgi “verilmiş.
*Bu pek az verilen bilgiyi, bilmemiz bulmamız gerekiyor.
*İnsanoğlunun asli, bilimsel görevi de bu olmalıdır.
*Akademisyenler, “ Nobel Ödülü” peşinde değil; emperyalistlerin taltifini beklemeden, ilimin, bilimin öngördüklerinin peşinden gitmelidir.
*Verilen az bilgi nedir? Soyut mudur, somut mudur?... Bu önemli. Atom altında mı yoksa, atom üstünde, fizik âlemde mi? Havza bazında mı? Bu sorunun cevabı, sürekli aranmalıdır.
*Atomik, moleküler dizilimlerin “gen ifadesi” kavramının, atom dizilimi anlamında ”gen açılımı” nedir? Bu soruların irdelenmesi gerekir diyorum.
“Algının kapsadığı her türlü şeyi içeren ve zihin dediğimiz şey, dolayısıyla bizim uzamsal dünyamızda bir hayaletten bile daha fazla hayalet gibi hareket eder. Görülmez, dokunulmaz dış hatları bile yoktur; bir “şey” değildir. Duyuların oylanmasından mahrumdur ve sonsuza kadar böyle kalacaktır.
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:169
Kuramsal ifadeye katkı:
*Enerji boyutunda işlevi olan zihin ve ruhumuz; ecel süresi içerisinde varlığımız üzerinde beynimizde, kalbimizde, bedenimizde, gönlümüzde konaklar…
*Zihin, bilgisayardaki yazılım gibidir; görünmez, dokunulmaz ama kodlanmış, eğitilmiş, ataların gölgesinde kalan, kültürel-kült işlevleri vardır…
*İşletim sistemine benzetilebilir, yer çekimi gibi, dokunamayız ama varlığı sabittir. Ölçüme, şifrelenmeye, kodlamaya müsait midir?… İrdelenmelidir…
*Felsefe, tefekkür zihin ile yapılır. İlm-i sabitelerin keşfi, zihin ile beyin işletilerek yapılır.
*Allah’ın bahşettiği aklı/yazılımı, donanım (Beyin) reddederse, akıl hastalığı/yazılım hatası nükseder, kişide davranış bozukluğu gözlemlenir; psikolog ve psikiyatrislere iş çıkar.
*Bu aşamada, kişi yaptıklarından, fiillerinden, davranışlarından sorumlu değildir der hukuk, fıkıh düzenimiz. Bu durumu hastalık sayar, kişiyi davranışlarından sorumlu tutulmaz.
“B. Sipinoza’nın basit bir ifadesiyle: “Ne beden zihnin düşünmesini, ne de zihin bedenin hareketini, durmasını ya da başka bir şeyini (eğer varsa) belirleyebilir.”
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:170
Kuramsal ifadeye katkı:
*Tüm davranışlarımız, cüz-i irademiz; külli iradenin emrindedir. Allah’ın denetimindedir.
*Bedenimiz, düşüncelerimize id, ide, idealarımıza engel koyamadığı gibi; zihnimiz ile de kalbimizi durduramayız.
*Beş duyu organımız, dış çevreden/havzadan etkilenir, zihnimiz/işletim sistemimiz kendini yenileyerek, fizik yaşamın en gelişmiş donanımı olan beynimize kaydını, yaşam süreci içerisinde, işitsel ve görsel olarak yapar. Psişikler duyumlarımız, nöronlarımız ile oluşur…
*Yaşam süreci içerisinde, havza fanusunda, ruh-zihin-beden içleminde, gen ifadesi ve havzasal çevre şartaları, havza kültürü ve kültü ile biri birlerini etkileyerek varlığımızın, neslimizin devamını sağlarlar.
“, ….kuantum fiziğine egemen olan ve en önemli savunucularının Neilse Bohr, Werner Heisenberg, max Born ve …..
Önce size, onların düşüncesinin kısa bir özetini sunayım:
Verili bir doğal nesne (ya da fiziksel sistem) hakkında, onunla “temasa” geçmeksizin herhangi bir olgusal beyanda bulunamayız. Bu “temas” gerçek bir fiziksel etkileşimdir.
Bu temas yalnızca ” nesneye bakışımızdan” meydana gelse bile, nesneye ışık ışınları çarpmalı ve ışınları göze ya da başka bir gözlem aygıtına yansıtılmalıdır.
Bu nesnenin gözlemden etkilenmesi anlamına gelir.
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:173-174
Kuramsal ifadeye katkı:
*Atom altı etkileşimin % 98,5 ‘unu bilemediğimiz için, fiziksel değildir diyemeyiz, metafiziksel değil de diyemeyiz. Kim bilir? İleride ne tür tanımlamalar yapılacaktır!?...
*Ruh-zihin-beden içlemini, bütünlüğünü bozamayız. Ruh’u yok sayamayız. Eğer Ruh hastalanıyorsa vardır, var olan şey nesnel olmasa da, özneldir; öznel şeyler- olumsuz düşünceler, yaşamımızda var olduğu için ruhumuz hastalanır, bedenimizi de hasta eder. Psikosomatik hastalıkların menşeide budeğil midir!?...
*İnsanlık, fiziksel etkileşimler keşfettiği gibi; metafiziksel etkileşimlerin de “ilm-i sabite”lerini, matematik formülünü bularak keşfetmesi gerekiyor.
*Bulunması gereken, çö kabul edilen: “ilm-i sabite” =%98,5.
*Allah yeni, “yenilikçi fikir insanlarımıza” kolaylık versin, zihin açıklığı versin diyorum!...“X.Y.Z” kuşağının işi çok zor… %98,5 bilinmeyen alanı var… Belirlemek için çok çalışmak gerekecek…
*Eskiler bunlara “çöp bilgi” demiş geçmiş, siz diyemezsiniz gençler!?...
*O çöplüğü karıştırnca içinden neler çıkacak kim bilir!?...
*Yeni nesil, “yenilikçi” keşifler yapmak zorundadır diyorum?!..
“Sherrington, “İnsan zihni gezegenimizin son dönemlerde çıkardığı yeni bir üründür,” diyor.
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:186
Kuramsal ifadeye katkı:
*Önceden yaratılmış olan kâinata, yaratanı tarafından konulmuş, yaratanının halefidir, halifesidir insan!...
*”Frekanslar âleminde kâinat beyne küçük, nöron kâinata büyük,” diyor: Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın!...
*Küçücük ama yüksek enerji üreten nöronlarımız,Allah’ı bilmek, içindir:
“Bence zihnimizde benliklerimizi inşa eden şey, zihnimiz üzerinden diktatörce bir güce sahip olamaz. Ayrıca ne bunu ön plana çıkarma gücünü ne de imha etme gücünü barındırır.
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:169
Kuramsal ifadeye katkı:
*Zihin “an”da yaşar. Zamanda yaşar. Zaman, zihnin/işletim sistemimizin işlevidir.
*Zaman, nesnel varlığın, öznel zihini; zaman nesneyi, nesne zamanı olgulaştırır. Bu olgu fizik âlemde gerçek, metafizik âlemde hakikattir. Zaman izafidir/görecelidir ama vardır.
*Zihin ile birlikte, zaman/an; zaman/anla birlikte zihin de yok olur.
*Zihin, fizik değerler gibi ardışık, sıralı, döngüsel işler; yoksa özelliğini kaybeder, depresif, nevroz, şizofrenik vaka oluruz…
*Metafizik değerlerin ardışık, döngüsel, sıralı işlevinden bahsedilemez demiyorum ama bahse konu şeylerinde henüz kesinlik ölçüsü,”ilm-i sabitesi”belirlenmiş, tanımlanmışdeğildir.
*Bu fonksiyonel hal/işlevler, atom altı/kuantum dünyasında öznel; fizik âlemde nesnel olarak vuku bulur diyorum.
“Gelenos sayesinde bize ulaşan bir metinde Demokritos, neyin “gerçek” olduğu konusunda zekâyla duyuları tartıştırır.
Zekâ şöyle der: “Görünüşte renk var, görünüşte tatlılık, görünüşte acılık var, gerçekte yalnızca atomlar ve boşluk.”
Duyular buna sert yanıt verir: “Zavallı zekâ, bulgularını bizim sayemizde elde ederken bizi mağlup etmeyi mi umuyorsun? Zaferin senin yenilgindir.”
Yaşam nedir? Erwin SCHRÖDİNGER; Sayfa:221-222
Kuramsal ifadeye katkı:
*Dış dünyadan duyumlarla aldığımız enerji boyutunda ki uyarılar, iç dünyamızda, nöronlar tarafından değerlendirilip, harmanlanarak hizmetimize sunulmaktadır.
*Zekâ, doğuştan, gen ifadesi ile somut-nesnel olarak var olan;aynı an da da, zihni de yönlediren soyut, şahsa munhasır öznel bir olgudur.
*Zekâçalıştıkça, okudukça, işlendikçe ışıldar, bireysel bilinç, bilinçdışılık ve kollektifbilinç, bilinçdışılık, bütünsel/holistik, morfik havza alanında, “havza aidiyet şuuru” ve havzada alişlevliğini kazanır diyorum…
Altıncı Bölüm:
HÜCRE VE HAVZA AİDİYET ŞUURU
Frekanslar Âlemin-İsmail Hakkı Aydın
Hücrelerimiz, bedenimize ait olduğunu unutursa, beynin kontrolünden çıkarsa asileşir, radikalaleşir, kanserleşir, kontrolsüzce ve şuursuzca büyür.
Büyüyen bu denetimsiz, şuursuz, radikal hücre yığınlarının, denetimi de Yaratanın uhdesindedir… İnsanoğlu, buradikal, kontrolsüz hücre büyümelerinin, hücre yığınların, olgulaşmasına engel olamadığı, kontrolünü yapamayıp, denetimimde aciz kaldığı içinşimdilik, tespit ettiğinde, kemoterapi yapıp ışınlarla, rastgele bombardımana tutarak öldürüyor, ya da cerrahlar kesip atıyor.
Çaresiz kalanlarda aktarın yolunu tutuyor, deneyimli hastalarda şifalı otların ismini, koca-karıların adreslerini bulup, tafsiyelerini, kullanım tariflerini alıyor.
Hücre ve havzalar kendi sınırları içerisinde, kendi canlarından, canlılıklarından, ruhlarından ve gen ifadelerinden kaynaklı, kendi kültünü, kültürlerini yaratırlar.
Kendi id, ide, idea, kelimelerini, sözcüklerini, yargılarını, uygarlığını/medeniyetini/kültürünü/kültünü, tarımını, anonim yaşamını, folklorunu; kendi imarını, kendi tapınaklarını/mabetlerini yaparak olgulaştırdılar ve bu meyanda, havzalarında “havza aidiyet şuuru”nu oluştururlar, olgulaştırdılar diyorum!...
Havza aidiyet şuuru öznel ve nesnel bir değerdir, havzasal yaşama nesnel ve öznel etkileri vardır; havzasal yaşamın öznel ve nesnel sırlarına, havzasal yaşama etkileri vardır.
Hücresel “gen ifadesi,” öznel ve nesnel bir değerdir, hücreye, organizmaya öznel ve nesnel etkileri vardır.
Allah, kullarını, havzalarında sahipsiz bırakmamış; onlara rehber peygamberler göndermiş, öğütlerini, nasihatlerinielçileri vasıtasıyla, bildirmiştir...
Kendini bilsinler diye, insanlara kendi ruhunnan üflemiş; ruh-zihin-beden içleminde, üçleminde öznel ve nesnel değerler, duyumsal duyu organları, nimetler vermiş!?...
Tüm havza canlılarına, hücre ve havza bazında maharetler, yetenekler, vermiş; morfik alanlarında, morfik yapılar vermiş, içgüdüsel yetenekler vermiş, bu yetenekleri; yaşamda, hayatta kalması için genleri vasıtasıyla kalıtımsal olarak kullanımına sunmuştur!?....
“Felsefe, öğrenme sananatı; öğrenme ise beyinde yeni devreler yerine getirme, güçlendirme ve zenginleştirme sanatıdır.
Felsefe, sahip olduğumuz ve olacağımız entennektüel kapasite ve sermaye kazanımlarının farkındanlığını sağlar.
Felsefede doğru yoktur ama felsefesiz de doğru yoktur.”
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük. İsmail Hakkı Aydın- Say: 26
Kuramsal ifadeye katkı:
* Felsefe: Bilimin yorumudur. Öğrenilen öznel ve nesnel bilgiler ile çapraz karşılaştırma, sorgulama yapılarak, yeni bilgilere ulaşma için “yenilikçi fikirlerin” bulunmasının yoluna açar, mantıkla birlikte…
*Beyinde yeni elektirik devrelerinin, nöronların çalışmasını sağlar; yenilikçi fikrin, nöronlar, snapslar üzerinden mitekondriyal enerjinin akmasını sağlar…
*Havza fanusu içerisinde yenilikçi: İd, ide, idea, şuur ile birey-aile-toplum bütünlüğünde“bireysel bilinç” ve “havza aidiyet bilincine” dönüştürür…
*Carl Gustav JUNG’un tanımladığı, “Bireysel bilinç, bilinçdışılık ve kollektif bilinçdışılığa” dönüşür.
Rubert Shaldrake’nın tanımladığı: “Morfik Alan”,”Morfo genetik alan” teorisi kollektif bilinçdışılık kavramını destekler niteliktedir.
*Felsefe yaparak, Morfik alanların, gen ifadesinden kaynaklı olarak, havza yaşam-yağış alanları olduğu iddiasındayım.
*Yaşadığımızı felsefe yaparak, düşünerek fark ederiz, farkındalığımızın nedeni felsefe yapma, bilinçli düşünme yeteneğimizdir.
* “Düşünüyorum, o halde varım. – Rene Descardes.” Evrensel düşünmüş, “havza fanusu” içerisindeki varlığının farkında olmadan dünyayı terk etmiştir…
*Bilimsel, doğruları felsefe yaparak buluruz, doğru bildiğimiz yanlışları, felsefe yaparak terk ederiz!?...
*Havzalarımızın, bağımsızlığını kazanması için havza sakinlerinin, havza fanusu içerisinde “ havza felsefesi”: “Diyalektik Metafizik Felsefe”yapması gerekecektir diyorum!?...
“Beyin kâinattan daha büyük, nöron daha geniştir. Kâinat beyne sığdı ama tek bir “nöron” kâinata sığmaz.
Beyin; ahlak, haysiyet, erdem, onur, karekter ve şahsiyeti belirleyen bir donanım.
Zekâ:İşletim sistemi, işlemci; Akıl: Yazılımdır.
Hafızası namütenahi/sınırsız, ağırlığı vücudumuzun %2!si kadardır lakin bu %2, %98’i yönetiyor. %80’i sudur. Takriben içinde 100 milyar nöron hücresi var. Kanın %15’ini ve alınan oksijenin %25’ini kullanıyor.
Sadece glikozla beslenir. Varlığını, beyin umirilik sıvısı (BOŞ) içinde sürdürür.”
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük. İsmail Hakkı Aydın- Say: 27-28
Kuramsal ifadeye katkı:
*Havzalarımızda yaşayan mikro ve makro canlıların, beyin hücreleri, gen, genomları, enformatik iletişimi, morfogenetik değişimleri; toprağı, havası, akarsular ve durgunsular ile can bulur!?...
*Havzasal enerji ile nöron hücrelerinin çekirdeğinde ki geneler; ilahi gücün ifadesinde, denetiminde,enerji boyutunda,kendisini, “gen ifadesi” olarak, nükleotit dizilim, izomer, moleküler yapıda, proteinler, nüleotid asitle olarak kalıtımsal anlamda ifade ederler.
*Tüm bü yaşanmışlıklar, yaşam zincirini olgulaştıran ifadeler; morfik alanda, morfogenetik alanda, havza fanusunda, evrensel fanusda; kalıtımsal, bireysel ve kollektif bilinçdışılık olarak kayda geçer diyorum!?...
*İnsan beyninde bellek bankalarının izleri henüz bulunamadı!...
*Lakin enerji akımı olarak akan bilincimiz, bir yerlerde arşivlenmekte ve kaybolmamaktadır!?...
*Yaşamımızı kolaylaştırmak için “morfik alanda”,”havza morfik alnanında”;beynimizde ve vücüt içi hücrelerimizde başlayan; duyumlarımız, duyu organlarımız, nörönlarımızın hücre fanusu içerisinde başlayan, enformasyon, bilinç akışı; bedenimiz üzerinden akarak, morfik alanımızda, vücut dışında birikmekte, kayıt altına alınmakta ve kaybolmamaktadır diyorum!?...
*Yaşanmışlıklar, organizmaların, “morfik alanlrında”,”havza fanusunda”, aynı frekanslarda rezonansa giren, çarpışan fikirlerin birikimi ile yeni nesilin, davranışlarını, çevresine uyum sağlamasını sağlayan, bilicini, bilinçdışılığı, havza aidiyet şuurunu oluştururlar diyorum!?…
*Havzasal yaşamın sırları, yaşanmışlıkları, havzalarımızın ilahi nizamını, canlılığını; havza toprağı, suyu, maddelerin döngüsel akışı-duruşu, enerjisi hareketlendiriyor yönlendiriyor diyorum.
*Havza fanusu içerisinde yaşayan, türlerin nöronları, hayatta kalmak, üremek, beslenmek için biri birlerinin farkındalığını yaşarlar. Bunu “havza aidiyet bilinci” ile yaşayarak yaparlar.
*Havzalarımızı yaratan Allah; ilahi nizamı, havzalarda hayatını, zincirleme, ardışık, döngüsel, sıralı yaşamın akışını, devinimini, havzanın akarsu ve durgunsuyu ile birlikte, yaratılmışlara can katarak sağlıyor…
*Her türlü yağış, arıtılmış yağmur damlaları, rüzgârlar, hava haraketleri/atmosferik olaylar ile canlandırarak, enerji katarak yönlendiriyor!?...
*Dünyaya nizam vermek maddeye, “H2O” ya, suyun üç haline: Gaz, katı, sıvı haline; nizam/intizam vermek demektir diyorum ki!.. Bunu da ilahi kudret yapar!?...
“Beyin kuantum bilgisayara entegre/bütünleşmiş edilebilecektir.
Hibrit insanlar ve nanorobotlar sokklarda cirit atacak! Akibeti, artık varsın aklıselim insanlar düşünsün!
Beyinler format atmak lazım. Ama öyleki resetlemek yetmiyor. Çünkü beyindeki yazılım eski.
Beyinleri köleleştirmeden, hiçbir milleti çökertmek mümkün değildir. Beyinleri şeytan tarafından işgal edilmiştir.”
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük. İsmail Hakkı Aydın- Say:30
Kuramsal ifadeye katkı:
*Sermaye sınıfı çok iyi biliyor ki havza sakini bireylerin, beyinleri, köleleştirilmeden; hiçbir havzayı köleleştirmek mümkün değildir.
*Havza sakini emekçilerin beyinleri emperyalist/ sömürgeciler, şeytanın yeryüzündeki temsilcileri tarafından işgal edilmiştir.
*Sömürgecile, bir havzayı işgal ettiklerinde, havza sakinlerinin kültür birikimlerini yok eder, kültlerini yok eder ve kendi sömürgeci kültürlerini dayatırlar.
*Havza sakini emekçilerin, bağımsızlığını kazanması için, havzasal zenginliklerinin sömürülmesinin engelelnmesi için, kendilerine format atıp, eski yazılımları, kültürel birikimlerini, kültlerini hatırlamaları gerekiyor yoksa işgaliden kurtulamazlar.
*Havza morfik alanında, geçmişten gelen, bireysel ve kollektif bilinçdışılık birikimlerini geri getirmeleri, doğal yeteneklerini gün yüzüne çokarmaları, hatırlamaları gerekiyor.
*Sömürgeciler, işgal ettikleri havzalarda, havza sakinlerinin, beyinlerini köleleştirerek; havza akarsuyunu, kurdukları yapay ülkelerin sınırı olaraka çizmiş, sınırdan geçişlerine, gümrük-pasaport şartı koymuş ama kendileri serbestce giriş çıkış yapmı ve günümüze kadar işgallerini sürdürmüşlardir.
*Havza sakinlerinin, beyinleri, emperyal etkilerden temizlenip, kuantum bilgisayara bütünleştirildiğinde; havzalar bağımsızlığını kazandığı günlere şahit olacağız ve emperyal/sömürgeci güçler tarih sahnesinden silinecek, havza akarsuyu kirlerini kusacak, pisliklerini havza dışına atacakdır!...
*Havza sakini emekçiler, sömürge düzenine baş kaldırması için emperyalist beyinlerin etki alanından kurtulması ve kendi beyinlerine “özgürlük formatı” atması; hücre ve havza şuurunu, genetik bilgi akışını koruması, geliştirmesi, uygarlığın önünde yürümesi gerekir…
“Kuantum kısaca, fiziksel olayları atom altı/mikroskopik düzeyde açıklamak içim kullanılan yeni ve popüler bir alandır.
Kuantum fiziği veya kuantum mekaniği olarak da adlandırılan kuantum, yirminci yüzyılın başlarında geliştirilmiş ve klasik fizikten farklı kurallara dayanır.
Kuantum teorisi, enerjinin ve maddenin parçacıklar yani kuantumlar halinde davrandığını ileri süre. Kuantumlar, küçük ölçeklerde belirli değerlere sahip enerji paketleridir.”
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük. İsmail Hakkı Aydın- Say:31
Kuramsal ifadeye katkı:
*Kuantum fiziğinin, atom altı fiziki olayları, atom altı öznel ve nesnel olayların açıklamasını henüz sağlamasa da, ileride sağlayacağını bilmemiz, bu inaca sahip olmamız insanlığa umut vermektedir!?...
*İnsanlık, geleceğinin, nasıl bir evreye gireceğini, önceden bile bilmesi, tahminler yürütmesi, geleceğinden umutlu olması çok önemlidir!?...
*İnsanın, uygarlıkların, kültürlerin, kültlerin, medeniyetlerin; birleşerek, ortak enformatik alan oluşturması; bigiye erişimin ve iletişimin kolaylaşması, hızlanması ileriye doğru açılım yapabilmesi, insanlık açısından çok umut verici bir haldir!?...
*Umudumuz, atom altı fiziksel-metafiziksel olayların açıklanabilir olması; geçerli soyut, öznel değerlerimizin de açıklanabilir olması anlamına geldiği gibi; bir adım ötesi ruhumuzun, hücrelerimize verdiği enerjinin, ilahi gücün,mutasavvıf bilginlerince açıklanması için de ileri bir adımdır diyorum!?...
*Kuantum fiziği, kuantum mekaniği, “diyalektik metafizik felsefe” yapmanın kapısını aralamıştır.
*Ortadoks tıpın, sağlıkta hesaba almadığı, işlevi kabul etmediği “ruh”; kuantum bilimin felsefesi yapılarak hesaba alınacaktır. Ruh-zihin-beden bütünlüğü, içlemi, üçlemi yeniden, klasik fizikten farklı olarak birlikte ele alınacaktır diyorum…
*21. Yüzyılda; zihnin, bedeni ve ruhu etkilediğin, somatik etkilerin, hücresel ve havzasal bazda, havza fanusu içerisindedeneyimlenerek, atom altı mikroskopların odak noktasındagözlemlenerek tespit edildiği; havza sınırları içerisinde, havza yaşam-yağış alan bilgilerin birikimi, havzasl yaşamın sırlarının faş olduğu, deşifre olduğu, açıklandığı bir yüzyıl olacaktır.
*Enerji ve maddenin biri birlerine, dönüşümün seyrini, enerjinin yoğunlaşarak, maddeyi şekillendirdiğini gözlemleyeceğimiz bir yüz yılın eşiğide olduğumuzun farkında olalım diyorum!...
“Evet Kuantum…
Kuantum tam anlaşılmıyorsa da kuantumun illizyon evrenindeki frekanslar olduğumuz aşikâr. Kuantum iletişim, kuantum şifreleme, kuantum haberleşme ve kuantum uyduların olmadığını mı sanıyorsunuz?...
Kuantum mekaniğ, hayatın fiziğidir. Kuantum mekaniğinde, eşitsizliklerin matamatiksel boyutları değişkendir ve size kimin akıllı, kimin deli olduğunu kuantum söyler.
Akıllı olan deli olur, akıllı olmayan deli olmaz. ….
Deli olmak için cesaret şarttır. Değil cesur, korkak olmak için bile, cesaret gerekir! Yola çıkalım ki derdimiz yolda kalsın. Kısmeti ve nasibi niyet tayin eder.”
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük. İsmail Hakkı Aydın- Say:33
Kuramsal ifadeye katkı:
*Cahil cesaretim ile “Havzsal Yaşamın Sırlarını” keşifetmeye, açıklamaya niyetlendim.
*Çıktığım bu yolda şimdilik yanlızım, aile bireyleri bile yaptığım çalışmayı algılayamıyor, deli saçması buluyor, önemsemiyor ve uğraşımın, öneminin farkında değiller!...Anlayacağınız onlar akıllı, ben deli!...Olsun bakalım!…
*Ama ben yanlızda olsa bu yolda yürüyeceğim ki derdim yolda kalsın!… Arkamdan gelen nal toplasın!...
*Yenilikçi fikrimin verdiği şevkle, türkümü çığıra çığıra, ıslık çala çala, deliler gibi bu yolda, şimdilikyalnız yürüyeceğim.
*Havzasal yaşamın sırları deşifre olduğunda, tüm havzalarımızda bu yüzyılın içtimai yaşamına, bilimine, ilimine, havzasakini emekçieler, milyonlar, milyarlar, kendi havzalarının bağımsızlığını ilan edecek ve yaşama pür nizam vereceklerdir!?...
*Ey Havzadaş! Bağımsızlık yürüyüşünü başlat, havzanı özgür kıl, kıyama kalk, yola çık ki dertleri yolda kalsın!?
*Kuantum bilişim, iletişim: havza bazında, havza fanusunda, havza sınırları içerisinde; havza mikro-makro biyatasının sinir hücrelerinde ve diğer hücrelerinde şifrelenmiş/kodlanmış “gen ifadeleri”nden kaynaklıdır!?…
*Havzanın manyetik alan sınırında, havza enerjisinin olgulaştırdığı: “havza morfik alanında,” eşit frekanslarda, rezonansa girmekte ve havzalarda kendine münhasır bi yaşam biçimi oluşturmaktadır diyorum!?…
*Dünyanın manyetik alanı, havza kuantum fiziği, havza kuantum mekaniğini, havza fanusunun geçişken sınırını belirler diyorum!?…
*Bu saçmalığı, biyogenetikçiler, fizikçiler irdelenmeli ve deneyimlenerek, gözlemlenmelidir diyorum.
*Havza yaşam-yağış alanının, havza fanusunun atom altı, kuantum yaşamı vardır diyorum!?.
*Havza fanusu içerisindeki, kendine münhasır “havza aidiyet bilinci”,” havza ulusal bilincinide” kapsar ve bunu “havza kuantum fiziği” belirler diyorum.
“Beyin öğrenir, zihin anlar, şuur mahiyet kazandırı. Geçmiş, gelecek her şeyi kaydeder.
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük. İsmail Hakkı Aydın- Say:37
Kuramsal ifadeye katkı:
*Havza canlılarının beyni öğrenir, zihni havzayı anlar, edimsel düşüncesi “havza aidiyet şuuru” havzaya mahiyet kazandırır.
*Havza morfik alanı: geçmişi, anı, geleceği eşzamanlı mı kayıt eder?...Yoksa!… Sıralı, ardışık mı kayıt eder?...
“Al sana bir kaya (çetin soru ) nereye dayarsa daya?!...
*En iyisi mi!?... Taşı işle ve köşe taşı, kilit taşı yap!...
*O kün/ol dedi oluşum devam ediyor…
*Havza sakini emekçilerin, yaşamsal bilgi ve becerilerinin sırrı, havzasal yaşamın, havza fanusunun içindedir, organizmalarının”enformatiğinde”,”morfogenetiğinde“,”gen ifadesinde”,”genetiğinde” kalıtımsal olarak kaydedilmiştir.
*Havza aidiyet şuuru: Havzasal yaşamın, canlılarının yaydığı aynı titreşim/frekansınların, rezonansa girmesiyle oluş, oluşum, olgularının, organizmaların, nöronlarının, farkındalığıdır!?...
* Organizmaların beyinlerindeki anın, mekânın farkındanlığıdır. Havzaya/mekâna ait olma ve mekâna uyum bilincidir!...
“Yakın bir zaman önce, fare beyin hücreleri kullanılarak, canlı bir bilgisayar geliştirilmiştir.
Bu muhayyileye sığmayan beyin ve kâinatın bile dar geldiği nöronun anlama ve kullanma sürecinin daha uzun yıllar devam edeceği kanaatindeyim.”
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük. İsmail Hakkı Aydın- Say:37
Kuramsal ifadeye katkı:
*İnsanın beyin hücreleri kullanılarak, canlı bir bilgisayar geliştirildiğini hayal edin birde!?...
*İlimin ilerleme süresi yüzyıllardan, yıllara, aylara, günlere, satlere, dakikalara, saniyelere düşer sanırım!...
*Beynin, resetlenip formatlandığını, delilerin bir anda akıllandığını hayal edin birde!...
*Beynin “Big Data”sının yapıldığını hayal edin!...
*Tek bir insanın bir milyar olan beyin hücrelerindeki bilgileri, yapay zeka sırtlanabilecekmi, bu bilgi yükünü taşıyacak, donanımı, insanoğlu ne zaman yapacak, ne zaman keşfedecek bilmem!?...
*Acaba bu ağırlığı taşıyabilir mi? İnsanlık bu keşfi yapılabilir mi?... Bir düşünelim?...
*Kuantum bilgisayarlar, insan beynine ilintilendirilerek kullanılabilinir mi?
*Beyinde birikmiş bilgiler, bilgisayara aktarılabilir mi?...
*Korkunç şeylerin olabilirliği bizleri ürkütmesin, cesaretle yolumuza devam edelim ki derdimiz, korkumuz yolda kalsın; arkamızdan gelen beceriksizler nal toplasın, dert toplasın!...
“Beynimizde ki her bir hücrede, geçmiş ve gelecek saklıdır. Tek bir nöron bile hayatı değiştirebilir. Beynimizi arayüz gibi kullanarak, internette “wbw” veya “gbw”üzerinden gezinti yapmak için erken mi dersiniz?
İnsan istikametinden akıbetini etkilemeye kadar düşünceden ibaret olduğu sebebiyle bu hususu biraz açmak gerekecektir.
……
Düşüncelerimiz beynin “nöropetit” üretimini de etkiler.
…….
Beyin şuuraltını kandırır, inandırır. Bu sebeple hep iyi şeyler istemek, kötü düşüncelerden uzak durmak ve pozitif düşünmek gerekir.
Nöropeptitler, bir enerji parçacığı gibi fonksiyon yaparak, bağlılık sistemini farklı matematiksel modellerle bağlantısallık formları oluşturup aktif eder ve çalıştırır.”
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük.İsmail Hakkı Aydın- Say: 39-40
Kuramsal ifadeye katkı:
*Nöropeptidler nöronlar tarafından iletişim için kullanılan küçük protein benzeri moleküller olan peptidlerdir. Beynin aktivitesini etkileyen sinyal molekülleridir.
*Nöropeptit fonksiyonlarını, havzasal yaşamda, mevcut canlılar, insanlar ve hayvanlar üzerinden ele alırsak, havza fanusunda, “havza aidiyet bilinci”nden bahsetmek gerekecektir.
*Havza aidiyet bilinci: Havza organizmalarının, nöronlarında ki genlerinde kaydedilmiş, gen ifadesi, genom ifadesi, havza enformasyonunun, bilgi akışının, havza veri tabanını olgulaşturur ki havza aidiyet bilinci, bu genlerin ifadelerinin bir tezahürüdür.
*Havzanın morfogenetiği: genetiğinin şekillendirdiği canlıların/organizmaların gen ifadelerinde saklıdır.
*Havzasal yaşamın sırları: Havza morfik alanında, bireysel ve kollektif bilinçdışılıkta, bu veri tabanında aranmalıdır, çünkü ataların gölgesi, izleri, deneyimlenmiş, kabul görmüş-görmemiş bilgiler burada saklıdır, biriktirilmiştir.
*Deneyimlenmiş bilgileri, % 98, çöp kabul edilen, elektronla arası vakum boşluktaki bilgileri deneyimlemek “X,Y,Z” kuşağına düşüyor.
*Gölgelerin gücü adına bunu yapmak zorundasınız uşaklar, çağalar, çocuklar, gençeler?!…
*Havza organizmalarının, özellikle umurgalılarının her bir sinir hücrelerinde; havzasal sırların geçmişi, anı, geleceği saklıdır. Organizmaların, birikmiş kaydi bilgileri, onların yaşamda kalmalarını, neslinin devamını sağlar.
*Tıpkı ulusal bilinçten bahsedildiği gibi, “Havza aidiyet Bilinci”nden de bahis edilmelidir.
*Ulusal bilinç: İçtimai yaşamda; havza aidiyet bilinci genetik yaşamda olgulaşır. Ulusal bilinci de kapsamı alanına alır.
*Beyin, hep havza bazında özgür ve refah yaşamaya cesaret etmiştir, eder, etmelidir.
*Havzasal esaret tüm beyinleri dumura uğratır ve önce hasta eder, sonra yok eder!...
*Sömürgeci güçler havzalarımızdan çıkartılmalı, yerli işbirlikçileri de ıslah edilmeli, elimine edilmedir.
*Sömürgeciler, sözde insanlık, demokrasi adına; Nil, Nijer, Kongo, Amazon, Uruguay, İndus, Ganj ve diğerlerinde bunu yaptı yapıyor, yapmaya da devam edecektir…
“Beyin sinir hücrelerinden (nöronlar) oluşur ve bu nöronlar, elektriksel ve kimyasal sinyaller yoluyla bilgi iletimi gerçekleştirir.
Klasik fizik prensipleri, sinirsel aktivitenin bu sinyallerle açıklanabileceğini gösterir.
Bazı araştırmacılar, beyindeki bazı biyokimyasal süreçlerin kuantum etkiler gösterebileceğini öne sürmektedir.
Kuantum etkilerin beyindeki etkileri hala araştırılmaktadır ve şu anda bu konuda net bir bilgiye sahip değiliz.
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük. İsmail Hakkı Aydın- Say:37
Kuramsal ifadeye katkı:
*Havza fanusu içerisinde, yaşamını idame ettiren organizmaların, sinir hücreleri (Nöronları) elektiriksel ve kimyasal sinyaller yoluyla, havza yolaklarında iletişime geçer. Klasik fizik bu gerçekliği tespit etmiştir.
*İddiam şu ki!?... Bu iletişimin zemini, çıkış noktası, havza manyetik alanıdır, kuantum fizik de bu iletişim yolaklarını keşfedecektir?!...
*Bu nedeyle bilgi iletişimi,“havza fanusu” nun geçişken sınırları içerisinde vuku bulmaktadır; yerin çekin kuvveti havzanın her atomuna, her atom altı parçacığına, her zerresini etki alanında tutmaktadır diyorum!?...
*Biyogenetikçiler bu iddiamın üzerinde ciddiyetle durmalı, havza bazında uzmanlaşmalıdırlar!?...
*Fizik âlemde, havza canlılarının, havza yolaklarında, beslenme, üreme, barınma, iletişim, eğitim, savunma amacıyla; sinir hücrelerinin, iletişimlerini, ilintilerini, ilineğini sağlama; yaşamda kalmak için bu fiillerini kullanma zorunluluğu vardır.
*Yine fizik alemde, atom altı dünyasında, havza canlılarının, kendi aralarındaki iletişimin; gen ifadeleri neticesinde; ilintilerden, ilineğindenkuantum/parçacık/dalga boyu etkilerinden de bahis edilmelidir diyorum...
*Metefizik âlemde, ulaşamadığımız ama varlığını sezinlediğimiz âlemden; yani, ruhsal âlemden; fizik âleme ilintinin, ilineğin olması muhakkaktır, hakikattir diyorum…
*Nöron, Nörotransmitter, Spams, Aksiyon, İmpulstant, Reseptör, Nefsi amere, determinizm/gerekircilik, belirlenimcilik. Bu kavramların, havza fanusu içerisimde yeniden irdelenmesi gerekmektedir diyorum…
“İçtiğimiz su bile şahsiyetimizi etkilemektedir. İnsanın kareketerini su şekillendirir.
Suyun da hafızası vardır. Suyun her bir hafıza hücresinde, 44 000 bilgi hücresi bulunmaktadır.
Ancak her şeyi zapturapt altına alan Allah, suyu serbest bırakmış, yolunu bulsun diye.”
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük. İsmail Hakkı Aydın- Say:47
Kuramsal ifadeye katkı:
*Havza akarsuyu, durgunsuyu, toprağı, havası, enerjisi havza canlılarının, “gen ifadesi”ni ve gen ifadesinden kaynaklı ardışık, dögüsel, sıralı zincirleme, lineer ve fraktal, holistik/bütüncül diyalektik gelişimini, yaşam biçimini etkilemektedir…
*Su: H2O, termodinamiğin yasaları gereği üç hale girerek,pH değerini, havza sınırları içerisinde etkileyerek; canlıların hücrelerinde havzasal yaşamın sırlarını, bilgisini/enformasyonunu taşımaktadır…
*Havzanın, topoğrafyasını, canlıların epigenetiğini, morfogenetiğini, enformatiğinietkilemekte, oluşturmakta ve olgulaştırmakta, yaşama tutunmasına katkıda bulunmaktadır…
*Havza akarsuyu, akışganlığı, çözünürlüğü, içinde taşıdığı mikro ve makro canlılarla; havza yaşamına yön veren, canlılarına hayat vererek sinir, beden ve üreme hücrelerini canlı tutar…
*Kromozomlarını, kromatinlerini, genlerini G-S (C) ve A-T dizilimlerini, izomerleri, molaküllerini, amino asitlerinisağlar, korur, havzasal canlılığın kalıtımını devam ettirir…
*Havza fanusunun “gen ifadesi”nden kaynaklı “canlılığı, canı, hafızası, ruhu” vardır.
*Havza sakini emekçilerinin bireysel ve kollektif “izanı, nisyanı, isyanı, hafızası” yok diyen yalan söylemiş olur…
*Morfogenetik kayıtlar, zafer günü geldiğinde, morfik alanda, vuslat dönüşecek; vuslat gerçekleştiğinde; havza sakini emekçiler, sermaye sınıfına karşı tepkisini, etkili şekilde gösterecek, bağımsızlığına kavuşacak, “Havza Zenginliklerini” sömüttürmeyecektir diyorum…
“Beyinde ağrı duyusu yoktur. Beynin bizatihi kendi dokusundaki ağrı ve duyuları algılama fonksiyonu ve farkındalığı yoktur.
…….
Yani nöronların ağrıya duyarlı reseptörleri yoktur. Ağrı reseptörleri vücutta; deri, kas ve iç organlar gibi çevresel dokularda bulunur.
…….
Sonuç olarak beyin dokusunun kendisi ağrıya duyarsızdır ve ağrı hissi vücutta oluşan uyarıların beyinde yorumlanmasıyla ortaya çıkar.
Beyinin duyusal siniri yoktur, çünkü beyinde dur durak yoktur.
Sen uyusan da hep aktiftir. Su uyur beyin uyumaz.”
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük. İsmail Hakkı Aydın- Say:50-51
Kuramsal ifadeye katkı:
*Havzada ki mikro-makro organizmaların, günlük yaşamındaki, sinir ve vücut hücrelerinde ürettikleri ve tükettikleri enerjinin“havza aidiyet bilinci”nin etkisini, gücünü, büyüklüğünü, miktarını, akışını, ardışık, sıralı döngüsünü düşünün!?...
*Havza sakini emekçiler, havzanın morfik alanında ki beynidir!?... Kendi acısını duymasada, kendinden habersiz, havza fanusu içerisinde yaşayan hiçbir canlının acı çekmesine, yok olasına, sömürülmesine müsaade etmemelidir…
*Havzanın beynine, emekçilerine dur durak bilmemelidir, faal olmalı, cihadı faaliyetleri, sürekli olmalıdır…
*Sürekli kendilerini yenileyerek, yenilikçi fikirler bulmalı, hiçbir surette uyumamalıdırlar, uyanık durmalıdırlar…
*Diğer canlıların yaşamını, gen ifadelerini korumalı, emperyalistlerden korumalıdır…
*Havza yaşam-yağış alanı, havza fanusunun çevre temizliğini sağlamalı; havza akarsuyu üzerine gereksiz HES’ler yaparak yaşam zincirinin kopmasına, regülasyon blokajı kurulmasına müsaade etmemelidirler…
*Havza sakini emekçiler enerji ihtiyaçlarını, temiz enerji olarak; temel enerji kaynağı: Güneş enerjisinden temin etmelidirler.Rüzgârdan, suyun akış hızından çevreye zarar vermeden yararlanmalıdırlar.
*Güneş ışıdıkça, yağışlar oldukça, havza yaşam-yağış alanında, havza fanusunda kendine münhasır hayat devam edecektir…
“Para… Parayı kontrol eden istikbali tahmin ve kumanda eder. Para bu çerçevede “homo ekonomikus”un “homo dey(y)us”ile ittifak yaptığı zamanda, içinde korkunç bir kuvvet ihtiva eden, konsantre /yoğunlaştırılmış enerji halindedir ve onun da terbiye edilmesi gerekir.
Küresel terör hadiseleri paranın içine gizlenen sıkıştırılmış enerjinin açığa çıkması ve terbiye edilmesi sebebiyledir.
Para günümüzde maalesef itibara tahvil edilmiştir. İbranice bir söz olan:”Yeş mamod, yeş kavod.”(Paran varsa itibarın vardır.)
“Dolar,” dünyayı sömürmek için kurulan tuzağın adıdır.
…….
Bir anlamda Yahudilik kapitalist, Hristiyanlık komünist ve İslam da sosyal bir sistem üzerine düzen kurmuştur.”
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük. İsmail Hakkı Aydın- Say:54-55
Kuramsal ifadeye katkı:
*Elektronik sistemde hızla biriken sermaye, nakit, dolar, euro, sterlin sömürgecilerin hayatını karartacaktır. Para akarını kesen, sermaye sınıfı, para akarına doğru bir yol bulmak; yani, emekçilerin hayati ihtiyaçlarının karşılanması içinpara akarını sağlamak, kitlelerin paraya erişimini sağlamak zorundadır.
*Dolar tuzağına düşen küresel sermaye sınıfı, 21. Yüzyılda yok olacaktır…
*Tüm havzaların, “havza para birimi” kendi parası olmalı ve para, yalnızca değişim aracı olarak işlev görmelidir.
*Sömürgeciler, bastıkları paralarla, üretilen mal ve hizmetleri, emek harcamadan satın almaktadırlar. Bu dönem 21. Yüzyılda sona erecektir…
*Sırat-ı Müstakim/Doğru yol: Toplumsal ortaklıktır ki bu da Sosyal Demokrasidir. Emeğin iktidarıdır…
*Yahudi kapitalistler, Hristiyan komünistler, sosyalist Müslümanların: Sosyalist sistem üzerine olan söylemleri doğrudur...
*Demokrasi: Ortaklıktır. Bundan başka anlamlar çıkarmak, revize etmek emperyalist uyanıklıktır!...
“Şuur; bir bireyin kendisinin ve çevrenin farkında olma, düşünme, hissetme ve deneyimleme yeteneği olarak tanımlanabilir.
Felsefe; şuurun ne olduğu, nasıl ortaya çıktığı, beyin süreçleriyle nasıl ilişkili olduğu ve bilinçli deneyimin doğası gibi soruları sorgular.
Bu konular, filozofların tarih boyunca derinlemesine incelediği konular olmuştur.
Felsefi tartışımlar, şuurun fiziksel süreçlerle nasıl ilişkili olduğu konusunda farklı görüşler içerir.
Düalist felsefeye göre, zihin ve beden ayrı varlıklardır ve şuur, fiziksel süreçten bağımsız bir varlık olarak kabul edilir.
Materyalist felsefi görüşe göre ise zihin ve şuur, beyindeki nörolojik süreçten kaynaklanır ve fiziksel temellere dayanır.
Felsefe ayrıca şuurun doğasını, içeriğini, bilinçli deneyimin sınırlarını ve bilinçli düşüncelerin kaynağına da taşır.
Özne-nesne ilişkisi, algısal deneyim, bilinçli niyetler ve terimler, benlik ve kimlik gibi kavramlar felsefi çalışmaların odak noktalarıdır.
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük. İsmail Hakkı Aydın- Say:57-58
Kuramsal ifadeye katkı:
*Diyalektik metafizik Felsefe: Atom altı dünyası ile açıklandığı için “ ruh-zihin-beden” üçle mi: İnsani öznel ve nesnel değerlerin, bütünlüğün bileşkesi olarak açıklanmalıdır.
*Nesnel değerler: Fizik âlemin;
*Öznel değerler: Atom altı, Kuantum Fizik alanının;
*Ruhsal ve öznel değerler: Kuantum fizik ve Metafizik alanın değerleridir.
*Madde, enerji frakansı, enerjinin aynı frekanslarda kirezonansı olup, enerjinin maddeye izdüşümüdür; tüm alanların fiziki gerçeği olup, bu tespit, ilm-i sabitedir…
*Fiziki gerçeklik, metafizik hakikatle ilintilidir. Fizik-metafizik holistikbir bütünlüktür.
*Nesnel ve öznel değerlerin ruhumuzla iç içe geçişini, termodinamiğin evrensel yasası: entropi/düzensizlik zorunlu olarak sağlar.
*Şahsa münhasır zihin işlevi/işletim sistemiz; bedenimizi somatik olarak etkilediği gibi, ruhumuzu da psikosomatik olarak etkilemekte ve denetimli olarak, tüm yaşamımızı yönlendirmektedir.
*Zihnimiz, öznel dünyamızı etkilemekte, nesnel ve işlevsel yaşamımızın tüm bölümleri; bir bir bilinçaltımızda, beynimizde (henüz maddi hafıza izleri bulunamamıştır) kaybolmadan; işitsel, görsel olarak kaydolmaktadır.
*Ruh-zihin-beden içlemimiz/üçlemimiz; Öznel ve nesnel değerlerimiz, ruhumuz; bireysel ve kollektif bilinç, bilindışılık ile morfik alan/havza amorfik alanında, hafızanın izleri olduğu varsayılmalıdır.
*Havzalara münhasır, havzasal zihin/havzasal işletim sistemi: Havza Canlılığını, havza sakini emekçileri, somatik olarak etkilediği gibi; havza sakini emekçilerin, ruhunu da psikosomatik olarak etkilemektedir…
*Havza organizmalarında ve hücresel varlıklarında, morfogenetik değişimlere kalıtsal (Epigenetik) olarak etkilemekte; enformatik bilgi birikimleri ile gen ifadesi birleşerek, morfogenetik değişimlerle, havza canlılarının, organizmalarının havzasal yaşamda hayatiyetlerinin devamını sağlamaktadır…
*Havza mikro ve makro biyomunda yaşayan: havza mikro ve makro biyatasının; gen ifadelerinden/genom ifadelerinden kaynaklıdır diyorum…
*Havzasal zihin, “havza aidiyet bilinci” ; havzanın atom altı yaşamında, “havza kuantum alanında” tüm dünya atmosferi içerisinde; canlıların dünyasında; öznel ve nesnel değerler olarak havza akarsuyunda, havasında, toprağında, enerji boyutunda; yaşamdöngüsel, ardışık ve sıralı olarak, devinerekhücre, havza ve dünya fanusunda akmaktadır…
*Akarsuyun kristalleri incelendiğinde, değişik şekiller aldıkları, değişik hallere büründükleri, havza sakinlerinin düşüncelerinden etkilendikleri; Masaro Emoto tarafından, mikroskop ile su kristalalerinin aldığı şekillerin fotosu çekilmiştir. Aynı akarsuda, değişik zamanlarda, değişik kristalalere rastlanılmışdır…
*Havza canlılarını gen ifadesi etkisi, fizik olarak su kristallerine yansıdığı, havzasal yaşamı etkilediği, deney ve gözleme dayanarak belirlenebilmektedir.
*Felsefe: İlimin ve bilimin yorumudur. Bilinen fikirlerin çapraz sorgulanması, yenilikçi fikirler doğurur…
*Anlam yüklediğimiz: Tüm id, ide, idea, tanım, kavram, tümce, paragrafların, zihinsel işlevlerimizin açılımına; yeniden tanımlamalar yapmamıza yarayan; fizik ve metafizik sabitelerin yorumudur.
*“Diyalektik Metafizik Felsefe”iki cihanın, zahiri ve batini âlemin; gürünür, görünmez alamin; bügünün ve ahirin; Dünyanın ve ahiretin; tamamının, hepsinin, bütünün, bütüncülün, bilimin ve ilimin yorumudur.
“Felsefenin temeli mantık, mantığın temeli de matematiktir. Matematik ve geometri ise aklın ürünüdür. Gözlem ve tecrübe aklın yardımcıları olup, matematiğin tecrübeye ihtiyacı yoktur.”
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük. İsmail Hakkı Aydın- Say:61-62
Kuramsal ifadeye katkı:
*İlm-i sabiteler felsefe yaptırır; felsefe de ilm-i sabiteleri belirler; tarihin lineer çizgisinde, bu iki samimi dost birlikte açılım yaparak yürürler.
*Mezopotamya Havzası’nda: Zigguratlarda üçgen uçlu kalemlerle, kil tabletlere yazılı kalıcı bilgiler!?...
*Şeria, Asi Havzasında, Arabistan’da avuca alınan ince kumu ile düz tabletler üzerine dökerek yaytığımız oval arap rakamları!...
*Nil Havzasında hiyerogliflerle başladığımız kültür yolculuğuna!?...
*İlk insanların, koyun saymak, takas yapmak, çit çevirmek için, imar yapmak, savaşta üstünlük sağlamak için geliştirdiği matamatik, geometri, hendesler; İnsan aklının meziyeti olarak, bizleri bilgi işlem çağına kadar yaşıdı ve mevcut durağımıza getirdi.
*Bilgiyi makinalara, bilgisayar donanımlarına yükleyerek, “yapay zekâ”dan da yaralanarak yolumuza devam edeceğiz…
*Mitekondriyal enerjimiz ile ürettiğimiz: ”Doğal zekamızı”,”havza morfik alanı”nda; mevcut, gen ifadesinden kaynaklı morfogenetik, bilgimizi, enformatiğimizi; bireysel ve kollektif bilinç, bilinçdışılığımızı ne yapacağız bilmem!?...
“Beyin iradenin emrindedir, Neyi irade seçerse, beyin onu icra eder.
“Özgür irade” bu çerçevede “ben”dir, ”ene” dir.
Bu, hormonların davranış ve iradeyi de etkilediğinin de önemli bir delilidir.
Ruh da insanın anlamsal gerçekliğidir.
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük. İsmail Hakkı Aydın- Say:64
Kuramsal ifadeye katkı:
*Ruh-zihin-beden içleminde de fiziksel çekim yasası geçerlidir. Beyin iradenin, irade düşüncenin emrindedir.
*Tüm seçimlerimizi, özgür irademiz, içimizdeki “ben” düşünerek yapar.
*Cehalet, esirlik ve fakirliğin özgür irademizin üstünde somatik etkilerinin varlığı bilinmektedir!?...
*Pisikosomstik bu etkileri azaltmak, yok etmek için doğru seçim yapmamız gerekmektedir!?...
*Bu nedenledirki!... Havzalarımızın barış yurdu olması için özgür olması gerekir. Sömürgeciler, yerli işbirlikçiler havza fanusundan dışarı atılmalıdır.
*Çekim yasası: Açıklanmasıklasik fizikte formüle edilmiş, el ile tutulmasa bile, sezgisel olarak bilinen, deneyimlenen, hesabı yapılan hissedilen bir ilm-i sabitedir!...
*Yaratılmışların yaşamında, düşünsel enerji alış-verişinin ve havza sakinlerinin toplu, düşünsel, olumlu, isteklerinin gerçekleşmesinin“havza aidiyet bilincinin” de izahı, sırrı buradadır...
*Düşünsel davranışlarımız da çekim yasasının etkisindedir diyorum.Beyin bu “düşünsel çekim yasası”nın emrindedir.
*Havza yaşam alanlarında bu gücün enerjisini, “düşünsel çekim yasasını”,” sezgisini”kullanmayan canlı-cansız varlık yoktur.
*Bu gücün varlığını hissetme, sezinleme, bu gücün farkında olmak, hayatta kalmanın, neslini devam ettirmenin degereklerindendir.
*Sosyolojik yapılanmalar ve sosyolojik yapılanmaların çatı örgütü: Devlet bu anlamda, kendisini meydana getiren havza sakinlerinin ortak,“havza aidiyet bilincinin” içtimai düşünce organıdır.
*Düşünsel çekim yasasının, varlığının farkında olmayanlar bile, istem dışı da olsa çekim yasasının, olgulaştırdığı; bireysel ve toplumsal bilinç, bilinçdışılık olguların etkisi altında kalırlar.
Çekim yasası: Neye odaklanırsanız onu sizin kapsama alanınıza, havzanıza, Havza morfik-morfogenetik alanınıza, havza enformatiğini eksiksiz, bütünüyle size taşır…
*Havza sakinleri, doğal ihtiyaçlarını temin için, birlikte hareket ettiklerinde; onların bu yaratıcı doğal istemlerini:“havza düşünsel çekim yasası”,”havza aidiyet bilinci” yerine getirir.
* İşitme, görme, koku, renk, duyum, hissetme, ilham, sezinleme, irade, can, acı, sevinç, ruh, da düşünce gibifarkındalığına vardığımız enerjiyoğunluklu hallerimizdir!?…
*Düşünce enerjidir. Enerjiklasik fizik-Kuantum fizik yasalara, ilm-i sabitelere tabidir.
*Bireysel enerjimiz de fizik ve metafiziksel yasalara tabidir. Duygular/hisler, içtimai/toplumsal yapılanmanın de temelini oluştururlar.
*İnsan bu toplumsal hislerinin niteliği sayesinde, insani sosyoloji oloşmuş; toplumda insan, insanda toplum, sosyolojik düşünmenin, yapılanmanın eşdeğeri olmuştur.
*Çekim yasası: Sizin içinizde, size karşı da çalışır. Tıpkı “yer çekimi yasası”,”düşünsel çekim yasası” gibi, yer çekimi yasası, fizik ve düşünsel varlık anlamında, sizin oraya buraya savrulmanızı önler, dengede yürümenizi, yol almanızı sağlar ama yüksek yerlerde tutunamazsanız, fazla eğilirseniz, aynı yasayla hayatınızı kaybedersiniz.
*Çekim yasası:Hücresel, havzasal, dünyasal ve Evrensel bilincin; “havza aidiyet bilinci”nin ve “ulusal aidiyet bilincinin” de kaynağıdır.
*Yerçekimi yasasına nasıl karşı koyamıyorsak, isteğimize bağlı değilse; evrensel çekim yasasına da nesnel ve öznel anlamda karşı koyamayız.
*Evrenin kendisi sınırsız düşünce ve sınırsız hissedişin bilinci olan sevgi bilincidir. Bu bilince yakınlaştığımız ölçüsünde maneviyatın ne anlama geldiğini kavrıyor, ona göre yaşıyoruz.
“Tasavvuf kelimesi “Ashab-ı Suffa”dan (Sofa, Ashab-ı Suffa mensupları, Hz. Peygamberi’in ilk dervişleri) gelmektedir.
Hayatı anlamlı kılan din “dünya hayatını”; kuantik bir hadise olan tasavvuf ise “iç dünyayı” düzenler.
Felsefe tefekkür, fizik teabbüt, biyoloji teheccüd, matematik tezekkür/anımsama, kimya ise teakkuldür/tedbir alma.
Allah kitabı Kur’an’da geometriden ziyade matematik kullanılmıştı ve “Kitab’ın Merkum” (Rakamlar Kitabı) denmiştir.
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük.
İsmail Hakkı Aydın- Say:66
Kuramsal ifadeye katkı:
*Tasavvufi anlatılar, öteden beri, batı kültürü ve bu kültürün altında kalanlar ciddiye alınmamıştır.
*Kuantik dünyanın sırları çözüldükçe, tasavvufi anlatıların da sırrına vakıf olunacaktır.
*Havza fanusunun kendine münhasır tasavvufi işlevi vardır. Tasavvufi anlatıların, dillerin, ifadelerin kaynağıda “gen ifadesi”dir. Kuluçka yatağı havza fanusudur.
*Dinler havzalarında vahyedilmiş, havzalar kendi kültünü, kendi kültüründen olgulaştırmış, komşu havzalara yayılarak, diğer havzalara sirayet etmiş ve etkisi oranında evrensel boyutlara ulaşmıştır…
*Mezopotamya ve Akdeniz havzası; kitabi dinlerin morfik alanlarıdır, kuluşka yatağıdır, havza yaşam-yağış alanlarıdır.
“Hareketin oluşumundaki altı parametre:
(Rahmani Olanlar: akıl, vicdan, ruh;
Şeytani olanlar: zekâ, nefis, benlik/ego)gibi.
Hayat içinde bu altı parametre (Rahmani boyutta: Akıl, hayâ, iman; Şeytani boyutta: öfke/gazap, fesat ve haset) insanda yerlerini muhafaza etmekte, aralarında mücadele etmek, çekişmek, yarışmak ve tartışmak suretiyle düşünceyi, istikameti davranışı, sözleri, karekteri, akıbeti ve kaderi tayin ederek hayatı yönlendirmektedir.”
….
“Cemedat, nebetat ve hayvanat döngüsünde her varlığın menşei aynıdır. Her canlı su molekülünden yaratılmıştır. (Enbiya suresi:30 ve Nur: 45 ) Modern biliminde geldiği nokta aynı nokta değil midir?
Yaşamı oluşturan moleküller aynı orjinli olup, aynı simetrisi şeklindedir.
Hayat bu simetriden birini tercih etmektedir. Bu simetri manyetik minareleler sayesinde kırılmış olabilir.
Bu seçicilik, bu tercih, manyetik minarellerin manyetizmasıyla alakalıdır. Bu simetri kırılması sayesinde hayat başlamış olur.”
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük.İsmail Hakkı Aydın- Say:76-77
Kuramsal ifadeye katkı:
*Allah tüm havza canlılarını; havza biyomonu, biyotasını havzasal yaşamın sırrını; havza akarsuyu ve durgunsularından havzaya münhasır; hücre, havza, dünya ve evren fanusu içerisinde yarattı!...
*Havzaların bütününü, havza fanusunu, bir canlı hücre gibi algılamamız gerekmez mi? Hücrelerde keşfedilmiş tüm hayati fonksiyonların tamamı, havza fanusunda, havza bazında da mevcuttur diyorum!.. Neden olmasın?...
*Havzaların kendi doğal sınırları içerisinde, geçmişinden süregelen, anda olgulaşan, geleceğe yönelen yaşamın sırrı, yaşam serüveni vardır. Bu serüven tarihi beyyinelerle izah edilebilir diyorum.
*Havzaların veri tabanları, bilgi akışı, enformatiği, morfogenetiği keşfedilmeli; dünü, bugünü, geleceği aydınlanmalıdır.
*Havza canlılarının, gen ifadesinden kaynaklı, havza kültürü, kültü ve aidiyet şuuru vardır.
*Havza sakini emekçileri, iyiye, doğruya yönlendiren: akıl, vicdan, ruh yapıları; kötüye, yanlışa yönlendiren: zeka, nefis, benlikleri havzasal yaşamın sosyolojik, içtimai, toplumsal yapılanmaların sırlarını oluşturur, olgulaştırır!...
*Havza yaşamına girmiş emperyal güçler; kendi kültürlerini, kültlerini yatarak; havzada gazap, fesat ve haset yaratarak; havza zenginliklerini sömürmekte, havza yaşamının, doğal/diyalektik zincirlerini kırarak, havzasal yaşamı sekteye uğratmaktadır.
*Havza canlılarının aurası ile havza fanusu aurasının pozitif-negatif etkileşimleri; havza manyetik alanı kapsamında birleştiği; bu kesişimin havzasal yaşamın sırrı olduğu, günümüzde sır olmaktan çıkmıştır artık!?...
*Havzasal yaşamı oluşturan moleküller, amino asitler, genotipler havzasal yaşamın sırrı olup; hücrelerin menşeine, çekirdeğine, çekirdekçiğine inilmeli ve havza canlılarının“gen haritası”keşfedilmelidir.
“Kuantoloji ve holistik düşünce, Tanrının mutlak sıfat ve yetkilerini hiç kimseye devretmediğinin ve etmeyeceğinin ispatıdır.
…..tüm zamanlar içinde her kim olursa olsun, sadece tek bir kişinin yapabileceği her şeyi yapabilmeye muktedirdir.
Yeter ki fıtratında mevcut programları eksiksiz ve faal bir şekilde kullanabilsin.
Kuantolojik/metafizik düşüncede, dillenen dilden sıyrılıp lisan-ı hal ile tefekkür âlemine; lisan-ı lal ile de sırlar âlemine geçmek ve eşyanın “hiç”lik hakikatine vakıf olmak mümkündür.
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük. İsmail Hakkı Aydın- Say:88
Kuramsal ifadeye katkı:
*Allahu Samet: Allah birdir, bütündür; yaratılmışlar onun zerresidir, maddesidir; her zerre, hücre, her organizma, her havza fanusu yaratılışta itibaren bütüne tabidir; varlıklar bütünün kapsama alanı dışına çıkamaz; yaratılmışların asileşemesi, radikalleşmesi de O’nun iznine tabiidir.
*Atom altı/kuantum dünyasında, elektron okyanusunda uçuşan kuartlar, leptonlar, elektronlarda bu denetime tabidir…
*Havzaların da kendi içinde, nesnel ve öznel dünyasında kendine münhasır sırları vardır.
* Bu sırlar lisan-ı hal ile ve lisan-lal ile deşifre edilmeli yaşanmalı, yaşatılmalı, havzaların hakikatlerine vakıf olunmalıdır.
*Havzasal yaşamın sırları, “gen ifadesi”nden kaynaklı, havzasal çevrede, havz fanusunda “havza kültürünü, kültünü” yapılandırır…
*Havzanın kuantolojisi, histolojisi ve fraktal yapıda; ardışık, döngüsel, sıralı, devinerek büyümesi, form alması, havzasal yaşamın sırları: Yaratıcı’sını izlerini taşımaktadır!...
“Ve bu gençlere söylemek istiyorum ki önemli olan”biri iki” yapmak değil, “sıfırı bir” yapmaktır.”
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük.İsmail Hakkı Aydın- Say:90
Kuramsal ifadeye katkı:
*Asıl olan bilinmeyeni bulmaktır. Yenilikçi keşifler yapmaktır.
*Günümüze kadar, havzasal yaşamın sırları, metodolojik olarak ele alınmamıştır!...
*Ben bu gayretin içindeyin, “havzasal yaşamın sırları”nı bulmak, deşifre etmek gayreti içerisindeyim…
*”İnsan ve toplumbilim/Sosyoloji, bu sırlara vakıf olarak, havza sakinleri tarafından şekillendirilmelidir.
*Yeni nesilin tüm çabası, yeni keşiflerde bulunmak, yenilikçi düşüncelerin peşinden gitmek, bilinmeyen bilimsel ve de ilimsel sabiteleri bulmak, karanlık dünyaları aydınlatmak ve hayatı tadında yaşamak olmalıdır diyorum!...
*En önemlisi de yenilikçi düşünceleri, cesaretla dillendirmek, korkmadan uygulamak ve istenilen neticeye ulaşmaktır.
“Gel de anlat bu insanlara. Bu kafalara!
Hücrelerimizin de “kuantik bir felsefesi”, ahengi, armonisi, estetiği, dengesi ve hesabı varya. Bu denge bozulduğunda, bölümleri kontroldan çıkar, bölünme hızı savunma sistemini altüst eder, nefsani arzuları doğrultusunda egoistçe çoğalır, artar,”kanser” halinde bela olur.
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük.
İsmail Hakkı Aydın- Say:91
Kuramsal ifadeye katkı:
*Hücrelerimizi ve havazlarımızınbir felsefesi, biyolojik canlılığı, kimyası vardır. Bunu havza sakinlerine anlatmamız gerekiyor.
*Havzalarda yaşanan çevre kirliliği,havza toprak, su, havasının pH değerleri bozulması ve enerji akımının, termodinamiğinin/ısıl dengesinin kaybolması; havza fanusu içerisinde ardışık, döngüsel/mevsimsel, sıralı yaşamı sekteye uğratmakta ve devinimine engel olunmaktadır!...
Olumsuz epigenetik varyantların, beklenmedik organizmaların, beklenmedik hastalıkların oluşmasına, olgulaşmasına neden olabilmektedir!…
*Havzalarımızda, kontrolsuz zararlı organizmaların varlığına ve havzalarımız kontrolden çıkıp kanserleşmesine sebep olabilmektedir!...
*Havza fanusunda, hücresel yaşamın, atom altı dünyasının, “kuantik felsefesi”,”diyalektik metafizik felsefesi” vardır diyorum!?...
*Diyaleytik metafizik felsefe yaparak, kurulacak “havza işçi devleti” daha sağlıklı bir sosyolojinin alt yapısını oluşturacak ve yenilikçi sosyolojik yapının oluşmasına, olgulaşmasına vesile olacaktır.
*Havza fanusu içerisinde oluşmuş, sömürgeci sosyaloji; habis kanser olmuş bir içtimai yapıya sebep olmuştur!?...
*Kontrolsuz büyüyen, sömürgeci güçlerin önü kesilmezse, havza fanusunun ölümüne, holistik bütünlüğünün çözülmesine neden olacaktır…
*Nil, Kongo, Nijer, Amazon, Urugay, Mississipi havza yaşam yağış alanlarında, havza sakinleri; emperyalist/sömürgeci, kapitalist wahşi batı tarafından; wahşice katliam, soykırım yapılarak ilhak edilmiş, ilhak devam etmektedir.
“Kuantum teknolojisi, hem parçacık hem de dalga gibi davranabilen fotonlar, elektron ve kuarklar üzerinde atom ölçeğinde işlem yaparak, maddenin maniple edilmesini sağlar.
Kuantum teknolojisinin çözemeyeceği sır, kıramayacağı şifre yoktur. Kuantum hukukunu ve sosyolojisini de dikkate almak gerekmektedir.
Kuantum mekaniği ile yapay zekâ eş zamanlı olarak mesafe kat etmekte ve insanoğlunun hamaliyesini azaltmaktadır. Kuantum Bilgisayarlar sonsuz değerde işlem yapabilmektedir.
……
Bu yöntemle yıllar sürecek çalışmalar kısa sürede tamamlanabilmektedir. Elli bin atomun nerede olduğu kısa sürede tespit edilebilmektedir.”
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük. İsmail Hakkı Aydın- Say:93
Kuramsal ifadeye katkı:
*Asıl, gen ifadesinden etkilendiği anlaşılan; tüm organizmalar için toplu yaşamın, içtimai yaşamın sosyolojisi havza bazında yeniden belirlenmelidir…
*Havza fanusu, atom altı dünyasında, kuantum teknolojisinin keşif ettiğ; hem parçacık hem de dalga gibi davranabilen fotonların, elektron ve kuarkların çıkış kaynağını/şeriası; havzanın akarsu, durgunsu, akiferleri, havza fanusu olduğu inancındayım!...
*Atom altı hareketlilik havza fanusu sınırlını aşsa da hareketinin kaynağı, havza akarsuyu, durgunsuyu, akiferi, havza fanusu olduğu için neticede havzasal yaşamın idame ettirilmesini sağlar diyorum.
*Kuantum teknolojisinin, havza fanusu içerisinde saklı kalmış, kıramayacağışifre, bulamayacağı sır yoktur; havzasal yaşamın sırları havzaklasik fizik ve kuantum fizik teknolojisi ile çözüleceğine inanıyorum.
*Tüm organizmaların enformatiğini, bilgi iletişimini, bilgi birikimini, anlamlandırarak; özelinde, insan ve toplumbilim/sosyolojisi, toplumsal yapılanmayı yenileyerek, havza bütününde, “havzasal ortak yaşam”a geçmek gerekmektedir.
*Her konuda evrensel düşünen tüm bilim insanları, bu saatten sonra tüm ilmi, kültürel faaliyetlerini havza fanusu içerisinde yapmalı; kuantum hukuk, kuantum sosyolojinı, havza bazında, havza fanusu içerisinde değerlendirmeli, yapılandırılmalıdır diyorum…
*Havza fanusunda, kuantum mekaniği ve yapay zekâeşzamanlı olarak katederse; uygarlıkKuantum Bilgisayarlarla, havza enformatiğini kısa zamanda çözecek ve daha hızlı sıçrama yapacaktır!...
“Unutulmamalıdır ki iklim krizinden kurtuluşun yolu, bilim ve teknoloji değil, “küresel kapitalizme” karşı direniştir.
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük. İsmail Hakkı Aydın- Say:95
Kuramsal ifadeye katkı:
*İklim krizinden kurtulmanın yolu: “Tam bağımsız havza işçi devletlerini” kurmanın yolunu bulmaktan geçer.
*Tezlerimin asıl amacı tüm havza yaşam-yağış alanlarında bu yenilikçi sosyolojiyi:”Havza İşçi Devletini” olşturmak ve hayata geçirmektir.
*Havzalarımızda iklim değişikliğini önlemenin, havza habitatını korumanın yolu; havzalaraımıza çokmüş, havzalarımızı kirleten, sömürgeci güçleri ve yerli yersiz işbirlikçilerini havzalarımızın dışına atmaktır…
*Havza akarsuyu bu pislikleri kusması gerekiyor ki berrak aksın…
*Havzaların zenginlikleri, havza fanusu, havza yaşam-yağış alanı: toprak, su, hava ve enerjisi havza sakini emekçilerindir…
“Yapay zekâ matamatiğin gayri meşru çocuğudur.
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük. İsmail Hakkı Aydın- Say:98
Kuramsal ifadeye katkı:
*Doğal zeka: Doğal baz/nükleotid baz/GS-AT şifrelenmiş, kodlanmış izomerler/dizilimler Yaradanın doğal ürünüdür.
*Yapay zekâ matamatiğin, insan bilincinin yan ürünüdür.
*”0,”ve”1” rakamlarının, yaratılmış, insani bilincin yan/yapay ürünüdür. İnsan bilincini yan ifadesidir…
*Bu rakamların karakter tanımlamalarından ve şifreli, kodlanmış “html” evliliğinden doğmuştur, herşey, herkes gibi ölümlüdür.
*İnsanın enerjisini mitokondrileri, yapay zekânın enerjisini insan üretiyor. Netice de doğal üretimdir.
*Yapay zekâ şimdilik insanlığın kontrolünde gelişiyor. Sonraları kendi enerjisini, kendisi üretirse, güneş enerjisini doğrudan kullanmaya başladığında; kontrolden çıkma ihtimali çok yüksek olup duygusuzdur, merhamet ve sevgi kavramı yoktur. Aman!... Ha!... İnsanlığın başına büyük işler açabilir!?...
*Yapay zekânın, ileriki günlerde, yıllarda, yüzyıllarda, milenyumlarda insanlığı esir alabilme ihtimali çok yüksektir…
*İnsanlık ürettiği enerjisi ile şifrelenmiş yapay enerjinin kontrolunü elden çıkarmamalı, şifresini bir yerler kaydedip, zekâsına fazla güvenmemeli ve evrensel denetimini yapay zekâya kaptırmamalıdır!…
“Bir ağacın, bir meyvesinin bile kader ve istikameti farklı farklıdır.
Her insanın olduğu gibi, her bir su molekülünün, her bir hücrenin, her bir proteinin, her bir aminoasidi, hatta her bir atom, atom altı lepton, kuark, bozon, parçacık ve frekansın dahi istikameti, akıbeti ve kaderi farklıdır.
…….
Diğer taraftan hayat “enformasyon ağı” olan “bilgi” dir. Ve bilgi üreterek gelişir. Bu da bir bilgidir ve RNA enformasyonudur. Kâinatta her şey bu “enformasyon ağı” ile birbiriyle ilişkili ve “bir”lik içindedir.
İstikamet de akıbet de marifet de keramet de hepsi “bilgi” ile iç içedir….
Bilgiyi de bilgi işleyen bilinç “bilgi” yapar.
Düşüncenin oluşması da bir enformasyon matematiğidir, metodolojisidir ve algoritmadır. Düşüncenin ve matematiğin laboratuarı beyindir.
…….
Hem kesbi-kişinin gayreti ile- hem de vehbi –Allah tarafından verilen- bilgiyi ve ilmi, asla göz ardı etmemeliyiz.
Tasavvuf ve terikatlarda çok önemli bir yeri olan “İlm-i Leduni” nin Hz. Peygamber tarafından, Hz. Ebubekir ve Hz. Ali’ye verildiği, bu yolla kuşaklar boyu taşındığı bazı kaynaklarda belirtilmektedir.
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük. İsmail Hakkı Aydın- Say:116-117
Kuramsal ifadeye katkı:
*Her havza fanusunun kaderi farklı farklıdır. Havza fanusunda yaşayan tüm yaratılmışlar da kendi kaderini yaşar.
*Havza fanusunda, atomaltı dünyasında, aynı frekanslarda rezonansa giren/kesişen enerjiler; yeni oluşumlara sebep olur, havza fanusunda yeni epigenetik olguların kaderlerini tayin ederler diyorum…
*Hücre gen aktarımı, bilgi aktarımı/enformasyonu/gen ifadesi ile kalıtsal olarak; havza organizmalarının arasında; kalıtımsal anlamda, havza enformasyonunun oluşmasına kaynaklık etmektedir diyorum.
*”Havzasal Enformasyon Ağı” havzasal yaşamın sırlarını taşır, tanır diyorum…
*Bu sır havza canlılarının genlerinde gen ifadesi olarak, kalıtım yoluyla kalıtsal olarak sonsuza kadar, yaratıcısı tarafından, denetimli, kalıtımsal olarak devam edecektir.
*Havza organizmalarının, gen ifadelerinden kaynaklı; “havza aidiyet şuuru”, “havza enformasyon ağı”; havza sosyolojisinin oluşturan bilişsel kaynaktır.
*Havza sosyolojisini, içtimai yapısını yenilerken, havza aidiyet şuuru, ulusal bilinç gibi diri tutulmalıdır…
*Havza fanusu içerisinde ki enformasyo ağı, hücrelerin mRNA’sı, geçişken olan havza fanusu sınırından, başka havzalara aktarımı olsa da kaynağına, havza fanusuna geri döner diyorum.
*Murad-ı İlahi mukadderdir, parnmağımızı muma tuttuğumuzda yanacağına inanmak “iman” etmek demektir diyorum…
*Havza enformasyonun, havza sınırını aşmasına inanmak; düğer havzalarda rezonansa girdikten sonra bilginin kaynağına geri dönmesine inanmak “iman” etmek demektir…
*“Havza fanusunda ve komşu havza fanusunda, evrensel fanusta atom altında, enerji boyutunda bilgi-akışına, bilginin aynı frekanslarda rezonasa girmesine olgulaşmasına/ mukadderata inanıyorum İman ediyorum…
*Bir bütün olan: zahiri ve batini âlemde yaşam süren insanoğlu; ruh-zihin-beden bütünlüğünde ilm-i tasarruflarda bulunması gerekmektedir diyorum…
*İnsanoğlu, evrensel düşünsün ama işin içinden çıkabilmesi için, havzasal yaşamın sırrına vakıf olması, tüm ilmi faaliyetlerini havza bazında ele alması, sosyolojisini havzasal bazda oluşturması gerekmektedir.
*Alt havza analizlerini doğru yapıp, ana havza sentezini bütünlemesi gerekmektedir. Çünkü havzasal yaşam sadece lineer değil, geometrik, helezonik, konik, fraktal olarak, yaradanı tarafından yapılandırılmaktadır.
*Hücresel yapıdan, küçükten başlayarak; havzasal yaşamın sırlarının, dünyanın sırlarının bütünü çözmeliyiz, çözebilmeliyiz!?…
*Fraktal düşünen havza sakini ilim insanaları, havzasal yaşamın sırrına vakıf olacak, her havzanın fraktal oluşumunun değişik olduğunu fark edecek ve bağımsızlıklarının sırrına ereceklerdir.
*Havzasal yaşamın sırları asla göz ardı edilmemelidir. Havza fanusunun canı, canlılığı, ruhu vardır. Bu sırra ermek havza bazında/fanusunda mevcut hücrelerin gen-genom, epigeneti, morfogenetik, enformatğinin çözülmesinden geçer diyorum…
“Zaman yoktur aslında!
Dünya ve ahret bir bütündür bölünemez!
Zaman görecelidir, hız ve yer çekiminden etkilenir.
Hız da zamanı yavaşlatır. Hızlı yaşayan uzun yaşar! Bu kural fiziki bir kaidedir ancak Newton yasaları da her yerde, her zaman geçerli olmayabilir.
Zaman olmadan var olamayız. Zaman yok “an” vardır. Daimi bir şimdi vardır ve her an “şimdi” dir.
Hakikatte ise sadece “an” olan zamanda, her şey olmuştur ve olacak bir şey kalmamıştır insicamında. İlahi zaman, sadece o bir “an”dır. Sürekli bir “şimdi” söz konusudur.
Zaman beşeri açıdan bakıldığında bir vehim ve bir hayaldir. Kuantik açısından ise istikbal, “holografik bir yapıdır” ve yaşanmayı beklemektedir.
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük.İsmail Hakkı Aydın- Say:127-128
Kuramsal ifadeye katkı:
*Sınırları doğada belirlenmiş havzalarımız, yeryüzü cennetlerimizdir, sömürgecilerden arındırılmasının zamanı gelmiştir…
*Havza sakini emekçiler, sömürgecilerin; cehalet, esaret ve fakirlik kıskacından kurtulmalı; bağımsız olarak, refah içinde, havzasal ortak yaşamın mücadelesini vermelidirler…
*Havza fanusu içerisindeki hareketlilik havza fanusu içerisinde, madde ve atom altı boyutunda “havzasal zamanda” olur diyorum…
*Havzaların zamanı da “havza fanusu”na münhasırdır. Olgular bu sınır içerisinde; doğal olarak, fraktal yapıda, diyalektik zinciri koparmadan, dünya ve evren fanusu içerisinde eş zamanlı ardışık, döngüsel ve sıralı oluşur.
* Zaman yoktur, evren “sabit zaman”da genişleyerek, kıyamete kadar oluşumunu tamamlayacağını, Yaradanın, Kur’an İfadesinde bildirilmektedir…
*Enerjinin izdüşümünden madde, maddenin izdüşümünden zaman, halin oluşumunu gözlemler, deneyimleriz.
*Genişleyerek oluşumunu tamamlayacak olan kâinattaki, oluşum içerisinde olgulaşan değişkenlikler, “değişken zamanda/izafi zamanda/göreceli zamanda/an-daolgulaşmaktadır… Zaman vardır ve izafidir!...
*Hücre, organ, organizma, havza, dünya, evren fanusu içerisinde değişik/izafi/göreceli zamanda; helezonik, konik, fraktal, holistik yapıda, olguların “morfik alanı” nda olgulaşmaktadırdiyorum…
*Zaman yeni sosyolojilerin, içtimai yaşamın oluşumunda ve yıkılışında hızlanmakta; saadet, barış, refahın yaşandığı dönemlerinde, yavaşlar gibi gelmektedir insanoğluna…
“Bilimde her şey matematikle açıklanabilir durumda olsa da kozmolojide son teori “enflasyon teorisi”dir. Evren genişlerken maddede birbirini çeker.
Evrendeki tüm maddeler birbiriyle bağlantılıdır ve tek bir madde gibi hareket eder. Bu EPR Paradoks’unun (Einstein, Podoslky, Rosen) temelini oluşturuır. EPR paradox’u kuantum teorisinin erken formülasyonun da doğal bir paradoksu göstermek için düşünülmüş düşünce deneyidir.
…..
Fotonlar eş evreli (koherent) giden parçacıklardır. Bir fotonu ikiye ayırıp uzaklaştırınca, birbirinden haberdar olmaları “entanglement” olarak adlandırılır. “
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük.İsmail Hakkı Aydın- Say:129-130
Kuramsal ifadeye katkı:
*Maddesel çekim, havzasal alanda, havza sınırları içerisinde, havza fanusunda; canlı ve cansız varlıklarda; makro ve mikro boyutta; klasik fizik ve kuantum fizik sabiteleri ile hissedilir ve biz buna “havza aidiyti etkisi” diyebiliriz…
*Havzada yaşayan mikro ve makro organizmaların, havzasal manyetik çekimin etkisinde olduklarını düşünüyorum, bu konu irdelenmelidir diyorum…
*Havzalarımızın atom altı dünyasında, kuantik alanında, vakum boşluklarda; nesnel-öznel değerlerin frekansı/titreşimi; aynı frekanstaki nesnel-öznel değerlerin rezonası; nesnel ve öznel değerlerin kesişimi-ayrışımı; fotonların hareketliliği, kim bilir hangi oluş, oluşum ve olgularınların sebebidir diyorum!?...
“1918 Nobel fizik ödül sahibi Max Planck her şeyin varlığını Allah’ın mevcudiyetine bağlamıştı.
Plack kuantum kuramını geliştirmiş ve termodinamik yasaları üzerine çok ter dökmüş bir bilim adamıydı.
Planc sabiti, bir fizik sabitidir. ( h= 6,62607015x 10-34h)
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük.İsmail Hakkı Aydın- Say:134-135
Kuramsal ifadeye katkı:
*Max Planck sabiti, kuantik dünyaya, varlığı fizik olarakda inkâr edilemeyecek boyutlara olan, atom altı dünyasının bilinmezliklerine götürdü bizi…
*Kuantik dünyanın, atom altı dünyasının% 98,5 lik vakum boşluğundaki bilinmezlikleri çöp olarak gören bilim insanlarının düşünceleri çöpe gitti…
*Ruh-zihin-beden bütünlüğü inkâr edilemez bir kabul gördü bu formülden sonra. Canımız, ruhumuz, bedenimiz bir bütün olarak, holistik yapı olarak ele alınmaya başlandı…
“Dâhilik nedir?
Zekâ problem çözme kabiliyetidir, ancak zekâdan çok daha önemli olan yaratıcılıktır. (creativite).
Dâhilik ise hastalıktır! Çok yüksek bir hafıza söz konusudur. Google gibi bir şey…
Dâhilerin freni olmaz ve ara nöronları yoktur.
Toplumun kural ve kaidelerine uyan dahi olur, uymayan şizofren, deli. Toplumun kabul etmesi ve etmemesi de çok önemli sayılır.
…. Dâhiliğin genetik bir yönü de vardır….. Ve “dâhilik klonlanabilir.”
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük.
İsmail Hakkı Aydın- Say:142
Kuramsal ifadeye katkı:
*”Havzasal akıl” kavramı yenilikçi kavramdır.Dâhilik, beyin hücrelerimizin, gen ifadesi kadardır diyorum!?...
*Havzasal, çevresel şartların, genin kendini ifade etmesinde önenli rol oynar ve bunu da havzanın PH değerleri ve termodinamiği sağlar, belirler!...
*Büyük Havza fanusları: Nil, Kongo, Nijer, Amazon, Urgay, Missisipi, Ganj, İndus, Amur ve diğer havzaların; havza ph ve termodinamiği, havzasal akılları, havza genomu, gen-epigenetiği, havza morfogenetiği, havza enformatiğinin “gen ifadesi”ni etkiler, epigenetik mutasyonları görürüz!?...
*Havzasal besi ürünleri, havza şartlarında olgulaşan havza gen-genomunun ürünüdür.
*Havza canlılarının, hücre fanusu içerisinde şifrelenmiş gen ifadelerinin, bilinç ve bilinçdışılı, genlerin kollektif bilinçdışılığında aranmalıdır diyorum…
*Havza fanusu içerisindeki genomların bilinç, bilinçdışılık ve kollektif bilinç dışılığında, hücre ve havzanın morfik alanında aranmalıdır diyorum…
*Havzasal yaşama uyum önemlidir, bu uyumu bozan tüm fizik, metafizikblokajlar kaldırılmalıdır. Havzasal döngüsel akış, devinim: toprak, su, hava, enerji havza morfik alanında doğal haline bırakılmalıdır!...
*Havza akarsuyu üzerinde, HES’ler ile “alternatif enerji” üretirken; diyalektik, doğal hareketlilik zincirini kırmamalı; havzasal yaşam engel olmamalı; “doğal enerji”akımı ve havzasal yaşamın ardışık, döngüsel, mevsimsel akışı bozulmamalıdır…
“Allah “biz arıya da vahiy ettik!” demiyor mu? Kur’an-ı Kerim’de Nahl süresi 68. Ayet.
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük.İsmail Hakkı Aydın- Say:147
Kuramsal ifadeye katkı:
*Arıya vahiy eden Allah, havza yaşam-yağış alanında ki tümmikro ve makro yaratıklarına vahiy ediyor!?...
*Havza yaşamının sırları, “ilm-i sabiteleri”,vahy edilmiş sırlardır; iyi okunmalı ve insanlığın yaşamını kolaylaştırmak adına deşifre edilmeli, bilinmeyenlerde “yenilikçi fikir” olarak keşfedilmelidir.
*Keşifler arasında ki zaman aralığı; günümüzde, yıllara, aylara, haftalara, günlere, saatler kadar düşmüştür.
*Yeni nesil bunu, veri tabanları zengin olduğu için kuantik alanın vakum boşluğuna girerek, “çöp?!...” toplamalı ve geri dönüşümleri hızlandırmalıdır; bu aralığı, keşiflerin zaman aralığını; dakiklara, saniyelere düşürmesi, indirgemesi gerekmektedir!...
“Maddenin de bilginin de mahlûkatın da göz ardı hafızası, şahsiyeti ve farklı davranışı vardır.
Şehirlerin, binaların tarihi yapıların, toplumların …..milletlerin, nehirlerin, denizlerin…. Hafızaları….Yok mu dur sanıyorsunuz. Onlar da insanlar gibi hep biri birlerinin ortalaması olmuşlardır.
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük.İsmail Hakkı Aydın- Say:149
Kuramsal ifadeye katkı:
*Havzanınhafızası da vardır diyorum.
*Havzanın hafızası: toprak, su, hava ve enerjisinin atom altı dünyasında tezahür eder olgu-su-dur…
*Havza fanusunda olan, oluşan olgulaşan ve mahlûkatıetkisi altına alan, gen ifadesinden kaynaklı, akıl ifadesi, söz ifadesi: İd, ide, ideası, zekası/aklı vardır.
*Tüm mahlûkatın, yaratılmışların haraketliliği, canlılığı, içindeki canı, ruhu ile birlikte dile gelen terennümü vardır. Bülbül bunun için tereddüt etmeden terennüm eder!...
*Bu hoş terennümler: ses, renk, tat, şekil; lineer/çizgisel, geometrik, helezonik, konik, fraktal olarak tezahür eder. Her şeklin, kelebeğin, tavus kuşunun kanadına işlenmiş şekli, deseni, güzelliği vardır.
*Titreşim olarak duyumlar, algılar, his ederiz; tüm hislerimizi beynimizin aktarımıyla morfik alana kaydeder; beslenmek, barınmak, üremek, neslimizin devamı için, hayatta kalmak için kullanırız.
*Bu meyanda, havzalarımızda, yaratılmışların kendine münhasır “Havza Aidiyet Duygusu/şuuru/bilinci/ bilinçdışılığı/ kollektif bilinci, kollektifbilinçdışılığı” vardır.
*Yaşam, hayat havza fanusu içerisinde, fraktal, holografik olarak, bir bütünlük içerisinde; ardışık, döngüsel/ mevsimsel, sıralı olarak, devinerekakar gider diyorum.
*Havzaların kendine münhasır gen ifadelerinden kaynaklı sırları vardır, genetik ilmi ile uğraşanlar, bu sırrın üzerine gitmeli ve deşifre etmelidirler!...
*Hazanın, havza sakini emekçilerin, tüm can-canlılarının, organizmalarının, gen ifadelerinden kaynaklı, morfik alanlarında, kalıtımsal enformatiği vardır, toplu hafızası vardır. Havza aidiyet bilinci vardır diyorum!...
*Havza yaşam-yağış alanlarının üretilmiş, yaşanan, üretilecek olan kültürel değerleri vardır…
*Havza yaşam-yağış alanları çeşitli uygarlıklara, kültürlere, kültlere yer olmuş vatan olmuşlardır!...
*Havza fanusunda, mikro ve makro yaratılmışlar,kalıtsal olarak genetik ifadelerinden kaynaklana, epigenetik mutasyonları olsada, yaratılıştan gelen kalıtımsal davranışlarını korumuşlardır.
“Her şey olmuş bitmiştir levh-i mahfuzda (Neml suresi 75. Ayet). İman ve inanç, olmazsa olmazdır muvaffakiyet için her işin başlangıcında.
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük. İsmail Hakkı Aydın- Say:150
Kuramsal ifadeye katkı:
*Evren genişleyerek, morfik alanını, morfogenetiğini koruyarak, enformasyonunu koruyarak genişlemeye devam etse dehavzalarımız sınırları yerinde durmakta mıdır?... Dış ve iç fiziksel etmenlerle değişmektedir
*Havza fanusu, iklimal hareketliliğinden ve gen ifadelerinden kaynaklı enformasyonuyla; havzasal şartladan kaynaklı yaşama savaşına; çevresel şartlardan dolayı mutasyona uğrayıp, epigenetik veriyosyanlarını peydahlasa dahi kıyamete kadar; fizik ve metafizik alanda;kısmi genişlemeye, kalıtımını, kalıbını korumaya devam edecektir diyorum!...
“Bütün inanan ilim insanları ve âlimler, anlayamadığı şeylerden dolayı değil tam aksine anladığı şeylerden ötürü Allah’a iman edip, hayranlıklarını ifade ederek Allah’ın varlığını kabul etmişlerdir.
…..
Fizik kanun ve kuvvetleri yaratıcı değildir, onları yaratan bir” üst irade”,” üst akıl” vardır.
Bildiğimiz fizik kanun ve sabiteleri ikiyüz civarındadır. Bunlar gaye gözeten bir şey yapmaz. Kanunları da bir irade koyar. Kanun kuvvet ve enerji bir iradenin eseridir.
…….
Her bir hücrede hayatı hem de ölümü temsil eden bir yaprak da muhteşem bir fabrikadır. Tek bir hücre bile, devamlı kendini yenileyen en muazzam ve mükemmel bir kimya fabrikasıdır.
…… Ayrıca “içgüdü” varsa onu güden birisi, bir güç de olmalıdır.
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük.İsmail Hakkı Aydın- Say:154-155
Kuramsal ifadeye katkı:
*İlm-i sabiteleri bilen insanlar içerisinde iman edip Allaha şükredenler olduğu gibi; kilitlenip, inkâr gelip imanı dondurulmuş insanlarda var!...
*Nitekim Kur’an ifadesinden de biliyoruz ki “iman” etmek de Yaradanın iznine tabiidir.
*İlm-i sabiteleri/fizik kanunları, matematik hesabına göre Yaradan bir üst irade/külli irade vardır ve insanoğlunun “gen ifadesi”nden kaynaklı “cüz-i iradesi”,Yaratanın“küll-i iradesi”nebağlıdır…
*”İlahi nizamın” enerjisi, “nizam-ı âlemin” enerjisidir. Maddenin, atom altı dünyasının/âleminin de nizamı vardır ve İlahi nizama bağlıdır…
*İnsanlık, atom altı, kuantik âlemin, ilm-i sabiteleri keşfedildikçe; atom altı dünyasında da yol alacaktır.
*Bu üst irade, üst akıl havza sınırlarını çizmiş ve bu sınırlar içeridsinde havzaya münhasır yaşam belirlemiş, oluşturmuştur, olgulaştırmıştır!...
*Havzalarımızı, canlı devasa bir hücre kabul etmeliyiz. Hücreler gibi havzalarımız da canlıdır. Havzalarımızın doğal, diyalektik zinciri koparılırsa havzasal yaşam ölür.
*Hücrelerimizde vuku bulan tüm yaşam belirtileri, fonksiyonları, havzalarımızda, havza fanusunda da vardır.
*İnsanlık olarak, havzalarımızın kodlarına, sırlarına ulaşmalı ve deşifre etmeliyiz. Bunu yapmak havza sakini emekçilere, cahillere, aydınlara, aydınlanmışlara, aydınlanmamışlara düşüyor!...
*Havza canlılarının da bir içgüdüsü var ve bu içgüdüye yön veren/güden bir “üst güder”,”üst güdücü”vardır…
*Tüm canlıları yaşamda kalması için veya yaşamına son vermesi için döngüsel, ardışık, sıralı, denetimli güden güç vardır…
*Havza fanusunda, olayların içine doğan, orada olan biten, yenilenerek tezahür eden ve havzalarda da “nizam-ı alemi” ,”ilah-i-nizamı”sağlayan, enerji boyutunu fark ettiğimiz, iman ettiğimiz, farkında olduğumuz Yaratıcı bir güç: Allah vardır.
“Her şeyin özü, bilim değil “ilim”dir. İlimin mümessili de vahiydir. Eski Yunanistan da bu çerçevede aklı dikkate alırken, peygamberi toplumlar vahyi ön planda tutar.”
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük. İsmail Hakkı Aydın- Say:156
Kuramsal ifadeye katkı:
*Bilim: Fizik sabiteler; İlim: Metafizik sabiteleri insanlığın “gen ifadesi”nden kaynaklı ortak değerleridir.
*Evrensel morfik alanda, havzasal morfik alanda var olan kollektif bilinç, kollektifbilinçdışılık olarak, Yaratıcı tarafından “Levh-i Mahfuz”da muhafaza edildiği vahiy olunmuştur…
*İnsanlık bu sırra kuantik alandaki keşifleri ile ulaşacak, metafizik âlemin/metafizik evrenin bir parça da olsa sırrına vakıf olacaktır…
*Bu sırra vakıf olmak için, havza fanusunun kuantik sırrı, havzasal yaşamın sırlarına erişmek zorunluğu vardır diyorum.
*Evrensel anlamda keşfedilen ilm-i sabiteleri havza fanusu içerisinde analizi yapılarak, dünya fanusu, evren fanusu içerisindeki, ilm-i sabitelere/bilimsel sabitelere ulaşılmalıdır…
“Hayat evrim değil tekâmüldür. Genel olarak bazı çevrelerce kullanılan “evrim” tabiri bilimsel değil ideolojiktir. Bilimsel olarak bir tür bir başka türe benzemez ve dönüşmez. Genler birbiriyle aşırı derecede benzeşir ama türlerin değişkenliği dış müdahale olmadan mümkün değildir.
Bu dönüşüm sadece, bir dış müdahale (!) ile mümkün olabilir. Edilgen evrim ise tekâmül değildir ancak hayatta da cemiyette de bir tekâmül kaçınılmazdır.
Nitekim kendiliğinden bir evrim yok, tekâmül vardır. Tekâmül olmasaydı canlılar olmazdı.”
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük.İsmail Hakkı Aydın- Say:169-170
Kuramsal ifadeye katkı:
*Hayat, yaşam tekâmülü/gelişim havza bazında, havza fanusu içerisinde, havzanın doğal şartlarında, diyalektik zincir kırılmadan; lineer, geometrik, konik, helazonik, fraktal matematiksel olarak oluşmakta, olgulaşmaktadır…
*Havzalar, tekâmülün, biyolojik, fizik, kiyasal laboratuarlarıdırlar.
*Bu nedenle havzaların habitatı kendine münhasırdır.
*Havzaların kendine münhasır, “gen ifadesi”nden kalımtımsal canlı türleri vardır.
*Canlılar, mikro ve makro organizmalar, en iyi şekilde, kendi havzasal ortamlarında, hayatiyetlerini, neslini, kalıtımlarını devam ettirir, yaşamda kalırlar…
*Havza fanusunda doğal zincir koparılmadan yaşam kalıtımsal olarak devam eder; havza fanusu kirletildiğinde, epigenetik veriyosyonlar kendini kalıtımsal olarak gösterir…
*Havza yaşam-yağış alanında, havza fanusunda, sömürgecilikten kaynaklı, doğal şartları değiştikçe, diyalektik zincirinde halkalar kopmaktadır…
*Tekamül/gelişim farklılıkları gözlemlenmeli, kopan halkalar, yeniden bağlanmalı, havza sakini biyogenetikçiler tarafından; yenilenmesi için, havza bazında, “ yenilikçi çalışmalar” yapılmalıdır…
“Bir ışık yılının yaklaşık on trilyon kilometre olduğunu hatırlatarak şimdilik beş yüz milyar ışık yılı çapında olabileceğini düşündüğümüz ve devamlı genişleyen/genişletilen (Kur’an-ı Kerim, Zariyat suresi 47. Ayet: ….
… Başkasının hakkını domuz gibi yemeğe uğraştığımız ve hep kavga ettiğimiz sadece bu dünyamız için mi yaratıldığını düşünüyorsunuz?
Çok büyük israf olmaz mıydı?
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük. İsmail Hakkı Aydın- Say:174-175
Kuramsal ifadeye katkı:
*Havzalarımızın doğada çizilmiş sınırı, havza fanusu ne için yaratıldı?...
*İnsanlık bu soruyu kendi kendine sorma gereğini niçin duymadı?...
*Canlıların yeryüzündeki tekâmülüne/gelişimine etkisi, katkısı nedir?
*Havza sınırlarının, havzada yaşayan mikro ve makro boyuttaki organizmaların yaşamı için bir anlamı olması gerekmez mi?...
*Bu sorunun cevabını, yine havzasal yaşamın sırlarını çözerek açıklamalıyız diyorum…
*Sömürgecilerin, havza bazında yaşamı görmezden gelmeleri, insanlığın tekâmülüne çok büyük zararları olmuştır.
*İnsanlık, “Havzaların Zenginlikleri ve Hak İade Kuramı” adlı anlatılarımla kendine yeni sosyolojık yapıda: “Havza İşçi Devleti” yapılanmasına geçerek yoluna, bilimsel ve emin adımlarla hızla devam etmelidir.
*Emperyalist sömürgeciler, hükümranlıklarını devam ettirmeleri için, “Havzaların Zenginliklerini” gasp etmektedirler…
*Sınırsız mülkiyet/sermaye edinme ve mülkiyetinin/sermayenin veraseten intikalini devrini devam ettirmektedirler…
*Başkalarının, havza sakinlerinin haklarını domuz gibi yiyenler; wahşi emperyal, kapitalist yönetemlerini domuz gibi uygulamaya devam edecek, insalığın tekâmülüne/ gelişimine zarar vermeye devam edeceklerdir.
*Havza sakini emekçiler, tekâmülünün devamını sağlamak; “Havzasal Zenginliklerini” , sömürgecilere gasp ettirmemek için”havzda ortak yaşamın” yenilikçi sosyolojisini/içtimai yaşamını/devlet yapılanmasını keşfetmeleri gerekmektedir.
“Beden dışındaki her şey ruhtur. Ruh ve bilinç de maddeye indirgenemez. Ruh, fizik dışı âlemle ilgilidir. Bu “ruh çerçevesi”nde, bütun yazılanlar ve söylenneler yanlıştır.
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük.İsmail Hakkı Aydın- Say:177
Kuramsal ifadeye katkı:
*Atom altı dünyasına /kuantik alana/ morfik alana bile girilemezken; kollektif bilinçdışılık bilince ulaşılamaz iken; ruhlar âlemine girmeyi tasavvur bile etmeyin… Az bir bilgi verilmiş!... Varlığı kesin yani!?...
“Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir. Size ancak az bir bilgi verilmiştir. İsra-85
*Hiç şüphesiz ki!... Ruh-un, atom altı dünyasından da esir, ince, sübliminal verileri vardır.
*Atom altı dünyasına girmek, gözlemlemek için mikroskop…
*Kâinatı/evreni/kozmosu gözlemlemek için: teleskop gereki ama…
*Ruhsal bölgeye /alana girmek, ruh-zihi-beden üçlemini, içlemini, içimizdeki beni bilmek için; iman etmek, salih amel işlemek, Hak’ı bilmek gerekir!?...
*Mutasavvıflık bu yolun yolculuğudur.
*Ruhsal ruhsat için, tasavvufi sabır, helal, dürüst, barışık, saygılı, severek; sevgiliile hücre, havza, evren fanusunda; hayatın farkındalığında olarak, cihad ederek, cehd ederek, helelinden, iyilik, güzellik dürüstlük üzerine yaşamak gerekir diyorum…
“Kâinat madde tabanlı değil, enerji tabanlı da değil, dijital tabanlıdır.
Dijital olsak ne fayda! Biyolojik bedenimizdeki”biz”, bilinç dijitalleşince dijital kopyamızdaki “biz” ya da “ben”kim olacak, biz bilebilecek miyiz?
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük.İsmail Hakkı Aydın- Say:180
Kuramsal ifadeye katkı:
*Havza fanusu, madde-enerji tabanlıdır, kuantik çağda dijital veritabanlarının keşfedileceği muhakkaktır.
*Dijital kopyamızda ki “biz” bizim cansız/ruhsuz kopyamız olur diyorum...
*Sömürgecilik, yeryüzünden yok olmalıdırki, “dijital ortak yaşam”ın insanlık yararına bir işlevselliği olsun…
*Dijital dünyada “mutlak ortaklık”,”mutlak demokrasi” sağlanamaz ise “dijital kölecilik çağı” başlar…
*İnsanlık, demokratik yaşamı/ortak yaşamın sosyolojisini ancak; havza yaşam-yağış alanlarında, havza fanusunda,”havza ortak yaşamı” ile hayata geçirebilir diyorum…
“Şimşek veya yıldırım, iki bulut arasındaki elektrik transportu, akımdır. (Doğal Akım) Bu akımı tesla kontrol altına almak istiyordu.
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük.İsmail Hakkı Aydın- Say:185
Kuramsal ifadeye katkı:
*Hücrelerin enerjisi mitokondrilerinde üretilir, iki hücre veya komşu hucreler arasındaki elektrik akımı yaşamsaldır, akımın kesilmesi halinde organizmalarda şimşek çakar gibi şiddetli ağrılar dıyarız.
*Tesla, şimşek/yıldırımın doğal akımını, alternatif akıma çevirmek mi istiyordu?...
*Havzaların termodinamiğinden kaynaklı oluşan ikliman koşullardan kaynaklı şimşek ve yıldırım transportunu, akımını depolar ve altarnatif akıma çevire bilirmiyiz?!...
*Bu akımın, havza gen, genom, epigenetiğe, morfogenetiğine ve enformatiğine etkisi muhakkaktır.
*Bu akım ile havza fanusu içerisinde biriken havza enformatiği/bilgisi; su buharından, buluttan, yağışlarla havaya, toprağa, suya geçmekte midir!?...
*Havzasal yaşamın sırlarına vakıf olmak, enerji boyutunda, havzasal yaşamın sırlarını çözmek, veri tabanını oluşturmaktır diyorum…
“Bugün çinliler, çölleri güneş panelleriyle kaplamaya başladılar. Enerji ihtiyacı had safhada! Denizleri bile doğal hareketlerdenenerji üreten enerji panelleriyle kaplıyorlar.
Füzyon ile elektrik elde edilebilmektedir. Hidrojen kontrollü bir şekilde helyuma dönüştürülebilirse bol miktarda enerji kaynağına sahip olunacaktır.
Frekanslar Âleminde Kâinat Beyne Küçük, Nöron Kâinata Büyük.İsmail Hakkı Aydın- Say:186-187
Kuramsal ifadeye katkı:
*Havza sakini emekçiler, sömürge düzeninin ürünü olan HES’lerin yerine, hızla “temiz enerji”ye dönmelidirler.
*Doğal enerji kaynağımız: Güneş. Sönmeyen ateş gibi dünyamızı ısıtmaktadır…
*Mevcut teknolojilerle enerji ihtiyacının % 100’ünü güneşten ve havza termodinamiğinin oluşturduğu iklimal şartlardan ileri gelen elektrik akımlarının etkilerinden yararlanılarak temiz enerji elde etmek durumundayız.
*HES’ler, regülasyon blokajları, havzasal yaşamı büyük oranda aksatmakta, canlı türlerinin yok olmasına sebep olmaktadır.
*Enerji lazım ama güneşten ve madenlerden yeterince yararlanılmıyor.
*Stratejik madeneler: Bor, uranyumdan gibi temiz enerji üretmenin yolları aranmalıdır diyorum.
*Evrensel temel enerji kaynağımız güneşin olgulaştırdığı, termodinamik etkilerden kaynaklı: Diret güneşten veya indirek deniz ve okyanus akıntılarından, med-cezir hareketliliğinden, enerji paneller yapılandırarak “temiz enerji” üretilebilmelidir diyorum…
Yedinci Bölüm
HAVZA SOSYOLOJİSİNİN SIRLARI(Emıle DURKHEİM)
1.Hücre ve Havza Sosyolojisi:
Havzalar, sosyolojinin kuluçkasıdır. Bu nedenle “İnsan ve toplumbilim/sosyoloji” havza yaşam-yağış alanı sınırları içerisinde ele alınıp incelenmelidir.
İnsan ve toplumbilim/sosyolojisi havza bazında oluşur ve dünü, bugünü, geleceği; havza yaşam-yağış alanı sınırları içerisinde incelenmelidir…
Atalar sözü: “Sınırsız bahçe, her önünden geçenin ayak izini taşır.”
*Günümüze kadar, siyasi devlet sınırlarının, havza yaşam-yağış alanı sınırları sınırları olarak hisap edilmemesi, havzalardan geçen emperyalist güçlerin ayak izlerini taşımaktadır.
Empeyal güçleri yapılandırdığı yapay devletler sınır ihlalleri yüzünden ciddi sorunlar yaşamış, kanlı savaşlar yaşamışlardır.
Sınırsız güç kontrolsüz güçtür, denetimsiz güçtür...
Toplumsal içtimai yaşamda, toplumsal yapılanmaların görev ve sorumluluk sınırları; havza yaşam-yağışa alanı sınırları olarak kullanılırsa toplumsal yaşamın oluşumu, sosyolojisi, içtimaıdaha da netleşir…
Günümüzde, toplumsal/içtimai/sosyal yaşamda devlet sınırları yapay olarak belirlenmektedir.
Havza sınırları, devlet sınırı olarak kullanılmadığı içinsömürgeciler; tüm havzalarda savaş, soygun sömürü yapmakta; işgal, istila ilhak, soygun, sömürü, savaş,saldırı, talan tecavüzüne devem etmekte, havza fanusu”nu yaşanmaz kılmaktadırlar…
Tüm havzalar, havza fanusu emperyalist güçlerinilhak, istila, işgal,soygun, sömürü, savaş, saldırı, talan, tecavüzüne uğramıştır…
Havzalar, sömürgecilerin, insanlığını kaybetmiş hükümran güçlerin, ayakaltında çiğnenmiş ve onların kanlı-ayak izlerini taşımaktadır.
Güç sınırlı ve denetlenebilir olmalıdır. Emperyalist, sömürgeci güçler; sınırsız ve denetlenebilir değildir.
Arkasına ABD, AB, UK gibi, sınırsız güce sahip haydut devletlerin, kontrolsuz, denetimsiz güçlerini alan, haydut narko devlet: İsrail her fırsatta kendine yeni sınırlar çizmektedir…
Gücün, sınırı ve denetimiyoksa içtimai yaşamda sorunlar vardır.
Sınırsız güç, sınırsız samimiyet gibi sorun yaratır…
Milyonlarca yılda yaratılmış canlı türlerinin, genlerinin, gen ifadelerinin, insanlığın emperyalist uğraşıları nedeni bir daha hiç geri gelmemek üzere, varlıklarının, yeryüzünden yok olması, ne acıdır?!..
Bireysel ve toplumsal ilişkilerde de içtimai yaşamda ahlaki normlarda sınır olmalıdır; bu sınır, yaratanın kutsal kitaplarda belirlediği: Allah’ın öğütleri çerçevesinde olmalıdır…
İnsanlık, sömürge sosyolojisini yıkarak, yenilikçi bir sosyoloji ile yoluna devam etmelidir.
Son peygamber geldi, son öğütler verildi…
Yeni nesil, havza sınırları içerisinde, havza fanusunda, deney ve gözleme dayalı olarak, “havzasal ortak yaşamı”; yenilikçi sosyolojisini, belirlemeli, kendi refah toplumunu kurmalıdır.
Yeni nesil, kendini koruması için sosyolojik yenilenmeyi belirlemek, “havza işçi devletini”gerçekleştirmek zorundadır.
Havzasal Toplumsal Yaşam: Havza sakini emekçilerin, mikro ve makro boyutta tüm canlıların ortak özelliklerinden: Hareket, solunum, çevreye tepki, (duyum)büyüme, üreme, boşaltım ve beslenmelerinden yola çıkarak havza sosyolojisi belirlenmelidir…
Geçmişte, günümüzde ve gelecekte, tüm havzaların, pH’ı, termodinamiği, genetiği, epigenetiği, enformatiği, morfogenetiği, kendine münhasır olup, havzasal bazda kendi “havzasal sosyolojisini” oluştururiddiasındayım.
Sosyolojik gerçeklik havzalarda aranmalıdır. İnsan ve toplumbilim/sosyolojik olgular; temelde, “havzasal yaşamın sırlarının”tezahürüdür…
İnsan ve Toplumbilim/Sosyoloji’nin yolakları havzalarımızdır. Deneyimleri, gözlemleri, araştırmaları havza bazında ele alınmalı, havza sınırları içerisinde, deney imlenerek gözlemlenmelidir.
Sosyolojinin kurucusu: Emile Durkheim’de (bana göre İbn-i Haldun’dur.) Her ikisi de “İnsan ve toplumbilim/sosyolojisini,”havzasal bazda ele alamamışlardır…
İbn-i Haldun’un (1332-1406) yıllarında ki coğrafi bilgilerin azlığı nedeniyle ele alamamış olabilir.
Emile Durkheim’in (1858-1917) yılarındaki coğrafi ve toplumsal bilgi birikimleriyle bu konuyu görmesi ve ele alması gerekirdi.
Bu nedenle benim, havza sınırları içerisinde anlamlandırmaya çalıştığım, “Havza Sosyolojisi” kavramım“fikri yenilik”,”sosyolojik yeniliktir.”
2.Havzasal Sosyolojik Yaşam
Bir toplumsal olgunun belirleyici nedeni bireysel bilinç hallerinde değil, öncel toplumsal olgularda aranmalıdır.” (Regles, 2.Baskı, S.109)
“Ortam ve işleve dayalı açıklamayla tarihe dayalı açıklama arasındaki zorunlu dengeyi yeniden kuran bu ilkeye göre, tamamen sosyolojik şu yöntem kuralının kabul edilmesinin önünde hiçbir engel yoktur.
Bununla birlikte Durkheım’in kısa bir süre sonra çeşitli ortam ve töre tiplerinin yönetim bilimsel çözümlemesinden, dolayısıyla gruplara ve onların kurumlarının kendi özel yapılarıyla tekabüliyetine ilişkin tamamen deneysel bir tiopoloji oluşturmaktan uzaklaşıp, bir anlamda sosyolojinin metafizikçisi haline gelmekle suçlandığını da gizlemeyelim”-GEORGES DAVY”
Emıle Durkheım; Sosyoloji Dersleri; Sayfa:33
Kuramsal ifadeye katkı:
*Öncel toplumsal olgular, havza yaşam-yağış alnında olgulaşmış; günümüzde olgulaşıyor; gelecekte de olgulaşacaktır.
*Bu hep olagelmiştir, olacaktır, olagelecektir. Bu olgu insanlık tarih ile karıştırılmamalıdır…
*Bu olgular, gen ifadesinden kaynaklıdır.Kalıtımsal olarak, kendi havzasında devam edecektir,
*İnsanoğlu, ruh-zihin-beden üçleminde yaratılmış olup; fizik ve metafizik değerleriyle/sabiteleriyle; doğal havza ortamında, havza yolaklarında toplumsallaşmıştır.
*Havza fanusunun kendine münhasır doğal ortamında, havzasal sosyolojisini olgulaştırmış, gen ifadesinden kaynakli, enformatiği, kültü, kültürel değerleri etkisinde (Dil kültürü-Din kültü) toplumsallaşarak, öncelikle komün toplumu yapılandırarak, kavmiyet/ulusa devletler ile büyüyerek günümüz “devlet”,” imparatorluk”sosyolojisine ulaşmıştır…
*Yukarı Mezopotamya, İnsan tipolojisini belirlemeye kalkarsak;
*Göbekli tepe sakinleri ve kitabi dinlerin babası: Urfa, Balıklı göl, Hz. İbrahim’in Babası: Azer ve hükümdarı, Nemrut’un Dağınakadar gidersek…
*İnsan tiplerini belirleme ve ayır etme, toplu yaşama yöntemlerini: “havza bazında “belirlenmemiz gerekmektedir diyorum…
*Mezopotamya Havzası sakinlerinin, havzalarında, toplu yaşama isteği; dini ritüellerle/tapınma isteği, şekli ve avlanma, zirai üretim isteği ile toplumsallaşma isteği; kavmiyetinden/ulusallaşmasından evvel gelir.
*Havza aidiyeti ile toplumsallaşması, “gen ifadesi/alın yazgısı,” dürtüsü, içgüdüsü ile meydana gelir. Bu nedenledir ki toplumsal/sosyolojik yapılanması öncelikle havza bazında metafizik ve fiziki gelişmesi ile birlikte ele alınmalıdır.
*İnsanoğlunun, metafizik anlamda, ”dini ritueller/ tapınma bilinci, isteği; Fizik âlem anlamında “ havza aidiyet bilinci”ile birlikte biri birlerini tetikleyerek, havza kapsama alanında birlikte olgulaşmıştır.
*Toplu yaşama isteği havza bazında, havza yolaklarında dini toplumsallaşma ile birlikte olgulaşmıştır.
*Allah insanoğlundan hiçbir dönemde öğütlerini esirgememiş, içlerinden birini, “peygamberini,” bu öğütleri sosyolojik, fizik ve metafizik anlamda uygulamaları için göndermiştir.
*Yetmemiş, velileri ve bilim insanlarına “ilmi ve bilimsel sabiteleri”belirlemeleri için aydınlatmış,sezgilerini kullanan bu yetkin, çalışkan kullarına çeşitli fırsatlar vermiştir.
*Allah’ı inkâr edenlere de, çalışkanlıkları hasebiyla, bu sezgisel fırsatı, ilm-i sabiteleri belirleme, sanat üretme fırsatını vermiştir.
*İktisadi, siyasi ve askeri anlamda güçlenen kavimler, tanrının yeryüzündeki temsilcisi kabul ettikleri: hegemon liderlerini izinde giderek; başka havzalarda hegemonya kurmuş, sömürmüş, insanüstü yaşamış, statik zulme başlayınca,statükosunukoruyamamış, havza içinde çözülmüş, yıkılmışlardır. Örnek verecek olursa.
Doğu Roma: 1453’de yıkılmış; Osmanlı: 23.Nisan. 1920’de yıkılmış; ABD+AB+UK: 21. yüzyılda yıkılacak. Kesin yıkılacak!...
Kapitalist emperyalist ve komün emperyalist sistemlerin sonuna geldik. Çözülmüş ve çözülmemiş işçi devletleri de; “Artı-Değeri”,”Hak İade Kuramı” ile sahibine iade edemedikleri için yıkıldı, yıkılacaklar.
İnsanlık Sosyolojisi; Yeni toplumsal yapılanma olarak; “Havzada Ortak Yaşamı”, “Havza İşçi Devleti”ni işaret etmektedir diyorum…
“Müeyyide, davranışın bir sonucudur tabii, ama kendi içinde ele alınan davranıştan değil, bu davranışın önceden yerleştirilmiş bir hal ve tavır kuralına uygun olup olmamasından kaynaklanan bir sonuçtur.”
Emıle Durkheım; Sosyoloji Dersleri; Sayfa:46
Kuramsal ifadeye katkı:
*Havzasal yaşam, havzasal müeyyideler doğurmuş, havza Sosyolojisini olgulaştırmıştır.
*Egemen güçler/Hegemon uluslar, havzaları işgal edip hüküm sürdüklerinde, kendi öznel kuralları ile birlikte, havzaların nesnelliğinden kaynaklanan kurallara uyum sağlamış, havzasal müeyyideleri uygulamak zorunda kalmışlardır.
*Bu sosyolojik tespit “İnsan ve Toplumbilim/Sosyoloji” içleminde, gözlem ve denetimlenerek açığa çıkartıldığında; insanlık tarihinde muhakkak köklü değişikliklerolacaktır.
“Toplumsal etkinliğin hiçbir biçimi, kendine özgü bir ahlak disiplini bulmasından vazgeçemez.
Nitekim ister geniş ister dar olsun her toplumsal grup, parçalardan oluşan bir bütündür; yinelenerek bu bütünü oluşturan nihai unsur ise bireydir.
Diğer yandan böyle bir grubun devam edebilmesi için parçalardan hiçbiri tek başına, yani kendisi bir bütünmüş gibi davranmamalı; tam tersine bütünün varlığını koruyabileceği tarzda hareket etmelidir.”
Emıle Durkheım; Sosyoloji Dersleri; Sayfa:59
Kuramsal ifadeye katkı:
* Toplumsal olgu, havza yaşam-yağış alanı sınırları içerisinde değerlendirilmelidir. Havzasal yaşamın, gen ifadesinden kaynaklı, kendine özgü bir sırrı ve olgulaşmış yaşam biçimi vardır.
*Havzasal yaşamın, havzanın doğasından, yaşam biçiminden kaynaklanan, öznel ve nesnel değerleri, ahlakı ve disiplini vardır.
*Nitekim havza sosyolojisinin bütünü, alt havza gruplarından müteşekkildir. Nihai unsur ise havza sakini emekçilerdir, aile yapılarıdır…
*Havza sakini emekçi ailelerin tekil, tikel, tümel hareketlerinin havzaya uyumu, gen ifadesinden kaynaklı olup; havzalarda sosyal, toplumsal, içtimai bütünlüğü, birliği sağlar.”Havza sosyolojisi”ni olgılaştırırlar.
*Havza sakini emekçilerin, kendine özgü ahlak ve disiplini; egemen kaldığı süre içerisinde; öznel ve nesnel değerler değiştikçe, olgulaşarak gelenek/töre ve hukuksal kalıp halini alır.
*Hukuksal kalıplar adil uygulandığında, havza sosyolojisi gelişir, ulusal sosyoloji olgulaştırır.
*Emperyalist/sömürgeci/yayılmacılarkendi hukukunu sömürdükleri havzalara dayatarak; işgal, istila ve ilhak ettikleri havzaların sosyolojisini bozmuş ve zaman içinde yozlaşarak, toplumsal buhranlara vesile olmuş, daha güçlü sömürgeci gücün işgalleri ile son bulmuştur.
*Tarih boyunca yaşanan, ardışık, sıralı, dögüsel havza işgalleri; yüzyıllar sonra, yerel havzasal kuralarla yenilmiş, kaybolup gitmişlerdir.
*Doğal sosyolojik yapı: “Havzasal Sosyoloji” gelişerek yaşamaya devam etmiştir.
*” İnsan ve toplumbilimi/sosyoloji”yi belirleyen, doğal havzasal yaşam şartlarıdır. Bu şartları da havza canlılarının “gen ifadeleri “nden kaynaklı yaşam tarzları belirler.
*İyi niyetli değerleri ile insanlığı saran toplumsal yayılmacılık; hükümranlık sağlandıktan sonra; kötülük üreten sosyolojiye dönüşmüştür...
*Hükümran egemen güçler ayrı kavimler/ uluslar ile sosyolojik bağlar kurarak; havza doğal, gen ifadesinden kaynaklanan, ileri gelen: “karma havza sosyolojisi” içerisinde erimiş çözülmüş, kaybolmuşlardır.
*Havza sakini bireyler, egemenliğini kaybeden havza sakinleri, doğal olarak, bütünün varlığını koruyabileceği tarzda hareket etmektedirler…
*Gen ifadelerinden kaynaklanan bu olgu, yüzyıllar sonra da olsa havza sakini bireylere, egemenliklerini kazandırmış, havzasal yaşamın devamlılığını sağlamıştır.
*Havza sakini bireyler, emekçiler, emperyalist güçlere karşı, bütünün varlığını korumak, özgürlükleri için stratejiler/emeller geliştirmek mecburiyetindedirler…
*Havza sakini emekçiler havzasal bütünlüğünü, sosyolojik bütünlüğünü koruyabilmesi için; cesaretle, emperyalist güçlerin esaretinden çıkmalı, zincirlerini kırmalı, havzasal zenginliklerini koruyarak fakirlikten kurtulmalıdır…
*Havza yaşam-yağış alanlarının, doğal yaşamından ileri gelen havzasal ahlak ve havzasal disiplin; doğal olarak havzasal bazda olgulaşmaktadır.
*Havzayı işgal eden güçler burada uzun süre barınabilmesi için; bu ahlak ve disipline uygun hukuki kurallar yapılandırma zorunluluğu vardır.
*”Havzasal Ahlak ve Disiplin” yenilikçi kavram olup, sosyologlar tarafından, gözlem ve deney imlenerek irdelenmelidir.
3. Havzasal Sosyolojik Yaşam Döngüsü
“…. Ve insanlar ne denli yüksek düzeyde, ne denli derinlemesine toplumsallaşmışsa, yani uygarlaşmışsa –bu iki sözcük aynı anlama gelir- barışta yaşamın sevinçlerin değeri artar.
Bu nedenle ortak çıkarları bulunan insanlar sadece bu çıkarları korumak, onları rakip birliklere karşı genişletmek için birleşmez;
bir araya gelmenin birçok kişinin yek vücut olmasının, kendi düşmanları ortasında yitip gitmiş hissetmenin zevkini tatmayı, bir ruh ortaklığını paylaşmayı, yani sonuç olarak birlikte aynı ahlaki yaşamı sürdürebilmeyi de amaçlar. “
Emıle Durkheım; Sosyoloji Dersleri; Sayfa:71
Kuramsal ifadeye katkı:
*İnsanlık, en yüksek düzeyde uygarlaşmayı, medenileşmeyi, barış zamanı, havzasal yaşam,”havzasal barış”ile sağlamışlardır.
*Havza sakini emekçilerin, ortak çıkarları havzasal uygarlıkların doğuşuna neden olmuştur.
*Akdeniz, Mezopotamya, Nil, Nijer, Ganj, İndus, Kongo, Amazon ve diğer havzaların uygarlıkları, havzasal ortak yaşamın, öznel ve nesnel değerlerinin ürünüdür.
*Uygarlık isimlerinin, havza akarsuyu, durgunsuyu isimleri ile anılmasının nedeni de budur.
*Tarih boyunca işgal edilen bu uygarlıklar; işgal güçlerini, uygarlıklarını; havza sosyolojisi içerisinde eritmiş, kaybetmişlerdir, işgalcileri kendilerine benzetmişlerdir.
*Ortak çıkarları bulunan havza sakinleri, gen ifadelerinden kaynaklı sosyolojilerini korumak, onları işgalci ve komşu havzalara karşı genişletmek, ileri seviyeye yükseltmek için komşu havzalarla onurlu ittifaklar kurmak durumundadırlar…
*Havzanın bağımsızlığı, havza sakinlerinin, sosyolojik varlıklarının sebebi olmalıdır…
*Havza sakini emekçiler, kendi ahlak ve disiplini içerisinde, yekvücut olması, ruh ortaklığı; işgalci güçlere, sömürgecilere karşı; sosyolojisini, varlığını koruması anlamına gelmektedir.
4. Havzada Ortak Yaşam
“Sorunun kuramsal çözümü pekâlâ mümkündür; tüm insanlığın toplum halinde örgütlendiği hayal edilebilir.
Ama böyle bir fikir, hiç gerçekleştirilemez olmasa bile, öylesine belirsiz bir geleceğe ertelenmek zorunda ki onu hesaba katmak gerçekten yersiz olur.
Orta vade de bugün var olandan daha geniş toplumlar, örneğin Avrupa devletlerinin bir konfederasyonu tasavvur edilse de, bu boşuna bir çabadır.
Bu daha geniş konfederasyon da kendi kişiliği, çıkarları, kendine özgü bir fizyonomisi olan özel bir devlet olacak, tüm insanlığı kapsamayacaktır.”
Emıle Durkheım; Sosyoloji Dersleri; Sayfa:127
Kuramsal ifadeye katkı:
*İnsanlığa yön veren kişiliklerden, ilk aklıma gelenler: Konfüçyus, İbn-i Haldun, Adam Smith, Hegel, Karl Marks, Emile Durkheim, Max Weber ve diğerleri…
*Her ne hikmetse?! … Uzmanı oldukları konuları, evrensel bütünlük içinde ele almış, havzasal bazda gözlem ve deneyim yapamamış, analiz edememiş, sentezini kuramamışladır...
* “Gen İfadesi”nden, kalıtımdan, bi haber oldukları için im dir ki?... Batı aydınlamacıları: Karl Marks, Durkheim, Max Müller, Hegelve diğerleri… Havzasal Sosyolojik tespitleri yapamamış; temel esaslarını analiz edememiş, haliyle de sentezleyememişlerdir... Ben çözemedim?!...
*Tüm insanlığı toplum halinde örgütlemesi için; doğada sınırları belirli olan, havza yaşam-yağış alanlarında; havzasal bazda, alt havza birimlerinden başlayarak, ana havza bütünlüğünde örgütlemesi gerekmektedir diyorum.
*Doğru sosyoloji budur.”Gen ifadesi,” ruh-zihin-beden üçlemine/içlemine bu şekilde yönlendirme yapıyor, istikameti belirliyor zaten...
*Havza bütününde örgütlenen havzalar, özgür iradeleri ile “onurlu ittifak”lar kurarak bütünlük sağlayabilir ve “onursal ittifakları” devam ettirerek evrensel insani değerlerle, evrensel/havzasal örgütlenmeye gidilebilir.
*İnsan ve toplumbilim/sosyolojinin, diyalektik zincirin halkaları, havza bazında bir araya getirilebilir diyorum…
*Durkheim akıllı adammış vesselam. AB’ni boşuna/ beyhude bir çaba içinde olduklarını hissetmiş ama sömürgeci güçler/sermaye sınıfı bu çabayı; öznel ve nesnel çıkarları neden ile zorlamaya devam ediyorlar. İngilizler koptu, diğerleri de kopacak. Brexit budur işte.
*Tüm havzaların, Sen, Ren, Elbe, Vistül, Wolga, Dinyeper, Dinyester, Tuna, Po ve diğer nehirlerin, havza sakini emekçileri, bu beyhude bu çabayı boşa çıkarmaları, havzasal bazda, “onursal ittifaklar” kurarak, içtimai yapılarını devletleşerek olgulaştırmaları gerekmektedir…
*Yeni nesil havza sakini emekçiler, kendi sınırları içerisinde, “havza işçi devletleri”ni kurarak, “onurlu ittifak”lar ile birliği ve barışı sağlama yönünde hareket etmelidirler diyorum…
“Aristoteles’ten beri, devletler yönetime katılanların sayısına göre tasnif edilmiştir…
Montesquieu şöyle der: Halk, bir bütün olarak egemen güce sahipse, bu bir demokrasidir. Egemen güç halkın bir bölümünün elindeyse bu aristokrasidir. (II, 2) Monarşik hükümet, tek kişinin yönetiminde olduğu biçimdir.
Yine de, Montesquieu’ya göre, kral ancak yerleşmiş ve değişmez yasalara göre yönetiyorsa gerçek monarşiden söz edilebilir.
Tam tersine “hiçbir yasa ve kural tanımayan bir kişi her şeyi kendi keyfine ve kaprislerine göre peşi sıra sürüklüyorsa”, monarşi orada despotizmi adını alır.”
Emıle Durkheım; Sosyoloji Dersleri; Sayfa:129
Kuramsal ifadeye katkı:
*Bu saatten sonra, yeryüzünde, toplumsal yapılanma: devlet; gen ifadesinden kaynaklı, havzasal sosyolojik gerçekliklerden dolayı: “Havza İşçi Devleti” olarak kurulacak, devleti olgulaştıran kurum ve kuruluşların görev ve sorumluluk alanı, havza yaşam-yağış alanı sınırı olacak, yaşam havza fanusu içerisinde tasnif edilecektir.
*Havzalardaki egemen sömürgeci kapitalist güçler ve sömürgeci çözülmüş işçi devletleri, havza yaşam-yağış alanının, havza fanusu dışına itilecektir.
*Havza sakini emekçiler bir bütün olarak, havza sınırları içerisinde, egemen güce sahip olacak; şahsi ve wahşi sermaye sınıfını ve yerli iş birlikçilerini havzalarından çıkaracaklardır.
*“Hak İade Kuramı” ile komşu havzalarla “onurlu ittifaklar” kurarak; “havza ortak yaşam/toplumsal ortaklık/sosyal demokratik düzeni” kurmayı başaracaklardır.
5. Havzasal Yaşamın SırrıGen ifadesidir.
“Devlet toplumsal düşünce organıdır, demiştik. Bu söylenen her türlü düşüncenin devletten kaynaklandığı anlamına gelmez.
Ama iki tür düşünce vardır. Biri kolektif kitlelerden gelir ve onun içinde yayılmış bir halde bulunur; toplumun kolektif olarak geliştirdiği ve tüm bilinçlere dağılmış bir haldeki duygulardan, özlemlerden, inançlardan oluşur.
Öteki devlet veya hükümet adı verilen o özel organ için geliştirilir. Her iki tür de sıkı ilişki içindedir. “
Emıle Durkheım; Sosyoloji Dersleri; Sayfa:132
Kuramsal ifadeye katkı:
*Rupert Sheldrake’nin: Morfik alan teoris; Carl Jung Kustav: bireysel ve kollektif ve biliç, bilinçdışılık anlatıları; Beyindeki maddi hafızanın izlerinin bulunmayışı, arayışın başarısızlıkla sonuçlanması, morfik alanda, morfik rezonans titreşimlerinin, Morfogenetik tanımlamalarını bilimin gündemine soyut olarak taşımıştır…
*Kurulması muhtemel, Havza işçi devletleri, havza sakini emekçilerin,”gen ifadesi” nden kaynaklı, atalarının gölgesinde; enerji boyutunda, aynı frekanslarda morfik rezonansa girmek için siyaset yapmalılar diyorum…
*Gen-genom ifadesinden kaynaklı, havza morfik alanında, kolektif bilindışılık; düşünsel birikimleri ile atalarının gölgesinde, toplumsal özgür düşünme yapılanmaları ile yenilikçi sosyoloji/içtimai devlet yapılanmaları somut olarak olgulaştıracaktır…
*Bu somut olguya, havza sakini emekçilerin, olgulaştıracağı, havza ve sınıf temelli; adari, siyasi, iktisadi, askeri, istihbarı örgütlenmeler ile ulaşılacaktır….
* Ürün ve havza bazında kurulacak, üretim-tüketim kooperatifleri ve sendikal örgütlenmeler bu işi somutlaştıracak temel örgüt yapıları, lokomotifi olacaktır diyorum…
*Emekçiler, “havza aidiyeti düşüncesini,”havzalarda ortak toplumsal yapılanmayı,”havzada ortak yaşamı” ; havza sakinlerinin kolektif bilinçdışılık etkisinde, “özgür düşünmeyi” sağlayacaktır diyorum…
*Yenilikçi sosyoloji: Havza ve sınıf temelli, ürün ve havza bazında kurulacak kolektif sosyolojik yapılanmalar; havza ve ürün bazında kurulacak işçi sendikaları ile gen ifadesinden kaynaklı yenilikçi “Havza Sosyolojisi”ni yapılandıracaktır…
*Havzalar, gen- genom ifadelerinden kaynaklanan, “gen-ifadesi”nin yönlendirdiği, kendi doğal sınırları içerisinde tezahür eden, havza fanusu kapsamında kalantoplumsal düşünce alanlarıdır, makro morfik alanlardır, ben bunlara morfogenetik alan olarak tanımlıyorum…
*Biyo-genetikçilerin, embriyonun içinde tanımladıkları: “morfik alan,” teorisi; havzasal türlerin, havza yaşam-yağış alanı içerisindeki yerlerini belirler.
*Bu yerleri “havzasal morfik alan”,”havzasal morfogenetik alan” olarak tanımlamamız gerekmektedir diyorum…
*Havzalar mikro ve makro canlıların, morfogenetik, morfik alanlarıdır. Gen ifadesinden kaynaklı, bireysel ve toplumsal bilinç/ bilinçdışılık bu alanlarda tezahürü söz konusudur.
*Havzaların havza aidiyetinden kaynaklanan, kendine münhasır düşünceleri olmakla birlikte, başka havzalardan edinilen düşünce yapılarını da önemsemiş, harmanlayarak benimsemişlerdir diyorum.
*Tüm düşüncelerin, id, ide, idea ve imlerin; kendi havza yaşam-yağış alanımızda üretildiği sanılmamalıdır.
*Kültürel etkileşimin, havza enformatiğinin, havza canlılarınıniletişiminin, önünde engel yoktur; ilmi ve bilimsel sabiteler, eninde sonunda tüm yeryüzüne, gökyüzüne, havzalara, evrene, kozmosa, kâinata, uzaya yayılacaktır…
*Diğer havzalarda üretilen kolektif düşünceler, keşifler; biriken bireysel ve kollektif bilinç, bilinçdışılık; bulunan ilm-i sabiteler, teknolojik yenilikler; emperyalist, yayılmacı güçlerden de etkilenip; onların düşünceleri ile de birleştirilerek; yeni düşünceler olarak ortaya çıkacaktır…
*Yenilikçi devlet yapılanmaları, zaman içerisinde, bazı yenilikçi düşüncelerin ileri çıkmasıyla olgulaşmıştır…
*Krallıklar, monarşiler, tüm oligarşiler, despotik rejimler, komünist komün toplumlar, yapay sermaye sınıf develileri yıkılarak, gerçek “Halk Cumhuriyetlerine”,” Toplumsal Ortaklık/Sosyal Demokrasi” yönetimlerine dönüşecektir.
*21. Asırda, tüm havzalarda, havza sakini emekçilerin, gen-genom ifadelerinden kaynaklı“Havza İşçi Devleti” gibi sosyolojik yapılanmalar başlayacaktır diyorum.
6. Havzasal Fizyoloji
“Her kaza, belediye, bölge, eyalet kendine özgü bir fizyonomiye, örflere, adetlere, özel çıkarlara sahip olduğu sürece, onun idaresinden sorumlu meclisler siyasal yaşamın vazgeçilmez çarklarıydı.
Kitlelerin içinde beliren fikirler ve özlemler doğrudan bu meclislerde toplanıyordu. Ama bugün her birimizin ülke toprağının işgal ettiğimiz bir noktasına bağlayan bağ çok zayıflamıştır ve büyük bir kolaylıkla kopabilmektedir.”
Emıle Durkheım; Sosyoloji Dersleri; Sayfa:158
Kuramsal ifadeye katkı:
* Her havza, kendine münhasır, gen-genom ifadesinden kaynaklı; mikro ve makro boyutta fizyolojik canlıya, beşeri yapıya, fizyonomiye, topografyaya, coğrafyaya, biyolojiye, sosyolojiye, biyokimyasal yapıya, habitata, fizyolojik işleyişe/sisteme sahiptir.
*Havza Fizyolojisi: Havza canlılarının, “gen ifadeleri” ve kalıtımsal etkileri, epigenetik mutasyonları; molekül, hücre çekirdeği, çekirdekçiği, kromozomu, genleri, hücre, organ, organizma düzeyinde incelenmesi, gözlemlenmesi, deneyimlenmesi gerekmektedir.
*Her havza kendine münhasır tam bağımsız: idari, siyasi, iktisadi, askeri ve istihbarı yapıya sahip olması gerekir. Kendi toplumsal, tam bağımsız meclislerini oluşturması gerekir diyorum,
*Bilhassa dünyanın büyük havzalarında, az da olsa aşağı-orta-yukarı çığırlarında, yaşam farklılıkları, sosyologlar tarafından deneyimlenmekte ve gözlemlenebilmektedir.
*Küçük havzalarda ve alt havza birimlerinde bu farklılıkları gözlemlemekolasıdır. Küçük yaşam alanlarını, alt havza birimlarının sosyolojisini tespit ederek, bütünün sosyolojisini belirlemek de olasıdır.
*Havza aidiyet düşüncesi ile havza sakini emekçiler, biri birlerine ilintili, illiyet/nedensellik bağı ile bağlıdırlar…
*İlliyet/nedensellik bağı: Gen ifadesinden kaynaklanan, toplumsal ve bireysel biyolojik; hücresel moleküler düzeyde iyonik ve kovalent bağların oluşumunda da etkendir…
*Havza yaşam yağış alanlarının, mikro ve makro boyutta oluşan morfik alanlar genleri, gen ifadeleride morfik alanı şekillendirmekte ve toplumsal düzeydeki birliktelikleri sağlayan görünümleri ile ortaya çıkarmaktadır…
*Mevcut sosyolojiler içerisinde, “havza ve sınıf temelli” verilecek örgütlü (Siyasi Parti, Sendikalar, Sivil Toplum Kuruluşları) güçler; “havzada ortak yaşamı” gerçekleştirecek ve somutlaştıracaktır.
*Değişik havzalardan yapılandırılan, sınırları olamayan, fanusu bulunmayan, çözülmeye müsait, yapay devletler, zaman içerisinde çözülüp yok olacaklardır…
*Tıpkı, geçmişte kanlı devrimler sonucu kurulan, kurulduğunda yıkılmayacakmış gibi güçlü duran komün işçi devletleri gibi hepsi çözülecek yok olacaktır…
* Emperyalist kapitalist yapay devletlerde, çözülüp yıkılacak, ulusal devletlerin çözülmesi zordur ama üniter devletler daha kolay çözülecek, yerlerini “havza işçi devletlerine”bırakacaklardır.
* Çünkü Karl Marks’ın tanımladığı: “sınıf çelişkisi” ve “art-değerin gaspı” devam ediyor; İbn-i Haldun’un bahsini ettiğİ: “emek-değer”günümüzde de sömürülüyor.
*Sermaye akışı elektronik sistemde çok hızlandı, bankalarda nakit birikim arttı; takas minibüsleri ile günlük bankalar arası nakit aktarımları yapılma ya başlandı!...
*Kapitalist sistemin de sonuna geldik, ilahi nihaiye devam eden toplumsal olgu yoktur. Kapitalist sistemde yok olacaktır...
Ortak sistemler bulamadığımız içindir ki insanlık bunalımdadır…
*Nihayetinde 3. Dünya savaşının içine girdik…
*Şimdilik vekâleten ve terör örgütleri üzerinden yürütülen savaşlar; kaçınılmaz bir şekilde atom savaşına dönüşecektir…
*Silahlanma yarışı, insanlığı 3.Dünya savaşına sürükledi. Ürerilen mühümmat yapay ulusların tepesinde patlatılmak zorundadır…
*İktisadın temel kuralı: Üretilen mal tüketilir.
*Sınıf çelişkisi kaybolmadı, sosyolojik bir gerçeklik olarak, bu çelişkiyi, içtimai yaşamda iliklerimize kadar hssediyor ve yaşıyoruz…
* Kamu yönetimini hor gören, şirket yönetimlerini; kendilerini devletin üstün de gören, büyük şirketlerin, semaye sınıfının acımasızlığı,hiç şüphe yok ki insanlık ile birlikte kendi sonunu da getirecektir.
*Üretilen mal tüketilir. Bu yargı, iktisadın kesin ve esas kuralıdır.
*Üretilen nükleer başlıklık, konvansiyonel silahlar da tüketilecektir.
*Tıpkı Ukrayna, Gazze, Batı Şeria, Suriye, İran,Lübnan’a atılan bombalarda olduğu gibi tüketilecektir.
*Dünyaya hâkim, hükümran kapitalist emperyalist güçler ve işbirlikçileri ile çözülmüş emperyalist işçi devletleri ve iş birlikçileri, arka kapı diplomasisi ile bunu mutlaka yapacaktır.
*Dünyanın tüm havzalarında, havza sakini emekçilere sıra gelmeden; üretilen tüm konvansiyonel kitle ve bina imha silahlarının imhası için emekçiler politika üretmelidirler…
*Havza isçi devletlerini kurup, “Havza Meclislerinde”,” yerel belediye meclislerinde”muhrarlıklarda bunları görüşülmelidirler...
*Sermaye sınıfı yok olurken intihar edecektir. Bu durum yüksek bir olasılıktır, çünkü emekçi liderleri (Subaşılar) bunları yargılayıp idam edeceklerini, sermayedarlar akıllarından geçireceklerdir.
*Havza sakini emekçiler bu ölümcül yok oluş olasılığını akıllarından çıkarmamalı ve Havzalarındaki sermaye şirketlerini“Savaş sanayisini”,“Havza İşçi Devleti” adına kamulaştırmalıdırlar.
7. Havzasal Yaşamın sırları
“Stuart Mill der ki: “Mülkiyet her kesin kendi kişisel yetenekleri, bu yetenekleri kullanarak üretebildikleri üzerindeki haklardan başka bir şey değildir.” Principles of Political Economi
Bu kuramın dayandığı postulat öyle aşikar bir görünüme sahiptir ki, en farklı sistemlerin temelinde hep ona rastlanır. Hem sosyalistler hem de ekonomistler onu hatırlar.
Bununla birlikte herkesin bildiği, söylenmesine gerek bile olmayan bir gerçeklik konumundan epey uzaktır.”
Emıle Durkheım; Sosyoloji Dersleri; Sayfa:178
Kuramsal ifadeye katkı:
*Evet!... Stuart Mill, mülkiyet kavramının tam da üstüne basmış. Bu durum geçeğin ta kendisidir.
*”Hak İade Kuramım” ile bireye ait “artı-değerin” sahibine iade edilmesinin; “Havza İşçi Devleti”n de nasıl sağlanacağını “Havzaların Zenginliği” tezim de belirledim.
*Bireye ait “artı-değer” bireysel yeteneği ile sağlanır ve bu “iktisadi-değer” bireyin hakkıdır, bireye iade edilmesi gerekir diyorum…
*Bu postulat, mantık, matematik, fizik, metafizik, sosyolojik verilerin hisabı/siyaseti yapıldığında; havza sakini emekçilerin; havza zenginliklerini,” artı-değerini, emek-değerini, katma-değerini,” öz varlıklarını korumaya yönlendirecektir.
*Sermaye sınıfı, bu iktisadi gerçekliği, öz varlığı, ila nihaiye, kendisine mal edemeyecektir. Havza sakini emekçiler, kendilerine ait olan iktisadi değerleri ortaklaşarak kullanmak için haklarını arayacaklardır.
“Nitekim Kant’a göre, akıl ve düşünce zaman ve uzam yasalarına tabi olsa bile, iradenin durumu tamamen farklıdır.
Düşünce görüngülerle bağıntılıdır, görüngüler dünyasındadır ve görüngeler zihinde ya uzamsal bir ortamın, ya da zamansal bir ortamın dışında temsil edilemezler.”
Emıle Durkheım; Sosyoloji Dersleri; Sayfa:184
Kuramsal ifadeye katkı:
*”Gerçekler olgularda aranmalıdır,” der. -Konfüçyus.
*Gerçekler olguları/görüngüleri, görüngüler de gerçekleri ifade eder ve oluşturur.
*Düşünceler hem görüngülerden/olgulardan, hem de gerçeklerden, gen ifadesinden kaynaklı, öznel olguların, nesnel varlıkların tanımlanmasından oluşur.
*İnsanın, fizik ve metafizik düşünceleri, biri birleri ile olan bağıntıları: gen ifadesi/alınyazısı/gen dürtüsü ile birlikte; insanın doğal çevresinde, yani havzasında olgulaşır.
*Öznel ve nesnel değerler, havzasal ve evrensel fanusta değerlendirilmekle birlikte, havzasal ve hüzresel fanusta da tekil, tikel, tümel değerlendirilmesi gerekir diyorum artık…
“Bir toprağı sahiplenme hakkının hangi noktaya kadar uzanabileceği sorusu öne sürülüyor; ben şu cevabı veriyorum: onu kendi gücü altında tutma yeteneği nereye kadar uzanıyorsa, yani onu sahiplenmek isteyenin koruma kabiliyeti nereye kadar uzanıyorsa.
Sanki toprak şöyle diyor: Beni koruyamıyorsan, bana hükmedemezsin.”
Emıle Durkheım; Sosyoloji Dersleri; Sayfa:187
Kuramsal ifadeye katkı:
*Mülkiyet edinme ve mülkiyetin verasetten devir hakkı, verasetsen intikali bireyin “emek-değeri” kadar olmalıdır…
*Başka bireylerin “emek-değerine” saygılı olmamak, emeği sömürmek, onu izinsiz sahiplenmek, emeği gasp etmek ahlaki değildir, insani değildir.
*Havza toprağı, havası, havza suyu, enerjisi, havza sakini emekçilere şöyle diyor: ”Beni koruyamıyorsan bana hükmedemezsin.” Dolayısıyla, havza yaşam-yağış alanını, havza fanusu sömürgeci güçlerden ve işbirlikçilerinden koruyamazsan, havzata hükmedemezsin, havzaların işgalcilerden korunması, arındırılması gerekmektedir.
*Doğa da var olan, sınırları belli havza yaşam yağış alanları, havza sakini emekçilere, gen ifadesinden kaynaklı, somut bir ifade ile ….
*Emperyalist güçlere karşı beni/havza mülkiyetini koru, bana sahip çık işgal, istila, ilhak, sömürü, savaş, soygun, talan, tecavüz ettirme diyor.
“Basit özel şahıslar da bu yolla mülkiyetlerini koruyabiliyorlardı. Mülklerine kutsal bir nitelik yüklüyorlar veya yükletiyorlardı (Wurtz, VI, 344). Sonunda tabu, tapuya dönüşmüştü. Bu tanımla mülkiyet tanımı arasındaki bağıntılar buradan kaynaklanır.”
Emıle Durkheım; Sosyoloji Dersleri; Sayfa:203
Kuramsal ifadeye katkı:
*Havza aidiyet duygusu, havza alanını bir tabu gibi sahiplenmeyi zorunlu kılar; çünkü yaşama dair ne varsa, canlı ile mekân arasında, havzasal alanda vuku bulur.
*Havza sakini emekçiler, havzada ortak yaşamı gerçekleştirecekleri toprağını, tabulaştırmalı ve tapulaştırmalıdır. Toprak kutsal emanetler gibi canı pahasına korunmalıdır. Cihadi mücadele, şehitlik bunun için değerlidir.
* İşgalci güçler topraklardan çıkarılmalı, iş birlikçileri ıslah edilmeli,“havzasal tam bağımsızlık” içtimai şiar olmalıdır.
“Mülkiyetin emeğe dayanmadıkça meşru sayılamayacağı kuramı ancak Locke ile birlikte ortaya çıkmıştır. Yüzyılın başında Grotius bu kuramdan habersiz görünmektedir.
…….
Böylece sözleşmelerden doğan, akdi haklarda mülkiyet hakkını zorunlu olarak etkileyecek bir hareket, bir dönüşüm yaşanır.
Hatta gelişme eğilimi gösteren ilkenin, bugüne dek kişisel sahiplenmenin dayandırıldığı ilkeyle çatışkı içine gireceği bile öngörülebilir.
……
Demekki emek, emeğe dayanmayan bu sahiplenmeleri ortadan kaldırır.“
Emıle Durkheım; Sosyoloji Dersleri; Sayfa:231
Kuramsal ifadeye katkı:
*Emeğin bir değer olduğundan, “emek-değer” den, ilkkez bahis eden mütefekkir: İbn-i Haldun’dur.
*Doğuştan kazanılan mülkiyet hakkı meşru hak olmakla birlikte, mirası bırakanın, mülkiyeti edinirken elde edişi meşru mudur? Bu durum sorgulanmalı mıdır?...
*Sözleşmelerden doğan akdi ve nakdi hakların, emeğe dayalı olup olmadığı sorgulanmalı mıdır?...
*Emeğe dayanmayan, verasetten ayni, nakdi ve akdi haklar toptan intikaller sorgulanmalı mıdır?...
*Bireyin, ailesinden intikal eden, kalan; emeğe dayamayan, veraset ve verasetten intikal hakkı hukuken sorgulanmalıdır.Evet!...Sorgulanmalıdır diyorum…
“Demek ki her şey, gelecekte mülkiyet kurumunun dayanacağı temel ilkeyi sözleşme hukukunun analizinde bulacağımızı öngörmemize yol açmaktadır.”
Emıle Durkheım; Sosyoloji Dersleri; Sayfa:237
Kuramsal ifadeye katkı:
*Miras: Bireyin, emekçinin, emek-değerine uygun olarak, “sözleşme hukuku” ile belirlenmeli ve verasetten intikal etmelidir.
*Havza sakini emekçiler, bireysel, ailesel ve kamu haklarına; “emek-değeri” kadar; ayni-nakdi-akdi-mülkihaklara sahip olacaklardır.
*Havza işçi devletinde, “artı-değerin, emek-değer ve katma-değerin” gaspı, bireysel, ailesel ve kamusal anlamda engellenecektir.
“Nitekim akdedilmiş hizmetlerin karşılık lığının güvence altına alınabilmesinin temel koşulu nedir?
Sözleşmeyle sonuçlanan ve devamı süresince alış-veriş koşullarının saplandığı bu tür bu mücadelenin sürdürülebilmesi için, sözleşen tarafların olabildiğince eşit silahlarla donatılması temel koşuldur.
Ancak o zaman bu işte ne yenen ne de yenilen olacak, yani şeyler dengelenebilecek, eşdeğerli olabilecek şekilde alınıp verilecektir.
Birinin aldığı, verdiğiyle eşdeğer olacak ve tersi de olacaktır.
Aksi bir durumda ayrıcalıklı taraf faydalandığı üstünlüğünü kullanarak karşı tarafa isteklerini dayatabilir ve onu sunduğu şeyi veya hizmeti değerinin altında vermek zorunda kalabilir.”
Emıle Durkheım; Sosyoloji Dersleri; Sayfa:280
Kuramsal ifadeye katkı:
*Akdedilmiş hizmetlerin güvence altına alınmasının temel koşulu, sermaye sınıfının hükümran olduğu yapay devletlerin ayakta kalması, akdi hukukun uygulanmasıdır.
*Miras haktır ama bireyin, ailenin, kamunun “emek-değerine” dayalı değilse haksızlıktır; bu durum, sömürü düzeninin kapılarını aralar.
*Sermaye sınıfı silahlanmasının nedeni, işçi sınıfını tahakküm altında tutmaktır. Nitekim üretilen tüm silahlar, işçi sınıfına karşı kullanılmıştır.
*İşçi sınıfının, havza sakini emekçilerin, “Havza İşçi Devletini” kurmaları, sermaye sınıfının gasp ettiği, hukuken güvence altına aldığı; ayni-nakdi-akdi-mülki haklarının sonu olacaktır.
“Mevcut halde mülkiyetin esas dağılımı doğuma göre yapılmaktadır (Miras Kurumu), sonra başlangıçta bu şekilde dağıtılmış mülkiyet sözleşmeler yoluyla el Değiştirmekte, ama bu sözleşmelerde zorunlu olarak kısmen haksız bir niteliğe bürünmektedir, çünkü miras kurumu nedeniyle sözleşme taraflar yapısal bir eşitsizlik içindedir.
…….
Bu şekilde emekle mülkiyeti özdeşleştiren ve sosyalistlerin düştükleri hatadan kaçınmış olduk. Çünkü böyle bir sözleşme, emek niceliğinin nitelik karşısında ağır basmasına yol açar.
Oysa yukarıda söylediğimiz gibi, bir şeyin değerini, içindeki emek miktarı değil, bu şeye toplum tarafından nasıl değer biçildiği belirler ve bu değerlendirme onun için harcanmış enerji miktarından çok yararlı sonuçlarıyla, en azından kollektivite (ortaklık) tarafından hissedildiği şekilde sonuçlarıyla belirlenir.
Emıle Durkheım; Sosyoloji Dersleri; Sayfa:283
Kuramsal ifadeye katkı:
*Sermaye sınıfının, sömürüsü ile elde ettiği müktesep hakları, yapay devletlerde, hukuki normlarla koruma altına alınmış, verasetten intikali sağlanmıştır.
*Temelinde sömürü olan bu müktesep hakıkın devri adil değildir, sümürge düzenini koruma altına almaktadır.
*Bu yapısal eşitsizlik, “havzasal ortak yaşam“,”Havza İşçi Devleti” toplumsal yapılandırılması ile ortadan kaldırılabilir diyorum.
*Emek ile mülkiyet özdeşleştirilmelidir. “Hak İade Kuramım” ile “emek-değer”in tamamı sahibine iade edilmelidir.
*Bir şeyin değerini “emek miktarı” belirler, “rant” değil.
*Rant: “Bir iktisadi-değer”in, “kulanım-değeri”nden dolayı; gerçek “emek-değer”inin de üstünde bir değer koyar ve o iktisadi-değerin, artan- ortak- kullanım- değerini belirler.
“İnsanların ele geçirdikleri mansıpları, unvanları veya yaşarken işgal ettikleri görevleri vasiyet yoluyla miras bırakabilmelerini bugün artık kabul etmiyoruz. Durum böyleyken, mülkiyet niye aktarılabilsin?
…….
Çünkü bireysel mülkiyet bireyle başlayıp biten mülkiyettir. Bireysel zihniyete asıl ters olan, vasiyet yoluyla veya başka bir yoldan kalıtsal aktarımdır.
Emıle Durkheım; Sosyoloji Dersleri; Sayfa:283
Kuramsal ifadeye katkı:
*Mülkiyetin “gen ifadesi” gibi, kalıtsal hakları, bireyin, ailenin, kamunun “emek-değeri” ölçüsünde olmalıdır.
*Bireyin, ailenin, kamunun; iktisadi değerlerinin ve mülkiyetin; emek-değer üzerinden verasetten, varislerine ortak/eşitlikçi intikali, adalene paylaşımı”doğal hukuk” çerçevesinde mutlak bir haktır.
*Tam eşitlikçi/ortaklaşacı hak: “Hak İade Kuramı” ile sağlanacaktır.
*Bireyin, ailenin, kamunun haksız kazanç, sömürü düzeni ile elde edilmiş iktisadi değerleri, mülkiyeti ve bu mülkiyetin verasetten intikal hakkı adil değildir.
SONSÖZ:
Kuran ifadesi, alalhın ifadesidir, gen ifadesi de Allah’ın ifadesidir. Allah’a, yaratıcıya, deneticiye olan metafizik aidiyet, güven; Kur’an ifadesi ile tüm insanlığa öğütlenmiştir.
Hücrelerin gen ifadesinden kaynaklı hafızası vardır, bu hafıza hücrenin genlerinde, nükleotid dizilimlerde şifrelenmiş kodlanmış, kayıdı yapılmıştır…
Havzaların hafızası vardır diyorum. Havzasal hafızanın kaynağı havza canlılarının, nükleotid gen diziliminde, genlerinin ifadelerinde; havza makro biyomunda, havza makro biyotasında doğal/diyalektik olarak, döngüsel, ardışık/sıralı oluşmaktadır diyorum.
Atom altı dünyasından ve atom üstü dünyasında vuku bulan bilgi iletişimi, bilgi depolaması, hafızası, havza canlılığını, bütünlüğünü koruması ve havza fanusu kapsamında,havza aidiyet bilincinin oluşumu içindir...
Rupert Sheldrake’in hipotezi: “Morfik Alan” tanımlaması, “Havza Morfik Alanı” olarak tanımlanmalıdır diyorum!...
Cal Gustav Jung’un :”Kişisel Bilinç, kişisel bilinçdışılık”,kollektif bilinç”,”Kollektif Bilinçdışılık” tanımlamaları havza bazında tanımlanmalıdır diyorum…
“İnsan bir geçittir, tanrıların iblislerin ve ruhların dış dünyasından iç dünyaya, büyükten küçük dünyaya geçilir oradan. Küçük ve boşadır insan, şimdiden aramızdadır ve kendinizi bir kez daha sonsuz uzayda, daha küçük ya da iç sonsuzda bulursunuz.
Carl Gustav Jung; Kırmızı Kitap-Liber Novus; Sayfa: 464
Kuramsal ifadeye katkı:
*İnsanın dışdünyası ile fiziki teması olduğu gibi psişik dünyası ile de teması teması da vardır...
*Psişe: İnsan zihninin, bilincinin ve bilinçdışının, kollektif bilinçdışının, havzasal ortak aklıntamamıdır.
*İnsan bilinçdışı veya kollektifbilinçdışı/ ortak akıl/ortak tin; havza morfik alanında; geçmiş, şimdi ve gelecek bireysel ve ortak aklı sürekli temas halindedir ve iç içedir gen ifadesi sayesinde...
*Soru şu: Havza bazında morfik alan oluşumu havza genom/gen ifadesi ile mi oluyor. Komşu havzalara göçü sağlayan ortak akıl nasıl ve hangi şartlarda olgulaşıyor.
*Gen ifadesi taşıcılığını akarsular yapıyor ortak havza alanı kapalı göller, kapalı denizle ve okyanuslara kalıtımsal olarak boca ediliyor, taşınıyor.
*Evrensel besteler: Bireysel ritim, havzasal ritimi, (havza termodinamiğinden dolayı, canlılarının gen ifadesinden kaynaklı çıkardıkları doğal sesler) toplamda evrensel ritimin uyumuyla mı oluyor.
*Klasik Müzik, ve otantik müziğin kaynağı bu mudur?...
*Sanatçı benlik, bireysel bilinç, kollektif bilinç ile mi hitap etmelidir?...
Ataların gölgesinde, ataların gücü adına, “havza fanusu” içerisinde, torunlara aktarımı yapılandırılıp aktarıldığı için dir ki; bu aktarımın havzasal sırrı, havzasal aktarımın havzasal sınırı vardır diyorum.
Hücre fanusunun kollektif/ortak bilgi: Morfik alanı vardır diyorum.
Organizmayı meydana getiren hücreler arasında, sinir hücreleri vasıtasıyla sağlanan bilgi akışı, alış-verişi vardır diyorum...
Bilgi alış-verişi, komşu hücreler arasında olduğu gibi, organlar, organizmanın metebolik sistemler, diğer organizmalar arasında da illiyet ilintisi vardır diyorum.
Hücrelerin hafızası vardır, bu hafızanın kaynağı havza canlılarının genlerinde saklıdır diyorum.
Havza yaşam-yağış alanlarının, havza fanuslarının kollektif/ortak bilgi alanı: Morfik alanı vardır diyorum.
Havza morfik alanı: Havza canlılarının, organizmalarının genleri üzerinden oluşan bilgi alanıdır: havza morfik alanı havza enformatiğini, “havza aidiyet bilinci”ni oluşturur diyorum.
Atom altı dünyasının: Rahat hidrojeni vardır diyorum.
Hidrojenin rahatlığı (rH) : Organel-Hücre-Bedenin; ruh-zihin-beden rahatlığının, doğal işleyişinin ölçüsüdür diyorum…
0…asit…+7…baz….+14 pH aralığı gibi….
rH. (Rahat Hidrojen) Bağırsak ve beynin, fizik ve metafizik iletişimi veya interik/informal/kendiliğinden/havzasal iletişimi sağlayan istem-dışı, tertemiz, pH kıvamında, ardışık, döngüsel, sıralı; gen ifadesinden kaynaklı içgüdüsel, sezgisel istemlerimiz vardır diyorum…
rH iletişimi, moleküler düzeyde, hücrelerde, bedenlerde; makro düzeyde havzalarımızda tezahür eder. “Havza aidiyet bilincini” oluşturur diyorum
Havza canlıları arasında, bedenlerinde ve bedensel iletilerinde, akarsuyunda, yağışlarında, rH’ın varlığı daha geliştirilmiş kuantik mikroskoplarla, yeni nesnel ve öznel olgular keşf edilebilir mi?...Diye sormak istiyorum?!…
Günümüz bilim insanların yüzünü bu yöne çevirmelidir diyorum.
Atom üstü: Güçlü Hidrojen/hidrojen power; tekil, tikel ve tümel/Evrensel boyutta ; “Termodinamik Denge” korunmalıdır ki; toprak, su, havada ki pH değerlerde korunabilsin!...
*Termodinamiğin yasaları, havzaların ısıl dengesini ve pH değerlerini, olması gereken yere taşınmalıdır diuorum!...
(H+) ve (OH) denetlenmelidir. Nötrü olmayan tek element hidrojendir!...
Hidrojenin: 1 Proton, 1 elektronu vardır!... Ama denetlenmelidir.
Hidrojenin farklı atomlarla bileşiminden biyolojik moleküler bağlar oluşur.
Su ve suyun pH değeri, havzaların termodinamiği/ısıl dengesinden havzasal olgular tezahür ederek, morfogenetik adeğişken zamanda, atom altı dünyasında, kuantik dünyada, elektron okyanusunda, vakum boşlulta ve havzasal boşlukta, yeni epigenetik oluşumlar, varyasyonlar, mutasyonlar, yaratanın denetimine olgulaşır ve meydana gelir.
Havzasal canlıların kendine münhasır, geni, epigenetiği, morfogenetiği, enformatiği havzasal bazda, kuantik ve fizik âlemdetezahür, tekamüleder diyorum...
Havzasal öznel ve nesnel olgular, mikro boyutta hücrelerde; makro boyutta bedenlerde ve havza yaşam-yağış alanlarında tezahür, tekâmül eder diyorum…
Denetimsiz güçler: Wahşi sömürgeciler toprak,su,hava,enerji, esir maddesini kirlettirler, kirletmeye devem etmektedirler, havza sakini emekçiler bu kirlenmeye engel olmalıdırlar diyorum!...
”Emperyalist Güçlerinün” denetlenmesi gerek, kademeli olarak kaldırılmasu gerek; sınırsız güç yıkıcı, yok edici güçtür. Sınırsız güç kişilerin elinde olmamalıdır, çünkü tüm yaşamsal dengeleri bozar diyorum…
Sınırsız Güç: hücresel ve havzasal boyutta, kendi sınırları kapsamında, dinamik güçleri, “Havza Alan Koruyucuları”(HAK)tarafından, havza sınırları içerisine çekilmeli ve havza fanusu içerisinde denetlenmelidir.
Organelelerin içeriği ve atomik ve atom altı değerler tarafından, morfogenetikvakum boşluktaki, öznel ve nesnel değişimleri, etkileşimleri, epigenetik denetimi, yaratanı tarafından şifrelenmiş, değişimleri kontrollü olarak denetim altına alınmıştır!...
Epigenetiğinde ki farklılıklarda yaratanı tarafından denetlenmektedir!…
Bireysel ve toplumsal anlamda, kendi havzasında, havza sakini emekçiler örgütlenmeli ve örgütlü güçleri ile havzasal yaşam-yağış alanını, doğal mecrasını denetleyebilmelidir!…
Bu örgütlü gücün, makro ve mikro boyutta ki denetimi kendi sınırları içerisinde; doğal pH ve termodinamik değerleri korunarak denetlenmelidir.
Kuantum alan/morfik alanın esir maddesi vakum boşlukta vukubulduğu varsayılmalıdır.
Morfik alan/kuantik alan: Atom altı boşluktur ve bu oran: % 99.9 olarak kabul edilir.
*Madde aslında bir boşluktur ve her şey titreşimden ibarettir. Ftrekanslar/titreşimler “sicim teorisini” akla mektedir…
Eğer bir yakıştırma, karşılaştırma yapar da atomun çekirdeğini bir futbol topu büyüklüğünde kabul edesek; en yakın elektronun çekirdeğe olan uzaklığını on km kabul ederiz.
Biri birine en yakın iki atom çekirdeğinin biri birlerine olan uzaklığı yirmi km olur.
Aradaki boşluk vakum boşluk,(Çöplük) atom altı dünyası olarak kabul edilir.
Esas/temel maddeler: Toprak, su, hava, ateş, esir olarak kabul edilir. Hepsi esir maddesini sırrıdır
ESİR: Atom çekirdeği ve alt parçacıklar arasında oluşan boşlukta, varsayılan “SIR” maddesidir. Havzasal yaşamın sırları da bu “SIR” maddesinde aranmalıdır diyorum.
Esir maddesi, fizik ve metafiziğin ortak varlık alanı/kesişim alanı/arayüzü; yani ilk madde olabilir mi? Sorusu irdelenmelidir diyorum!...
Kuantum evrende, esir evreninde her şey kendi kuramları içinde yaratıcısının denetiminde, görünür ve görünmez boyutta, zahirde ve batında titreşir.
-Kuant: Küçük, miktar demektir.
-Kuart: Büyük miktar demektir.
-Kuantum evren/Vakum boşluk: % 99.9 dur!...
-Vakum boşluk: Proton, nötron, elektron ve diğer atom altı parçacıklarının alanı olarak kabul görür.
İnsan olarak valığımız bile “HİÇ” sayılır. Bizle % 99’9 keşfedilmemiş “SIR”ız diyorum!?...
Havza sakini emekçilerin, havza canlılarının havza fanusuna ait olma şuuru, bilinci, duygusu: Ulus/Millet/Kavmiyet olma bilincinide kapsar.
Havza aidiyet bilinci: kavimler ve ulusal bilince tekabül eder.
Havza sakini emekçiler, bu öğütleri tutmaz ve havza aidiyet şuurunu kaybettiklerinde; kontrolsüz büyümüş, emperyalist/sömürgeci, istilacı hal almışlardır diyorum!...
Havza fanusu içerisinde olgulaşmış habitatın, haynalarının aidiyet güdüleri vardır.
Havza yaşam-yağış alanı, içerisinde yaşayan büyük-küçük tüm hayvanlar; havza sınırının varlığının farkındadırlar ve kendilerini havzaya ait olduğunu hissederler.
Zaman zaman bu sınırı avlanmak için geçselerde yine kendi havzalarına geri döner; orada üremeyi ve yavrularını büyütmeyi yeğlerler.
Tüm hayvanların doğal üreme ve büyüme alanları havza yaşam-yağış alanlarıdır/havza fanusudur...
Havza hayvanlarının, “gen ifadeleri” nden kaynaklanan bilgilerin dürtüleriyle, içgüdüleriyle, doğal olarak havzaya ait olduğunun şuuruyla yaşarlar.
Havzada epigenetik değişimler, yeni mutasyonlara sebep olur ve bu mutasyonlar, fiziksel farklılıklar olgulaşmış olmasına rağmen, kalıtımsal olara fiziksel değişikliğe,havzaya münhasır tür çeşitliliğine, uzuvlarının değişimine, morfogenetiğine sebebiyet verir!...
Kalıtımdan bi haber Darwin’in: “Türlerin Evrimi Teorisini” uzuv şekillenmesini, değişimini bu noktada ele almak gerekir.
Havza yaşam-yağış alanı, içerisinde yaşayan büyük-küçük/makro-mikro buuttaki tüm bitkiler; havza sınırları içerisinde vukuu bulan pH değerleri, termodinamık/ısıl denge ile kendi düzen-düzensizliğinde (entropisinde); “gen ifadesi” doğrultusunda, kalıtımsal olarak varlıklarını devam ettirirler.
Havzasal bitkiler de varlıklarının farkındadırlar ve kendilerini havzaya ait olduğunu taaa!... Genlerinden hissederler.
İnsanoğlu bazı bitkileri, gittikleri havzalara taşımış, gittikleri havzaların termodinamik şartlarında bitkileri yetiştirmiştir.
Başka havzalarda yetişen bitkiler de bulunduğu toprağun kimyasına, pH’ına, termodinamiğine/ısıl değerlerine uyum sağlamak için mRNA’sındaki gen ifadelerini gen üstü/epigenetiğini kalıtımsal olarak değiştirmiştir.
Tüm bitkilerin doğal üreme ve büyüme alanları havza yaşam-yağış alanlarıdır, havza fanusudur!...
Kendilerini, gen ifadelerinden kaynaklanan bilgilerini, havza şartlarında kalıtımsal olarak korurlar ama değişik havza şartlarında genetiklerini koruma adına, “gen ifadeleri”nde insanların zorlamasıyla, değişikliğe zorlanırlar.
Tüm bitkiler doğal olarak havzaya ait olduğunun gen ifadesiyle/şuuruyla yaşarlar. Bitkilerin ana vatanları, kendilerini “gen ifedeleri”ile ifade edebildikleri yerdir….
Hayvansal ve bitkisel hücrelerin, havza fanusunun, “gen ifadesinden” kaynaklı, hücresine ve organ-na duyarlı aidiyeti vardır.
Hayvanların, her bir sağlıklı hücresi, organizmanın bütünüyle ilintilidir, beyin hüzrelerinin de hem biri birleri ile hem de vücudun tüm hücresi ile ilintilidir, kontrolü altındadır.
Kontrolden çıkmiş hücre radikalleşir, kanserleşir, kontrolsüz büyür habis hal alır…
Kâinatın içinde, yaratılmışların, yaratılıştan ileri gelen, fizik ve metafizik aidiyeti vardır. Havzalarında holistik, sosyolojik, içtimai, toplumsal bütünlükğü vardır…
Tüm atomlar, atom altı dünyasında biri birleri ile ilintilidir.
-Morfogenetik alanlar. Hücre, havza ve evren/kainat fanusu: Şekillenmiş, sınırlanmış bilgi alanı olarak varsayılmalıdır diyorum…
Toplu bilgi alanı/toplu genetik alan. Görüngü düzen, Fizik düzen, Zahiri alan, aynı tanımlamaları içerir.
Enformatik alan: Şekillenmemiş, sınırlanmamış bilgi alanı.
Saklı düzen, gaypalemi, metafizik âlem, Batini âlem demektir.
Atom altı dünyası, Kuantum dünyası, Kuantik alan aynı tanımlamaları içerir…
“Dünya ve ahret bir bütündür parçalanamaz.” Prof. Dr.İsmail Hakkı Aydın.
”Rahmetli Prof.Teoman Duralı: Beşerde gen ne ise, harf/yazı odur.
Kültürel kodlar yazıda saklıdır. Beşeri kıyımda kılıç artıkları kalır ama yazının değişimi her şeyi kötken yok eder, ”diyor.
Bu yargıyı havza bazında ele alırsak:
-Havza yaşam alanı kültürünü korunması, havza kültürünün yarattığı yazının korunması anlamına gelir.
-Mezopotamya, Nil, Kongo, Nijer, İndus, Ganj, Sarı ırmak, Amur, Lena, Yenisey, Tuna, Volga, Amazon, Paraguay; Missisippi, Yukong gibi vb… dünyanın büyük havzalarında keşfedilen harfler, rakamlae, simgeelr havza yaşam alanlarının genetik kodlarıdır, bu kodlara dokunulması, imhası, insanlığın zihninin imhası anlamına gelir!...
*Akdeniz, Karadeniz, Hazar, Aral, kapalı havzaları yazıtaları; havza insanının, sakinlerinin ortak, genetik kültürel kodlarını oluşturur. Dokunulması sakıncalıdır!...
*Havzanın kültürel ahengi,(ritim) harfler , rakamlar üzerinden, zamanda ve mekanda akışkanlık sağlar…!
*Tarih, harfler, rakamlarla, yazı, resim, müzik, heykel sanat eserleri üzerinden belgelenir. Havza yaşamını düzene sokan, bu değerlerdir, yerinde, gününde, mekânında ve zamanında yaşatılmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder